ABD NATO şekercisindeki çocuk
NATO’nun nükleer/siber savaş durumu/füze savunma kuşağının bütün beyaz dünyayı içine almaya çalıştığından emin olabilirsiniz.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-12-04 12:52:43
Pepe Escobar* / TİMETURK
Büyük bir Birleşik Devletler havaalanında her zaman hedeflenen aferin olarak, Pentagon geçen haftanın Lizbon zirvesinde 27 NATO müttefikinden muhteşem bir kutu çikolatayı, fazlasıyla birlikte aldı.
Çikolataların arasında her çeşidinden mevcuttu.
İlki: Tüm Avrupa’daki siber savaş durumunu da içeren NATO’nun yeni “Stratejik Konsept”i yine “eski hamam eski tas” modeline uygun, Pentagon'un yeni Siber Komutanlığı, üstü örtülü bir şekilde "merkezi siber korunma" olarak tanımlanmış.
İkincisi: Avrupa’nın tamamının vaadi - teoride - bir füze savunma şemsiyesini içermekteydi (“füze savunması gelecekte genel savunma duruşumuzun ayrılmaz bir parçası olacak”).
Üçüncüsü: ABD taktik nükleer silahları süresiz olarak Avrupa toprağında beş üsse dağınık olarak konuşlandırıldı.
Dördüncüsü: 20 NATO "ortağı" Afgan savaşı askerlerinin hesabını hala çekiyor, görünen o ki sonsuza kadar. (En azından Lizbon zirvesi açıklaması lafı dolandırmamış: “Geçiş, takvime değil koşullara bağlı olacak, ve ISAF [Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti] askerlerinin geri çekilmesi anlamına gelmeyecektir.”)
NATO, Baltık’tan Pasifik Okyanusuna kadar tüm Avrasya’da sanki yeni füze savunması “ortağı” da buldu: Rusya. Ancak, Batının kurumsal medyasının anlattığının aksine, Rusya sadece “muhtemel” füze tehditlerinin incelenmesini, ve Haziran 2011’de NATO ülkelerinin savunma bakanlarının muhtemel bir ortak kararından önce ne idüğü belirsiz bir “diyaloğa”girmeyi kabul etmiş durumda.
Pentagon/NATO Yıldız Savaşları, İran veya Kuzey Kore tarafından son derece farazi bir tam kapsamlı balistik füze saldırısına karşı savunma şeklinde amansız bir geri dönüş yaptı. Varsayalım ki bu Marvel tarafından yayınlanan bir Çizgi Roman değil, yine de bu sistem, orta beceriye sahip bir hacker’ın bile karıştırabileceği Uçakla Taşınan Uyarı ve Kontrol Sistemlerine dayanacaktır. Yine tüm bunlar, “şer ekseni” üyeleri İran ve Kuzey Kore’nin harakiri yapma peşinde olduklarını varsayıyor.
Yani, esasında “şemsiye” bir halkla ilişkiler efsanesinden ibaret. Ancak, bu Yıldız Savaşları tekrar filminin stratejik rakip Çin’in "çevrelenmesi” için tasarlanmış hayli doğaçlama bir çeşit bir araç olarak yorumlanması halinde, senaryo daha bir tatlılaşıyor.
Bir istihbarat harikası
NATO, Afganistan’da Afganlılara 2014 sonuna kadar güvenlik konusunda yardım etmeyi taahhüt etti. Ancak, her ihtimale karşı, süresiz olarak işgal etmeyi de üstüne aldı. Pentagon sözcüsü Geoff Morrell’e göre, 2014 bile (2011’i hatırlayan var mı?) "özlem"den ibaret. 2015’ten sonra, kaç tane ABD/NATO askerine biraz hareket düşeceğine gelince, bu da eski ABD savunma bakanı Donald Rumsfeld’in “bilinen bilinmezler”inin tipik bir örneği.
“Bilinen bilinir”lerin işaret ettiği yer ise, Sahte Molla Ahbap oyununu hiçbir şeyin bozamayacağı.
Bir diplomat, New York Times’a, Karzai hükümetiyle müzakereler yapan görünmez Taliban lideri Molla Ömer’den sonra iki numara olduğu iddia olunan Molla Ahtar Muhammed Mansur'un gerçek molla olmadığını söyledi: sahtedir o. General David Petraeus’un, Pentagon’un bir şeylerin yanlış olduğundan şüphelendiğini söyleyerek – örtbas demesek bile – imdada yetişmek zorunda kaldığını öğreniyoruz. NATO, şu anda birkaç aydan beridir devam etmekte olan tartışmalara müdahil oldu. Sahte molla ise, bu süreçte bir çanta dolusu nakdi cebe atmaya muvaffak oldu. Muhakkak ki, Molla Ömer’in Ketta’daki çetesi gülmekten çatlamıştır.
Bir kez daha, NATO’nun efsanevi çok dil becerilerinin Afganca düşünmek gerektiğinde kolları sıvamak anlamına gelmediği ortaya çıktı. Bunu da Pentagon/NATO istihbaratının başka bir çarpıcı zaferi olarak bir kenara yazın.
NATO’nun 2001 yılından bu yana kendini tanımlayan “misyonu”, “uluslararası terörizm”e karşı savaştı. Alt kademelerdeki Merkezi İstihbarat Teşkilatı memurları bile Afganistan’da 20 30 görünmez cihat antrenörü dışında “El Kaide” olmadığını biliyorlar. Demek ki bu savaşın El Kaide ile ilgisi yok.
Buna karşılık, Peştunlar, Afgan nüfusunun %42’si.
