WikiLeaks'te İsrail'i nasıl buluruz?
Uzun bir zaman geçmeden dünya ABD’ye karşı cesaretlenecek ve daha önce olduğu gibi dünyaya hükmeden bir güç olmaktan çıkıp, bazı güç grupları içerisinde bir güç olacaktır.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-12-06 23:26:02
Yasir ez-Zeatira* / TİMETURK
Burada söylenecek sözler, WikiLeaks belgelerinin değerini düşürmeyecektir; başta sahibi ve müdürü olmak üzere, siteyi düzenleyenlerin cesaretini kırmayacaktır. Ancak bunlar, İbrani (Yahudi) Devleti ile ilgili çok sayıda belgenin gıyabı ışığında sorulacak doğal sorulardır, özellikle üstü örtülen dönem çok mühimdir ve bölgede birçok olaya tanıklık yaptı.
WikiLeaks sitesinde belgelerin bulunduğu ortaya çıkmasından hemen sonra bu devletin yöneticilerini saran telaş ve belgelerin yayınlanmasından sonra istisnai rahatlıkları, bizi bu düşünceye sevk etmektedir ki, bu da siteden beklediklerinin gerçekleştiğini göstermektedir. Sitede belgelerin bulunduğunun açıklanmasından sonra yayınlandığı tarihe kadar geçen süre zarfında olanları tahmin etmek zor değil, kastettiğim, bazı belgeleri kaybetmeleri için Siyonistlerin site yöneticilerine uyguladıkları geniş çaplı baskıların ihtimalidir.
İsrail gazetelerinde, Yahudi Devlete zarar verecek belgelerin engellenmesi için hemen müdahale edilmesine yönelik çağrıları gördük. Burada Siyonist Lobilerin Batıda siyaset, ekonomi ve basın üzerindeki etki gücünü anlatmaya hacet yoktur.
Bu bağlamda İsrail Başbakanı Netanyahu açıkça "belgelerde gerçek gizli bilgilerin verilmediğini" söyledi, hepsi bu kadar da değil, belgeler bir yere kadar faydalı da oldu. Netanyahu’ya göre belgeler iki gerçeği ortaya çıkardı: Birincisi İran bölgedeki en büyük tehlikedir, ikincisi siyasi alanda önemli bir ilerlemenin kaydedilmemesinin asıl sebebi Filistinlilerdir.
Devlet Başkanı Şimon Peres’e göre, "belgelerde İsrail’in en mühim ve en büyük müttefikiyle ilişkileri etkileyecek herhangi bir veri bulunmuyor" yani ABD. Maliye Bakanı Yuval Steinitz de, "İsrail sızıntılardan yeterince temiz çıktı" açıklamasını yaptı. İsrailli analistler, belgelerin öncelikle Arap âleminde İsrail’in İran teorisini ispatladığını öne sürüp Arap yöneticilerinin, İran’a olan pozisyonları ile yerleşimler arasında bir irtibat görmemelerini dayanak göstererek, Filistin’e önem vermediklerini ispatladığını yorumunu yaptılar. Çünkü hiçbir Arap yönetici, İran’a karşı koymak için Washington’dan Filistin’e yönelik konumunu düzeltmesini talep etmemiş.
İran bağlamında, belgeler başka bir yönden İran nükleer programına karşı acil müdahaleye de karıştığı görülüyor, çünkü ABD Dışişleri Bakanlığından uzmanların, İsrail ordusunun İran’a karşı bir askeri müdahale için her zamankinden daha kararlı olduğunu ve aynı kaynaklar İsrail’in buna kadir olduğunu belirtiyor. Bu da, Tel Aviv’in tek başına İran’a karşı askeri bir müdahaleye kalkışmaması için, Washington’ın İran’a yönelik daha sert yaptırımları uygulamaya zorlamaktadır, çünkü böyle bir saldırının olması Washington’ın çıkarlarına aykırı olduğu herkesin malumudur.
Bazıları, İsrail ile ilgili belgelerin de yayınlandığını söyleyebilir, bu doğrudur, ancak yayınlanan belgeler ona zarar verecek veya zora sokacak türden değil, hatta bazı yararlar dahi sağlayabilir, sadece İran veya Hamas ve Hizbullah’a baskı uygulamak ile ilgili değil, bu çerçevenin dışına çıkmayan başka konuları da kapsar. Bunu tekit etmek için bazı örnekler verebiliriz.
Mesela hangi yönden olursa olsun, bazı Arap yetkililerinin İsrail ile gizli ilişkilerini ifşa olması, tereddütlü davranan bazılarını uygulamaya itmez mi? Ki, bu bazı ticari ilişkiler için de geçerlidir, Irak’la ilişkiler gibi. Başka bir yönden Türkiye’nin "Radikal İslam’ın" pençesine düştüğünü anlatan belgeler Ankara’nın Tel Aviv’e karşı geri adım atmasını gerektirmez mi?
Mısır konumu da bu çerçevenin dışına çıkmıyor, kast ettiğim, Mısır ordusunun İsrail’i ilk veya tek düşman gördüğünü açıklayan belgeler, Cemal Mübarek’in veliahtlığını olumsuz etkilemez mi? Özellikle savunma bakanlığı siyasi büro başkanı "Amus Celad" Amerikalılarla görüşmesinde Cemal Mübarek’in veliahtlığı ile ilgili bu açıyı konuşması dikkat çekicidir.
