MHP Lideri Devlet Bahçeli, konuşmasının sonuna doğru söylediği, "Umarım bu AKP'nin son bütçesi olur" sözlerine Erdoğan gülerek tepki gösterirken, Genel Kurul salonunda bazı AK Parti'li milletvekilleri ise, "olur tabi, çok beklersin" şeklinde tepkilerini gösterdiler. Bahçeli konuşmasını tamamladıktan sonra, kürsüden ayrılmadan Bakanlar Kurulu sıralarına dönerek Erdoğan'ı başıyla selamladı. Erdoğan da önce başıyla selam verdi ardından bir iki saniye de olsa Bahçeli'nin konuşmasını alkışladığı gözlendi
Bahçeli, 2011 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Tasarısı üzerine yaptığı konuşmasına, son dönemde üniversitelerde yaşanan gelişmelere değinerek başladı.
Yükseköğretim gençliği ve üniversitelerin Türk milletinin en dinamik, hassas, heyecanlı ve tahriklere açık kesimlerinin başında geldiğini belirten Bahçeli, ''Türkiye üzerinde hesap yapanların yöneleceği ve istismar etmeyi düşüneceği en önemli kaynağın üniversite gençliği olduğu yaşadığımız ve ağır bedeller ödediğimiz deneyimlerimizle ortadadır'' dedi.
Üniversitelerde yangın kıvılcımlarının tutuşturulmak istendiğini, etnik nifak tohumlarının ekilmesine çalışıldığını ifade eden Bahçeli, ''Bu yangın, ateş bacayı sarmadan önce yerinde söndürülmelidir'' görüşünü dile getirdi.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da başlayan, Ankara'da da devam eden olaylarda sayın Başbakan ve AKP'nin benimsediği tutum, maalesef bu siyasi görev ve sorumluluğun asgari icaplarıyla uyuşmamıştır. Türk emniyet güçleri ile öğrencileri karşı karşıya getirmenin ateşle oynamak olduğunu artık herkes idrak etmelidir.
Başbakan ve hükümet yetkilileri üniversite gençliğinin sorunlarına ve bunları dile getirme çabalarına karşı gereken anlayış ve hoşgörüyü göstermek durumundadır. Türk polisini öne sürerek aradan çekilmek Sayın Başbakan'ı ve hükümetini vebal ve sorumluluktan kurtaramayacaktır.
Polisimiz de toplumsal olaylarda kanunlardan kaynaklanan görevlerini yaparken ve yetkilerini kullanırken orantısız güç kullanmamaya dikkat etmeli, kendisini bir çatışmanın tarafı konumuna getirmemelidir.
Üniversite gençliğinin de protestolarını meşru zeminlerde ve meşru yöntemlerle ortaya koymaları, şiddet unsuru içeren eylemlerden uzak durmaları mutlak bir zorunluluktur.
Üniversitelerdeki olayların kontrolden çıkarak kitlesel çatışmalara dönüşmesi hiçbirimizin altından kalkamayacağı büyük bir felaket olacaktır.
Yaşanan son müessif olaylar neticesinde; AKP Hükümetinin, üniversite gençliğinin ve emniyet güçlerimizin sağduyunun rehberliğinden, aklın yol göstericiliğinden ayrılmamaları hayati bir önem taşımaktadır. Üniversite yönetimleri de bu konuda üzerlerine düşeni büyük bir dikkat ve itina ile yerine getirmelidir. Öte yandan muhalefet partilerinin de bu konuda sorumluluğu olduğu unutulmamalıdır. Bu bakımdan son yaşanan protesto gösterilerinin TBMM'ye taşınması ve ana muhalefet partisinin buna aracılık etmesinin bu sorumlulukla örtüşmemektedir.''
-''SIFIR SORUN HEZEYANLARI''-
''Uzlaşmadan ziyade çatışan, işbirliği yerine çarpışan, hoşgörülü olmaktansa kaba güç gösterilerine tevessül eden AKP zihniyetinin hazırladığı bütçelerle; ekonomik gelişmeyi yakalaması ve milletin refahını artırmasının bugüne kadar söz konusu olmadığını'' ileri süren Devlet Bahçeli, ''2011 bütçesinin de ümit ettiğimiz gelişmelere kapı aralayabilmesi ve milletimizin beklentilerine cevap verebilmesi söz konusu değildir'' dedi.
''Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik gücünü harekete geçirmekten aciz ve bihaber olan hükümetin, sadece küresel alana eklenme niyetiyle avunması ve üstelik bunu da taviz ve teslimiyet döngüsü içine hapsolarak planlamasının'' bu zamana kadar hayırlı ve faydalı bir sonuç doğurmadığını savunan Bahçeli, ''Ekonomiden siyasete, güvenlikten diplomasiye, sanattan spora, edebiyattan bilime kadar mukayeseli bir üstünlüğe sahip olmadan, uluslararası ilişkilerde iddialı olmaya çalışmak hem komik hem de milletimizin aklıyla alay etmektir'' diye konuştu. Bahçeli, şunları söyledi:
''Şehit kanlarıyla çizilmiş sınırlarımızın, üniter yapımızın, kardeşliğimizin ve milli kabullerimizin sorgulandığı bir ortamda, sürekli içi boş bir gelişmeden ve sözde ileri demokrasiden bahsetmek ancak basiretini ve idrakini kaybeden bir hükümetin bastırılamayan çelişki ve bunalımına işaret edecektir.
Siyasi sorumluluk üstlendiği ülkesinin iç sorunları katlanırken, dışarıda sıfır sorun hezeyanlarıyla vakit geçiren bir hükümet etme anlayışının etkinliğinden, ciddiyetinden ve samimiyetinden bahsetmek inanın mümkün değildir.
Kaldı ki aziz Atatürk'ün belirlediği ve ilan ettiği 'yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesi bizim için vazgeçilmezliğini hala korumaktadır ve başkaca bir hayalperestliğe millet olarak ihtiyacımız olmayacaktır.
Bölgesinde cazibe merkezi olmaya talip ve hakikaten sözü dinlenir ülke haline gelmek için ekonomik ve siyasal alanlarda istikrarlı ve kudretli olmak tartışmasız bir gerekliliktir. Bunlar olmadan, yalnızca sözde ve propaganda düzeyinde, ülke olarak itibarımızın arttığını ileri sürmek yalandır, sanaldır ve aldatmadan başka bir anlama gelmeyecektir. Arkasına ekonomik gücünü alamamış, askeri caydırıcılığını sağlayamamış, coğrafyadan kaynaklanan üstünlüğünü gösterememiş ve beşeri varlığını huzura erdirememiş bir ülkenin küresel düzlemde belirleyici olmasına tarih henüz tanıklık etmemiştir.''
-''FİGÜRANLAR FARKLI, NİYET AYNI''-
''Ordunun darbeci olarak gösterilmeye çalışıldığı ve sindirilmek için özel bir gayret sarf edildiği'' bir ortamda ''vatanı parsellemeyi hedefine koymuş olan bölücü mihrakların da bölgede istikrar abidesi olunduğuna yönelik iddiaların tam bir karartma ve hükümetin şuurunu kaybettiğinin resmi'' olduğunu savunan Bahçeli, ''Bu itibarla kutlu ceddimiz Osmanlı'nın muhterem hatıralarını istismar ederek; Osmanlı milletler sisteminin tekrar kurulmasıyla ilgili, hem de yabancı başkentlerde düşünce beyanlarında bulunmak, aymazlıktan öte saflık ve gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunun bariz bir göstergesidir'' diye konuştu.
''Bir asır önce hangi sorunlarla yüz yüzeysek, bugün de benzerleri yok mudur? Geçmişteki tehlike ve tehditlerin değişik türevlerine bu zamanda da şahit olmuyor muyuz?'' sorularını yönelten Bahçeli, ''Titreyip kendimize ne zaman geleceğiz, birbirimizi daha hangi şartlar altında kucaklayıp güç birliği yapacağız, ekonomik problemlere daha ne kadar katlanacağız?'' dedi.