''Demokrasi, her isteyenin istediği yerde ve zamanda canının istediğini haykırması değildir'' diyen Çelik, olayların ardından kendisinin bir açıklama yaptığını da anımsattı. Çelik, şunları söyledi:
''Gençler bizim gençlerimizdir. Gençler tepkilerini elbette kendi hükümetlerine yapacaktır. Bu ülkenin hükümeti AK Parti hükümeti ise, Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise tepkilerini sayın Başbakana iletebilirler, sitemlerini iletebilirler. Sitem sevgiden doğar. Yani bizim gençlerimiz gidip Putin'e, Merkel'e, Sarkozy'e sitemlerini iletecek değiller. Ama bunu kamu düzenini bozmadan, kamu malına zarar veremeden, insanlara zarar veremeden yıkıp, dökmeden yapmak zorundasınız. Ayrıca izin diye bir şey var. Müracaat edersiniz izin alırsınız. 'Hayır biz izin almıyoruz' Beşiktaş'ta toplanıyorlar. Polis önlerine bariyer çekiyor. 'Hayır burada durmayacağız. Başbakan'ın olduğu salona gideceğiz' Bu, kabul edilebilir bir şey değil. Ama gençlerin yere düşmesi, saçından çekilmesi, biber gazı sıkılması bunlar bize yakışan şeyler değil, olmamalıdır. Polis bu konuda olabildiğince gençlere şefkat göstermeli, sevgi göstermeli, müsamahakar davranmalı. Yapılan bu müsamahaya rağmen birileri polise saldırıyorsa bunun izah edilebilir bir tarafı yoktur.''
Çelik, haklı olunan konularda kendisinin gençlerle birlikte hareket edeceğini de belirten Çelik, protestoların medeni şekilde yapılması gerektiğini de vurguladı.
"Polis gençleri dövmesin ama gençlerde polisi dövmesin"
Öğrencilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, bir öğrencinin konuyla ilgili polis müdahalesini eleştirerek, ''Siz hiç biber gazı yediniz mi bilmiyorum. Biz gençler olarak görüntülerden çok rahatsızlık duyduk. Biz emniyet güçlerinin eleştirilmesini, polisler hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını beklerdik. Yaşananlarla ilgili bir özür bekliyoruz'' demesi üzerine Çelik, kendilerinin gençlere yönelik ''niçin protesto ediyorlar'' diye bir yaklaşımlarının olmadığını belirtti. Çelik, şöyle konuştu:
''Bir grup protestocu genç geliyor, 'Biz Başbakan'ın olduğu salona girmek istiyoruz' diyor. Polis kalkanları ile önlerinde duruyor. Onlar gitmek istiyor, polis bırakmıyor. Polis gençleri dövmesin ama gençler de polisi dövmesin. Kimse kimseyi dövmesin. Ama ısrarla 'ben oraya geleceğim' dediği zaman, 'elindeki pankartlarla, dövizlerle o salona gideceğim' dediği zaman oradaki salonun güvenliğini sağlamak konumunda değil misiniz? Burada bir toplantı yapıyoruz. Burayı allak bullak etmek isteyen grubu polisi durduracak. Onlar buraya ısrarla girmek isterlerse o ısrara karşı polis zora başvurur.''
Başbakan Erdoğan'ın 2008 yılında katıldığı İstanbul Teknik Üniversitesinin akademik yılı açılışında yaşanan protesto sırasında kendisinin de salonda olduğunu anlatan Çelik, şunları kaydetti:
''Bu olay oldu bitti, bu öğrenciler ne yaptılarsa yaptılar. Öğrenciler alınmış, öğrenciler hakkında dava açılmış Başbakan şikayetçi değil, avukatları aracılığıyla müdahil de değil. Hukuk yoluyla müdahale eden bu gençlerin ceza almasını sağlayan durumda da değil. Konuyla ilgili bir kamu davası açılmış, o gençlere ceza verilmiş. Sanki Başbakan ısrarla o gençlere ceza verdirmiş gibi kamuoyuna sunuldu. Doğru olmayan bu. Özür dilemek bir erdemdir. Hatanızın, yanlışınızı görürseniz özür dilersiniz. Ben yaşanan olaydan duyduğum üzüntüyü ifade ettim. Polisin daha şefkatli olması gerektiğini, bu görüntülerin bize yakışmadığını söyledim.''
"Düşünce özgürlüğüne sonuna kadar evet..."
Başka bir öğrencinin ''Devlet, özgürlük ve anarşi arasındaki farkı ne zaman anlayacak'' diye sorması üzerine Çelik, özgürlüğün şiddete başvurmadan, başka insanların haklarına mani olmadan, kendi haklarını kullanması anlamına geldiğini ifade etti.
İnsanların farklı ya da yanlış düşünebileceğini belirten Çelik, terör, anarşi ve şiddet ile düşünce özgürlüğünün farklı olduğunu söyledi. Çelik, ''İster Türk, ister Kürt, ister gayrimüslim, ister Müslim, ister Sünni ister Alevi... Bu ülkede herkes medeni insanlar olarak kendi düşüncelerini ifade edebilmelidir. Düşünce özgürlüğüne sonuna kadar evet, teröre, şiddete kaba kuvvete sonuna kadar hayır'' diye konuştu.
Başka bir öğrencinin partisinin gençlerin siyasete katılımını artırmaya yönelik çalışmalarını sorması üzerine Çelik, kadınların ve gençlerin siyasete katılmalarına yönelik bir kota uygulamadıklarını, siyasette kotanın doğru olmadığını düşündüklerini söyledi. Aynı öğrencinin ''Siyaset yapmak için çok paranızın olması mı gerekiyor'' demesi üzerine Hüseyin Çelik, ''Size anlatıldığı gibi değil. Doğru, siyaset yapmak, siyasete girmek birileri için böyle olabilir ama bizim için öyle bir şey söz konusu değil. Herkesin farklı bir sermayesi var. Bazısının parası, pulu, çek defteri var ama senin birikimin varsa, farklı bazı kabiliyetlerin varsa siyasette de başka yerde de sana fazlasıyla yer vardır'' dedi.
"İktidar olmak 'şamar oğlanı olmak' anlamına gelmiyor"
Başka bir öğrencinin iktidar ve muhalefet partileri arasındaki ''sert üsluba'' yönelik eleştirisine ilişkin, bundan kendilerinin de şikayetçi olduğunu belirten Çelik, siyasi partilerin nezaketten ödün vermeden siyaset yapması gerektiğini vurguladı.
Batı demokrasilerinde de sert tartışmalar yaşandığına işaret eden Çelik, ''Çok şükür ki bizim Tayvan parlamentosu gibi masaların üzerine kalkıp, birbirlerine uçan tekmelerle saldıran bir parlamentomuz yok'' dedi.
Çelik, parti olarak iktidarda olmanın sorumluluğu içinde hareket ettiklerini kaydederek, ''Birileri bunu sizin zaafınız olarak değerlendiriyor. Grup toplantılarını izleyin, tepeden tırnağa adeta Başbakan'a hakaret eden konuşmalar yapılıyor. Sizin de bir tabanınız var. İktidar olmak 'şamar oğlanı olmak' anlamına gelmiyor. Zaman zaman biz de bunlara tepkiler gösteriyoruz. İktidar ve muhalefet ilişkilerinde bu sertleşmenin olmaması gerekiyor. Biz de ondan şikayetçiğiz'' dedi.
AA