Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi Gazetesinden Abdulbari Atwan, İran'a karşı Amerika ile işbilriği yapan Arap Liderleri halkın sesinden ve içinden uzak olmakla eleştirirken, halka yakın isimlerin bu yüzden popüler olduğunu ve bu isimlerin de Erdoğan ve Nasrallah olduğunu aktardı.
İşte o makale
Halklarını yanıltmak için başvurdukları aldatmalar WikiLeaks belgeleriyle ifşa edilen Arap yetkililere hiç sempati duymuyorum. Belgelerdeki bilgileri yalanlamalarını da onaylamıyorum. Medyanın görevi iktidarları korumak ve yanlış politikalarının üzerini örtmek değildir.
Halklarının desteğine ve seçilmiş anayasal kurumlara dayanan, kendine güvenli ve güçlü rejimler sızdırılmış belgelerden korkmaz. Zira gizlice söylediklerini başka yerlerde de tekrar ederler.
Rejimleri ağır darbe yedi
Sızdırılan belgelerde en büyük payı Arap liderlerin alması tesadüf değil. Onlar sadece kendi halklarına güçlü görünürler. Belgeler ABD’nin iddia ettiği gibi vatandaşların canlarını değil, Amerikan yörüngesindeki ikiyüzlü rejimleri sert sarsıntılara maruz bıraktı. Canları asıl tehlikede olanlar, ülkelerinin çıkarlarına karşı Amerikan ve İsrail projeleriyle işbirliği yapanlardır.
Bu belgelerin çoğunda yeni bir şey yok. Zira belgelerdeki gerçekleri Arap vatandaşların çoğu bilir. Ilımlı Arap rejimlerinin, Afganistan ve Irak’taki savaşlarının yanı sıra muhtemel bir İran savaşında ABD’yle komplo kurduğunu bilmeyen var mı? Afganistan’da Hamid Karzai ve hükümetinin yolsuzluğunu kanıtlamak için Amerikalı elçilerin yazışmalarına muhtaç mıyız?
Bizi şoke eden yenilik, Suudi Kralı Abdullah’ın ‘İranlı yılanın başını koparması’ için ABD’yi kışkırtması, diğer Arap yetkililerin de Amerika’yı askeri operasyonu hızlandırmaya teşvik etmesi. Araplar olarak en zayıf olduğumuz dönemde, İran’a karşı kanlı bir savaşa girmekte ne gibi bir çıkarımız var? Özellikle de hükümetlerimizin desteklediği Irak ve Afganistan savaşlarının felaket sonuçlarından sonra, niçin sırf ABD ve İsrail için İran’a karşı savaşa giriyoruz?
ABD ve belki İsrail’in İran’a saldırmasını isteyen Arap yöneticiler aynı şeyi Irak için de yaptı. Bu yöneticiler halklarının eğilimleriyle çelişiyor. Bu kişiler seçilmiş liderler değil, iktidarda kalmak için ABD’ye dayanıyorlar. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah Arap çevrelerinde bu liderlerden daha popüler. Erdoğan’ı Beyrut’ta yüz binlerce insan karşılarken, diğer liderler Lübnan’ı sıkı güvenlik tedbirleri altında ve gizlice ziyaret ediyor.
Bir ankete göre, Arapların yüzde 88’i İsrail’i en büyük güvenlik tehdidi olarak görüyor. İsrail’in ardından yüzde 77’yle ABD geliyor. Tahran’ın tehdit kaynağı olduğunu varsaysak bile, Amerika’yla yapılan yüz milyarlarca dolarlık silah harcamalarına rağmen İran’a savaş açma kapasitesine sahip tek bir Arap ülkesi yok. Yılanın başını koparmak isteyenler başarısızlık durumunda o yılanla nasıl ilişki kuracak?
İsrail niye yok?
Arap yöneticiler gerçeklere halklarının çıkarları penceresinden bakmıyor. İranlı yılanın başını kesmek isteyen Suud Kralı veliaht olduğu dönemde, ABD’nin Saddam Hüseyin’e karşı daimi olarak Suudi topraklarında kalma talebini reddetmişti. Aynı şeyi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Zayid Bin Sultan da yapmıştı: Amerikalıların, İran’ı taciz etmek için BAE topraklarında güç bulundurma talebini reddetmişti.
Diğer yandan, WikiLeaks belgeleri eksik. Zira ne Lübnan savaşı, ne de İsrail’in Gazze saldırısı hakkında bir belge gördük. Gazze ablukası, Hamas yetkililerine suikast, Yaser Arafat’ın zehirlenmesi, Saddam’ın Irak’ı ve Mahmud el Mabhuh suikastına dair bir şey duymadık. Bölgedeki en büyük nükleer tehlike ve savaş kaynağı olan İsrail’in skandaldan ‘muaf’ olması mantıksız. Acaba kasıtlı bir denetim mi var, yoksa bu konuyla ilgili bilgilerin de sızması an meselesi mi?
Abdulbari Atwan / KUDS-ÜL ARABİ