Kâbe'nin diğer adının Beytü'l-Harem olduğunu, beyt'in Arapçada ev, Harem'in ise Allah'ın izni olmadan kimsenin girmeyeceği yer anlamını taşıdığını ifade eden Aktaş, "Kâbe, Allah'ın evidir ve O, nasıl istiyorsa öyle girilmeli ve yaşanmalıdır. Orası sadece Müslümanlara açıktır. İnsanlar, 'Allah, Kâbe'de nasıl ibadet yapmamı istiyor, neyi yapmadığım zaman ibadetimi tam yaparım', bunlara dikkat etmek lazım." diye konuştu.
Bu yıl hacca Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'dan bir grup hacının başında gittiğini ve kafilesindekilere çeşitli ikazlarda bulunduğunu belirten Aktaş "Kimseyi itmeyin, kimseye omuz vurmayın. Yol almaya değil, yol vermeye çalışın. Milyonlarca insan aynı anda tavaf yapıyor. Birkaç kişiyi iterek, önüne geçerek çabucak yorulur, sıkılırsınız. İbadete kendinizi veremezsiniz. Ama kimseyi incitmeden yaparsanız manen büyük keyif alırsınız. Kimsenin hakkını yememiş olursunuz." ifadelerini kullandı.
Hacca, gönül duygusu ile gidildiğinde her türlü sıkıntının hafiflediğine dikkat çeken Müftü Dr. Süleyman Aktaş şöyle konuştu:
"Beytullah, Allah'ın izniyle gidilebilen kutsal bir mekân olduğuna göre, orasının güzelliklerini, atmosferini yaşamaya gayret göstermeliyiz. Ufak tefek aksaklıklara takılıp kalmamalıyız. Çünkü biz oraya ibadet etmeye, manevi dünyamızı zenginleştirmeye gidiyoruz. Orası Allah'ın mucizesi olan bir mekândır. Mucizeleri ise sadece Allah, dilediği Peygamberine anlatmıştır. Biz insanlar ancak kıyısından köşesinden anlarız. Arafat, mahşerin provasıdır. Tam olarak ne olduğunu anlatamayız. İmkânı olan hacca gitmelidir. Hacca imkânı olduğu halde gitmeyen bir kimse, borcunu başka türlü ödeyemez."