PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Gülen hareketine yönelik sıcak mesajları kamuoyunda gündem yarattı. “Apo’dan cemaate zeytin dalı” şeklinde yorumlanan açıklamaları Öcalan, geçen pazar günü avukat ziyaretinde yaptı. Abdullah Öcalan’ın bu görüşmede Gülen hareketiyle “ittifaka hazır oldukları”nı dile getiren daha ileri ifadeleri ise basına yansımadı. Belki de bu yüzden Öcalan’ın tam olarak ne yapmak istediği anlaşılamadı. Kürt siyaseti de dâhil her cepheden farklı farklı sesler yükseldi.
Abdullah Öcalan 6 aralık pazar günü avukatlarıyla yaptığı görüşmede çok net olarak Gülen hareketiyle ittifaka hazır olduğunu belirtip, işbirliği için görüşmelere başlanılması önerisi yapıyor. Öcalan bu düşüncelerinin Gülen hareketine gerekirse yazılı olarak iletilmesini de istiyor.
Öcalan, Gülen hareketiyle seçimlerde ortak hareket edilebileceği mesajı da veriyor. BDP’yi Türkiye partisi haline getirmek için de seçilecek adaylarla ilgili “ortaklaşma” önerisi getiriyor. Basına yansımayan 6 aralık pazar tarihli o görüşmenin kritik satırları şöyle:
“Türkiye’de statükonun aşılması ve demokratikleşme süreci için kendileriyle ittifak yapmaya hazırız. Bu konularda biraraya gelip tartışabiliriz, fikir birliğine varabiliriz. (...) Türkiye’nin temel ortak sorunlarına birlikte ortak çözümler getirebiliriz. Bu konuları derli toplu bir şekilde kendisine iletilebilir. Öcalan, bunları bunları söylüyor denir. Yazılı bir şekilde de verilebilir. İşte seçimlerde BDP’nin adaylarının önemli olduğunu belirtiyor. BDP’nin Türkiyelileşmesinin gerekliliğinden bahsediyorlar. BDP’yi de böylece, bu şekilde ortaklaşarak Türkiye’nin partisi haline getirebiliriz. Dediğim gibi bu sorunu AKP’nin, MHP’nin, CHP’nin çözeceği yok, hesapları çerçevesinde yaklaşıyorlar.”
Kürt siyaseti İmralı’nın gerisinde
Abdullah Öcalan’ın Gülen hareketiyle ilgili görüşleri Kürt siyasetçiler tarafından da günlerdir tartışılıyor. Ancak bir farkla; İmralı yumuşamadan, demokratik siyasetten dem vururken Kürt siyasetçiler, bunun aksine, verdikleri anti-demokratik mesajlarla Gülen hareketiyle yakınlaşma siyasetine direniyor. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın bir televizyon programında yaptığı açıklamalar bu açıdan dikkat çekiciydi: “Türkiye’nin Kürt sorunu gibi temel bir sorununun çözümüne olumlu katkı sağlayan Gülen hareketi, MHP, CHP her kim katkı sunarsa yan yana oluruz. Ancak bizim BDP olarak Gülen hareketiyle ideolojik bir yakınlaşma ittifakımızın olması mümkün değildir. İki hareket arasında kan uyuşmazlığı var. İkisi de belli etki gücü olan hareketlerdir. Karşılıklı çatışmazlık olabilir. Ama ittifak gerçekçi değil.”
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün de bu konuyla ilgili mesajları pek sıcak değildi maalesef: “Halkı kendi düşüncesi doğrultusunda örgütlemeye kalkanı değil, gerçekten de burada hizmet yapanı bir sivil toplum örgütü olarak görmek lazım. Misyonerlik doğru değildir. Ben gelip ‘sana ideolojimi mutlaka kabul ettireceğim’ düşüncesi ile yaklaşıldığı zaman, biz buna karşı çıkıyoruz. Onun dışında Türkiye’de demokrasi var. Birçok kurum, örgüt, sivil toplum kuruluşları her türlü çalışmasını yapar. Ama birini ıslah etmeye yönelik misyonerlik görevi üstlendiği zaman bu doğru değil, tehlikelidir. Yani Kürtlerin misyonerlere ihtiyacı yoktur.”
Abdullah Öcalan’ın Gülen hareketiyle ilgili değerlendirme yapmasına yol açan gelişme malum; “Yalova zirvesi”ydi. Öcalan’ın avukatları ile Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’nin buluşmasından bir gün sonra İmralı’dan gelmişti sözkonusu açıklamalar. Gülerce’nin konuyla ilgili açıklamalarının dışında da bu konu tek taraflı olarak basında tartışılıyor. Gülen hareketinin böyle hassas bir konuda sessiz kalmak istemesi de anlaşılır bir durum. Umarım İmralı ve Kürt siyaseti üzerinden süren bu tartışmalar tek taraflı kalmaz.
Kurtuluş Tayiz - Taraf