Karşı tarafta örtülü dönemle ilgili açıklanmayan ancak açıklanması muhtemel olan belgelerin ortaya çıkması durumunda İbrani Devlete zarar verebileceğini hatırlatmak gerekir. Burada Filistin Başkanı Yaser Arafat’ın suikastına dikkat çekmek yeterlidir, herkes biliyor ki, Arafat zehirlenerek öldürüldü ve Fransa, İsrail’in raporları gizlemesine ve süreci örtbas etmesine katkıda bulundu, ondan sonra onu savunanlara yönelik tertibatlar düzenlendi ve yönetin, onu devirmeye çalışan karşıtlarına geçti.
Ondan sonra Hamas’ın seçimlere katılması ve buna yönelik olan pozisyon. Özellikle ABD ve İsrail’in, Şaron’un uzun vadeli geçiş çözümüne Hamas’ın da katılmasında ısrar etmesi, sonra bunun sürpriz sonuçları ve onlarla baş etme çabaları, Muhammed Dahlan’ın buna desteği, Hamas’ın yönetimini devirmeye çalışan Dayton’un planı ve Washington’ın içinde olduğu daha birçok konu.
Aynı zamanda Temmuz 2006 Lübnan savaşıyla ilgili konular, Arap ve dünyanın savaşa ve seyrine yönelik genel konumları sonra Gazze’ye yapılan Dökme Kurşun operasyonu, özellikle bu operasyonla ilgili Filistin yönetimi ve Mısır’la olan koordineli pozisyonun keşfedilmesi fayda veren türdendir, kaldı ki bu bütün gözlemcilerin bildiği bir durumdur. İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman, bu dönemle ilgili konuşma ve mesajları açıklamakla tehdit ederken zımnen bunları açıkladığını hatırlıyoruz.
Ya ondan sonraki ateşkes ve Hamas’ın maruz kaldığı baskılarla ilgili döneme ne demeli? Sonra Gazze’ye silahların girmesini engellemek için yapılan görüşmeler ve çelik duvar, savaş esnasında ve sonrasında diğer Arap devletlerinin konumu? Hariri, İmad Muganiye ve Mahmud el Mebhuh suikastları gibi önemli suikast eylemlerini de sormaya hiç gerek yok.
Öyle görünüyor ki, belge stoku çoktur, ancak açıkladığı şeylerin çoğu büyük ölçüde biliniyor, bu da siyasette fazla sırların olmadığı gerçeğini tekit etmektedir ve analistlerin genel siyasi alana yönelik, dış mücmellerden uzak, okuyacakları fazla bir şey kalmıyor.
Takip eden için bazı önemli ayrıntıların olduğu doğrudur, ancak açıkta bulunan verilerin neticesini değiştirme etkisi azdır, belgeler hakkında yapılan yayınlamaların çoğunda, kayda değer yeni bir şey bulamıyoruz. Belki Yemen’de ABD insansız hava araçlarının El Kaide yerleşimlerini yönetimin onayıyla bombalamasının belgelerde açıklanması, muarazanın kutlamalarına yol açtığına işaret edilebilir, ancak siyaset âleminde yeni olan kişi dahi bunu bilir.
Fakat bütün bunlar, Arap rejimleri, en azından çoğunluğu, belgelerde keşfedildiği açıklandığı gibi, halklarıyla olan ilişkilerinin şeffaf olmadığı gerçeğini değiştirmez, bu durum Netanyahu’yu bu bağlamda şamata dilini kullanmaya sevk etti ve Netanyahu bu rejimleri halklarına karşı şeffaf davranmaya çağırdı.
Burada söylenmesi gereken şu söz kalıyor, biz ABD’nin bütün dünyaya yönelik teamülde kibrinin ve siyasi eylemlerine tahakküm eden emperyalist ruhunun boyutunu ortaya koyan belgelerle karşı karşıyayız, ancak bu boyutun belgelerde sızması, ABD’nin gerileme zamanın başladığını tekit etmektedir. Uzun bir zaman geçmeden dünya ABD’ye karşı cesaretlenecek ve daha önce olduğu gibi dünyaya hükmeden bir güç olmaktan çıkıp, bazı güç grupları içerisinde bir güç olacaktır.
10 YILDA ABD'YE YAPILAN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK DARBE Bu bağlamda İsrailli yazar Avi Shalom "İsrael Today" gazetesinde 1/12 tarihli yazısında şunları kaydediyor: "Belgeler, ABD’nin son on yılda aldığı üçlü darbeleri tamamladı. Birinci darbe ABD ordusunun kan kaybettiği savaşlara yol açan 11 Eylül olaylarıydı. İkinci darbe ekonomi darbesiydi: 2008’de bankalar ve konut kredisi krizi, bu da ABD tahvillerini elinde bulunduran ve istediği zaman düşürebilen Çin’in ekonomik tehlikesine yol açtı. Belgelerin sızması üçlü diplomatik darbeleri tamamladı."
*Filistin asıllı gazeteci-yazar.
Bu yazı Burhan Genç tarafından www.timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara