Yumurta atma tartışmalarına bambaşka bir çerçeveden bakan Sabah Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, Kızıldere'de hayatını yitiren Mahir Çayan ve arkadaşlarını hatırlatarak, 'Bir Ütopya'nın peşinden koşmuşlardı. Güzel bir rüya sandıkları, aslında, Türkiye ve Türkiye halkı için tam bir kâbustu.' diye yazdı.
İşte Nazlı Ilıcak'ın 'Tarihten bir yaprak' başlıklı o yazısı: (Sabah Gazetesinden)
Yıl 1969... Sağcı ve solcu gençler, üniversitedeki öğrenci örgütlerini ele geçirmek için kıyasıya yarışıyor. Görünüşte, dünya ile birlikte başlayan ve eğitimde bazı haklar talep eden eylemler söz konusu. Ama bunun arka planında, sağcı ve solcu gençlik arasında kıyasıya bir mücadele; amansız bir yarış.
TAYLAN ÖZGÜR'Ü KİM ÖLDÜRDÜ
İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Başkanlığı'nda sağcıların adayı Atilla Kılıçoğlu, solcularınki Suayip Dilmen. Bir grup ODTÜ'lü (devrimci) genç, İstanbul'daki arkadaşlarına destek vermek için Ankara'dan geliyor. İkisinin ismini verelim: Taylan Özgür ve Mehmet Sait Kozacıoğlu. Kozacıoğlu, İstanbul Üniversitesi'nin bahçesinde birkaç el havaya ateş ediyor; gözaltına alınıyor. Taylan Özgür ise kaçıyor ama fazla uzağa gidemeden Beyazıt Meydanı'nda vuruluyor. (23 Eylül 1969) Zaten o tarihten sonra çatışma iyice kızışıyor. Özgür'ü öldüren silâhta, tetiği Kontrgerilla mı çekti? Ya da sola karşı mücadele veren bir Ülkücü genç mi? Fail yakalanamadı.
DEVRİM İÇİN İLK KIVILCIMI YAKMIŞTI
Bu bilgileri, gençlerimize, o günkü havayı biraz yansıtabilmek için veriyorum. Yüksek idealleri uğruna hem memlekete, hem de kendilerine yazık eden devrimci gençlerin çok kısa bir öyküsü bu.
Taylan Özgür'ün ölümünden sonra, ODTÜ'de Atatürk anıtı etrafında toplandılar. Sinan Cemgil bir konuşma yaptı ve dedi ki: "Taylan, ABD Büyükelçisi Kommer'in arabasını yakarak devrim için ilk kıvılcımı atmıştı. Onun izinden gideceğiz."
EMPERYALİZME KARŞI SAVAŞAN KİŞİLERDİ
Ve silâhlı devrimi benimseyen Türk Halk Kurtuluş Ordusu, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Cihan Alptekin tarafından kuruldu. Amaç, proletarya (işçi sınıfı) öncülüğünde, Milli Demokratik Devrimi gerçekleştirmekti. Bu devrim, sosyalizme hazırlık sürecini oluşturuyordu. Gençler, kendilerini, Türkiye'nin bağımsızlığına ve Türkiye halkına adanmış profesyonel devrimciler gibi görüyorlardı. Onlar, ülkenin tam bağımsızlığını sağlamak üzere, emperyalizme karşı savaşan kişilerdi. Atatürk'ün izinden gidiyor ve 2. Kurtuluş Savaşı'nı veriyorlardı. Bu saydığım isimleri, başta Doğan Avcıoğlu ve arkadaşları olmak üzere, kutsayıp, tahrik eden yazılar kaleme alıyordu. Gençler kendilerini halk kahramanı sanmaya başlamıştı.
MASA BAŞI DEVRİMCİLİK OLMAZ DİYENLER VARDI
"Masa başı devrimcilik olmaz" diye yazan gazeteciler vardı. Bir yandan, Milli Demokratik Devrim'in gerçekleştirilmesi için, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin bünyesinde yapılan faaliyetleri destekliyor, bir yandan da, eylemleriyle istikrarsızlık ortamını hazırlayacak solcu gençleri övüyorlardı.
Bugün, öğrenciler, gerçekten masum gösteriler yapıyor. Öfkeli ama silâhlı değiller. Fakat aynen Devlet Bahçeli gibi, ben de onları uyarmak gereğini duyuyorum: Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan kendileri için hiçbir şey beklemeden, vatansever duygularla, ama yanlış bir yolda ilerlemişlerdi. İdam edildiler. (6 Mayıs 1972) Sinan Cemgil, Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan Gemerek'te yakalanınca, Adıyaman civarındaki Nurhak dağına çıktı; orada bir gerilla kampı kurdu. Jandarmayla çatışma sırasında öldürüldü. (31 Mayıs 1971)
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını engellemek için harekete geçen Mahir Çayan ve arkadaşları ise, Kızıldere'de sığındıkları bir evde, polisle girdikleri çatışma sonucunda hayatlarını kaybettiler. (30 Mart 1972) Bu çatışmadan, sadece samanlıkta saklanan Ertuğrul Kürkçü kurtuldu. Kürkçü, daha sonra hayatını sol bir entelektüel olarak sürdürdü. Muhtemelen diğerleri yaşasaydı, onun gibi olacaktı.
GÜZEL BİR RÜYAYDI AMA
1968'te başlayıp, 1980'e kadar devam eden süreçte, yüzlerce kişi hayatını kaybetti; yaralandı, cezaevine girdi. Ben sadece, işin en başında öğrenci hareketine önderlik yapan isimlerden ve ideallerinden söz ettim. Onlar, Komünizm ideali peşinde koşuyorlardı. Yani bilimsel sosyalizm. Ne oldu? Soğuk savaş, komünizmin çökmesiyle sona erdi ve herkes, Sovyetler Birliği'nin farklı milliyetleri ezen, insanları ve devleti fukaralaştıran, özgürlükleri ortadan kaldıran, emperyalist ve sömürgeci yüzünü daha açık seçik gördü. Demek istediğim şu ki, yukarıda adı geçen isimler bir Ütopya'nın peşinden koşmuşlardı. Güzel bir rüya sandıkları, aslında, Türkiye ve Türkiye halkı için tam bir kâbustu.