Türk, ''Savaşın nedenlerini, bilimsel olarak ortaya koymak, toplumla paylaşmak, bize öğretilen resmi tarihi ters yüz ederek alternatif bir tarih yazımına başlamak gerekiyor. Çok cesur tartışmalar ve önerilerle Kürt halkının sahip olması gereken hakları, farklı etnisite ve inancından dolayı ezilmiş, hor görülmüş toplulukların hukukunu tartışmak ve bu konuda kamuoyunda bir toplumsal aydınlanma yapmayı teşvik etmemiz gerekiyor'' diye konuştu.
Çalıştayda şimdiye kadar yapmaya pek cesaret edemedikleri konuları masaya yatıracaklarına inandığını belirten Türk, ezber bozucu tartışmalarla hak ve hukuku ortaya koyacaklarına inandığını dile getirdi. Tarihte Kürt-Türk ilişkilerinin, ilk karşılaşmadan bu yana hep kardeşlik, dayanışma ve dostluk temelinde olduğunu ifade eden Türk, şöyle devam etti:
''Bazılarına göre, demokratik özerklik ve yerinden yönetim kavramları, adeta bugün icat edilmiş konular olarak ele alınıyor. Oysa demokratik katılım ve çoğulculuk Birinci Meclis'in temel yaklaşımını oluşturuyordu. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde, çoğulculuk ve özerklik esastı. Eski tabiriyle buna muhtariyet denilmekteydi. 1921 Anayasası, bilebildiğimiz kadarıyla oldukça demokratik, çoğulcu ve yerindelik esasına dayalıydı.
Yine 1922 şubatında Büyük Millet Meclisi'nde onaylandığı rivayet edilen Kürtlerin Özerkliği Yasası, tarihsel bir referans değerindedir. Mustafa Kemal'in çeşitli mülakatlarında ve telgraflarında dile getirdiği, Kürdistan'ın özerkliği ve Kürtler ile Türklerin kardeşliği konusunda söylemlerini hepimiz biliyoruz. İşte tam bu noktada sormamız gereken sorular olduğuna inanıyorum. Birkaç yıl içinde ne oldu? Ne tür iktidar oyunları devreye girdi?
Bu duruma kimse karşı çıkmadı mı? Nasıl sessiz kalınabildi? Nasıl bir ceberrut yönetim iktidara geçti ki; hala bile bu konularda konuşmak büyük bir tepkiyle karşılanabiliyor? Nasıl oldu da bu coğrafya üzerinde yaşayan binbir çiçekli bahçe üzerinde, tek tip, ırk, renk ve inanç temelinde bir otoriter ulus devlet inşasına cüret edilebildi? Bu sorulara cevaplar bulmak durumundayız.''
Türk, ''Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorununun çözümü için demokratik özerklik modelini öneriyoruz. Bu modeli 2008 yılından beri savunuyoruz, tartışıyoruz. Bu modelin, 2 gün boyunca yapacağımız tartışmalarla, içerdiği tüm boyutları ile daha açık ve anlaşılır hale geleceğine inanıyorum. Demokratik özerkliğin, siyasal olarak nasıl örgütleneceği, kent meclislerinin oluşumu, hukuki olarak devletle nasıl bir ilişki kuracağı, sahip olacağı yasal statüsü, sosyal olarak öngördüğü toplumsal modeli, toplumsal güvenlik durumu, dil ve kültür boyutu gibi başlıklarda tüm müfredatıyla hep birlikte tartışacağız'' dedi.
Avrupa'da, katılımcı özerk modellerin ortaya çıktığını, İspanya, İtalya, Portekiz, İngiltere, Yunanistan, Bulgaristan, Çin ve Hindistan gibi birçok ülkede hak ve özgürlükler konusunda yenilenmenin, değişim ve dönüşüm geçirmenin örneklerini görebildiklerini ifade eden Türk, ''Çok dilli ve kültürlü yönetim sistemlerine geçen bu ülkeler, barış ve huzuru bulabilmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti de artık, geçmiş despotik döneminin bir özeleştirisi olarak, yeni sivil bir anayasa ve demokratik özerk bölgeler yönetimine geçmesi gerekiyor'' diye konuştu.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de toplantının yapıldığı salonun hemen yanında nikah salonunun bulunduğunu, nikah salonundan da bir espri çıkarmanın mümkün olduğunu ifade ederek, demokratik özerkliğin birlikte ve iradi yaşam üzerine kurgulanabileceğini söyledi. 2 gün sürecek çalıştay daha sonra basına kapalı devam etti. Çalıştaya, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, yazar Altan Tan, gazeteci Oral Çalışlar, Ayşe Hür, Nuray Mert, Mehmet Altan, Ali Bayramoğlu, Ertuğrul Kürkçü ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de katıldı.