NATO, Gülbettin Hikmetyar kesiminden Celalettin Hakkani şebekesine, bunların arasında kalan canını sıkan tüm aşiret gerilla fraksiyonlarına kadar herkese saldırıyor. Pentagon/NATO "stratejisi", esasen orta düzey Taliban veya gerilla komutanlarını devre dışı bırakmak. Sorun ise, bunların çoğunun Peştun aşiret lideri olmaları. Kaçınılmaz olarak, Taliban’a bağlı olsun olmasın aşiretleri hep birlikte ayağa kalkıyor ve işgalcileri öldürme yeminleri ediyorlar. Sonuç: Afganistan, Peştunlara karşı bir Batı savaşından başka bir şey değil.
Pentagon/NATO’nun imza attığı daha da gösterişli bir İK başarısızlığı ise, Peştunlara konu hakkında bilgi vermeyi bile unutmaları. Bir Uluslararası Güvenlik ve Kalkınma Konseyi (ICOS) düşünce kuruluşu raporuna göre, Helmand ve Kandahar illerindeki Peştunların %92’sinin 11 Eylül hakkında kesinlikle hiçbir şey bilmediklerini gösterdi. Rapor, Afganlar ile “uluslararası toplum” arasındaki “ilişki uçurumu”nun “dramatik" boyutlarda olduğuna dikkat çekti. Bunu da on yılın kıt ifadesi olarak bir kenara yazın.
Yani, bir grup öfkeli Peştun, esasında NATO ve global, hiç bitmeyen Balkanlardan eski Sovyetler Birliğine genişlemeci motivasyonuna son tahlilde bir tehdit oluşturuyorlar, NATO’nun 36 tümen, 120 tugay, 11.000 tank, 23.000 topçu silahı ile 4.500 savaş jetine büyük bir korku veriyorlar (bunlar daha sadece Avrupa’dakiler).
NATO Peştunlardan ölümüne korkuyorsa, merkez Sahra ve Sahel’in yerli nüfusunu oluşturan ve hem Niger hem de Mali’nin kuzeyinde etkileyici derecede büyük sayılarda yaşayan göçebe Tuareglere dikkatini çevirdiğinde neler olacağını siz hayal edin. Bugün onları “şeytani” El Kaide’nin Mağrip’teki maşaları (AQIM) olarak tanımlayan Batı kampanyası, NATO'yu da Tuareg'in en az Peştunlar kadar başa bela olabileceği konusunda uyarması gerekiyor. Allah beyaz adama yükünü taşımakta yardım etsin.
NATO Moskova ile Rusya üzerinden – Pakistan değil – Afganistan’a lojistik destek göndermek için bir anlaşma yaptı. Bu ise, İslamabad’ı zor durumda bırakıyor. Washington, gelecek sefere uğursuz savaşı hızlandırırken izin bile sormayacak. Aslına bakılırsa, oyun zaten ortada.
Bugünün operasyon şekli sadece aşiret alanlarını bombalamaktan ibaret değil (özellikle de Hakkani şebekesi kuzeye doğru, Kuzey Veziristan’dan Kurram’a yayılmışken); aynı zamanda Belucistan’ın başkenti olan, ve Taliban lideri Molla Ömer’in saklanabiliyor (ve gülmekten katılıyor) olduğu Ketta’yı bombalamak.
Pakistan’ın İçişleri Bakanı, tam da gereken şekilde – CIA ve Pakistan’ın Servisler Arası İstihbarat”ı işbirliklerini artırırken bile, her şeyi inkar ediyor. Yani, Ketta'da ve Ketta etrafında yakında büyük bir "çok taraflı zarar" meydana gelmesi beklenebilir; bu durumda Belucistan bölücü hareketleri bayram edecektir. Sonuç: adam olanlar Ketta’ya gider.
Savaş butiği
İşin dram bölümünde neyi seyredersek seyredelim, NATO’nun nükleer/siber savaş durumu/füze savunma kuşağının bütün beyaz dünyayı içine almaya çalıştığından emin olabilirsiniz. Lizbon zirvesi açıklamasının da belirttiği üzere: “Avro-Atlantik güvenliğinin sağlanması, en iyi şekilde tüm dünyadaki ülke ve örgütlerle geniş bir ortak ilişkiler ağı yoluyla sağlanabilir.” Tercüme edersek: Avrupa, Asya’nın tüketici aşiretlerini baştan çıkaran fazla büyük bir butik olmanın ötesinde, artık tüm dünyadaki savaş için artık bir ileri operasyon üssü olarak çalışacak.
Gerçekte, ABD, NATO ve Avrupa Birliği, AB’nin Avrupa Konseyi başkanı Belçikalı bürokrat Herman Van Rompuy’un Lizbon’da NATO liderlerine söylediği üzere, aslında tek bir varlık olma yolunda ilerliyorlar: "İki örgütümüzün geleceğin güvenlik ortamını şekillendirme kabiliyeti birlikte çalıştıklarında muazzam olacaktır. Artık aralarında geriye kalan duvarları kırmanın zamanıdır." Birleşik dünyanın Peştunları; sallamaya devam ederseniz bu duvarlar kesinlikle yıkılacak.
*Pepe Escobar, Küreselleşmiş Dünya Nasıl Oluyor da Likit Savaşında Eriyor (Globalistan: How the Globalized World is Dissolving into Liquid War) (Nimble Books, 2007) ve Kırmızı Bölge Hüznü: Dalga esnasında Bağdat’tan bir enstantane (Red Zone Blues: a snapshot of Baghdad during the surge)’nin yazarı Yeni kitabı yeni çıktı: Obama Globalistan’ı kuruyor (Obama does Globalistan) (Nimble Books, 2009).
Bu makale timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara