Newsweek'te Owen Matthews tarafından kaleme alınan makale "çetin birisi" olan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, toplum önünde ağlamasının çok sık görülen bir şey olmadığı; ancak referandumdan önce 1980 darbesinden sonra asılan sol görüşlü Mustafa Paehlivanoğlu'nun ailesine yazdığı mektubu okurken gözyaşlarına hakim olamadığı hatırlatılarak başlıyor. Askeri cunta tarafından idam edilen 49 gençten biri olan Pehlivanoğlu'nun mektubunda "Allah'ın bir gün sorumlulardan hesap soracağını" belirttiğini aktaran Newsweek, "General"ler tarafından yazılan anayasada değişiklikler yapacak olan referandum öncesinde Erdoğan'ın da "Gencin bahsettiği gün geldi" diye konuştuğunu aktarıyor.
Modern Türkler için 1980 darbesi kadar hiçbir dönemin "siyasi açıdan duygusal ve heyecanlı olmadığını" ifade eden Matthews, her ne kadar etiketler ve konular değişmiş olsa da Türkiye'de siyasetin 1980'dekilerle aynı çizgide bölünmeye devam ettiği yorumunu yapıyor.
Sol görüşlü ve sekülarist CHP'nin güçlü bir şekilde orduyu desteklediğini kaydeden Newsweek yazarı, Erdoğan'ın AK Parti'sinin ise ordunun perde arkasından siyasi güce sahip olmasını kaldırmaya çalıştığını aktarıyor.
Ancak geçmiş üzerinde yaşanan bu savaşın aslında Türkiye'nin gelecek vizyonu üzerine bir savaş olduğu yorumunu yapan Matthews, "Bir görüşe göre Türkiye, halkı kendi aptallıklarından koruyan babacan ordu idarecilerinden oluşan hizip tarafından yönetiliyor. Bir diğer görüşe göre ise – İslami olsa bile – hükümet halkın oyuyla kuruluyor." şeklinde dile getiriyor.
KENAN EVREN DAVASI KRİTİK DÖNÜM NOKTASI
Son anayasa değişikliklerinin Türklere Ordu'nun tarihi vasiyetini yargı karşısına çıkarma hakkını verdiğini aktaran Newsweek, referandumdan bir gün sonra darbeci liderlere yönelik birçok dava dilekçesi sunulduğunu vurguluyor. Bu kış Ankara'da bir mahkemenin, 1980 darbesi lideri Kenan Evren'in ihanet ve görevi kötüye kullanmaktan yargılanıp yargılanamayacağına karar vereceğini anlatan Newsweek, "Pehlivanoğlu'nun hesaplaşma günü geldi. Sorun; bugünün geçmişin hayaletlerini gömerek ülkenin iyileşeceği bir gün mü yoksa bugün siyasi puan kazanmak için eski yaraların açılacağı bir gün mü olacağı" yorumunda bulunuyor.
Newsweek yazarı, açılan birçok davanın ayrıca bugün Türkiye'deki kültür savaşlarının altında yatanları da ortaya çıkardığını savunuyor. Matthews, Avrupa Parlamentosu'nun aynı zamanda İnsan Hakları Komitesi üyesi olan milletvekillerinden Finlandiya asıllı Heiti Hautala'nın da yeni Anayasa'yı "gölge (derin) devlet üzerine kazanılmış büyük bir zafer ve gerçek demokratik bir Türkiye için büyük bir adım" olarak yorumladığını aktarıyor.
Ancak Erdoğan'ın rakiplerinin anayasa değişikliğini, Türkiye'de birçok AK Parti milletvekilinin de içinden geldiği siyasal İslam'a karşı yapılan ordu destekli baskıların bir intikamı olarak gördüklerini aktaran Newsweek, birçok AK Parti milletvekilinin de bunu kişisel olarak gördüğünü ifade ediyor. Buna örnek olarak da AK Partili Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın 1980'de tutuklanan ev işkenceye maruz kalan binlerce gençten biri olmasını veriyor.
Ardından Erdoğan'ın her ne kadar 1980 darbesinde sorundan uzak kalmış olsa da onun da görülecek hesabı olduğu yorumunu yapıyor. Erdoğan'ın siyasi akıl hocası olarak belirttiği Necmettin Erbakan'ın 1997'de ordu tarafından yönetilen bir "yumuşak darbe" ile başbakanlıktan uzaklaştırıldığını kaydeden Newsweek, Erdoğan'ın da 1999'da okuduğu bir şiir yüzünden 9 ay hapiste kaldığı bilgisini veriyor. Newsweek, CHP lideri Kemal Kılıdaroğlu'nun da "Erdoğan, Ordu'nun geçmişteki suçlarını bugün siyasi silah olarak kullanıyor" şeklinde eleştiri getirdiğini aktarıyor.
Ancak asıl anlaşmazlığın, göründüğü gibi AK Parti'nin puan kazanmasından daha derin olduğunu kaydeden Newsweek, temelde meselenin "Türk seçmenlerin demokrasiye mi güvenecekleri yoksa devletin kimlik muhafızları tarafından korunacakları mı olduğunu" aktarıyor. Bu ideolojik savaşın da Türkleri orduya ilişkin düşüncelerinde ikiye böldüğünü kaydeden Newsweek yazarı, AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Suat Kınıklıoğlu'nun "Ulusal hikaye, silahlı kuvvetlerin onlarca yıldır Batılılaşmanın ve modernleşmenin muhafızları olduğu şeklindeydi" sözlerini aktarıyor. Ancak 1980'deki darbede de demokrasiyi korumak amacıyla hareket ettiği söylenen ve "bir zamanlar ülkeyi modernleşmeye doğru götüren kurum olarak lanse edilen ordunun son zamanlarda bir tepki gücü" olduğu aktarılıyor.
ORDU ARTIK İLERİCİ BİR GÜÇ DEĞİL
Newsweek de aslında ordunun "ilerici bir güç" olduğunu savunmanın giderek zorlaştığını belirtiyor. Owen Matthews, ordunun, halkın demokratik yollarla AK Parti'yi seçmesine saygı duymak yerine Erdoğan'ın kuyusunu kazmak için bir muhafız gibi hareket ettiğini yazıyor. AK Parti'ye açılan kapatma davasında da ordunun davaya destek verdiğini vurgulayan yazar, ardından Ergenekon davasına değinerek birçok emekli generalin AK Parti'yi yıkmak ve yeni bir darbeye zemin hazırlamak için birçok eylem ve saldırı planladıklarının ortaya çıkarıldığı bilgisini veriyor.
Newsweek ayrıca Türklerin orduya olan saygısının sarsıldığını ve 1980 yılında yaşanan gerçeklerin ortaya çıkarılmasına yönelik isteklerin arttığını vurguluyor. Ardından Türkiye'deki anketlerde orduya duyulan güvenin azalmış olduğunu ortaya çıkaran anketlerden örnekler veriyor. Anayasa referandumunun da sistemin yenilenmesine halkın geniş destek verdiğini gösterdiği aktarılıyor.
SİSTEMİN YERLEŞTİRDİĞİ ADAMLARIN HALA GÖREVDE OLDUĞU YERDE GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEK ZOR
"Erdoğan'ın Türkiye'nin bütün yakın tarihini yargıya taşıması siyasi bir dinamit olabilir" yorumunu yapan Matthews, geçmişle ilgili acı dolu gerçeklerin ortaya çıkarılmasının ülkeler için bir kumar olduğunu belirtiyor. Ancak İspanya, Güney Afrika ve Arjantin gibi ülkelerin geçmişte bu konuda başarılı olduklarını hatırlatıyor. Newsweek yazarı, sistem ve cunta tarafından yerleştirilmiş kişilerin hala görevde olduğu Türkiye gibi ülkelerde faşist geçmişin yaşayan hatırasıyla uğraşmanın zor olduğu yorumunu yapıyor.
Son olarak Türkiye'de askeri diktatörlüğü destekleyen "ultra-sekülerler" ile Türkiye Anayasası'nı çiğneyen subayların yargılanmasını isteyen İslamcılar arasında devam etmekte olan kültür savaşının sonucunun, geçmişi kabullenmekten öte bir şey olduğu belirtiliyor. Savaşın sonucunun Türkiye'nin, "Büyük Abi" ordu olmadan bir demokrasi olarak geleceği ile ilgili olduğu ifade ediliyor. Ayrıca Türkiye'nin askeri idarenin ve otoritarizmin vesayetinin üstesinden barışçıl bir şekilde gelmenin yolunu gösterebilirse, bunun bölgede daha acı geçmişse sahip olan Suriye ve Irak gibi bölge ülkeleri için de ilham verici olabileceğinin altı çiziliyor.