Dolar

34,8719

Euro

36,7287

Altın

3.040,58

Bist

10.123,70

Somali’de neler oluyor?

Yıllardır işgallerin, iç savaşların gölgesi altında olan Somali’de neler yaşanıyor? İşte Gazeteci-Adem Özköse’nin kaleminde Somali ile ilgili merak edilenler…

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-12-03 10:35:44

Somali’de neler oluyor?
Uçağımız iniş için yavaş yavaş alçalmaya başlıyor. Fakat ortada havaalanı namına hiçbir şey yok. Sadece saatlerdir üzerinde uçtuğumuz uçsuz bucaksız çölün tam da denizle birleştiği yerde eski bir asfalt yol gözüme çarpıyor. Sanırım bu asfaltın üzerine inmeye çalışacağız. Uçak alçaldıkça içimdeki korku ve tedirginlik daha da artıyor. İniş için iyice alçaldıktan sonra içimden hızlı bir şekilde bildiğim duaları okumaya başlıyorum. Bir ara kendi kendime, “Daha önce onlarca kez uçtuğun halde niçin ilk defa bu kadar çok panikledin?” diye soruyorum. Artık kendimi Allah’a teslim ediyorum. Teslimiyet, içimdeki yoğun kaygıyı biranda eritiyor. İşte bu duyguların eşliğinde hayatımda gördüğüm en ilginç havaalanı olan Berbera Havaalanı’na iniyoruz. Önce küçük bir motor uçağa doğru yaklaşıyor. Sonra bu motorun taşıdığı merdiveni kullanarak uçağı boşaltıyoruz. Uçağın merdiveninin önü yolcuları karşılamaya gelen insanlarla dolu. Çünkü bu havaalanının ne özel bir yolcu karşılama bölümü, ne X Ray cihazları, ne de yolcuların bavullarını aldıkları özel bir bölmesi var. Sadece bir asfalt yoldan ibaret olan Somali’nin bu uluslar arası havaalanını görür görmez ilginç bir ülkeye geldiğimi hissediyorum. Böylece bir hafta sürecek olan Somali seyahatimiz de artık başlamış oluyor.
 
Ah Bir Devletimiz Olsa
 
Bulduğum ilk fırsatta kendimi Somali’nin kuzeydeki en büyük şehri olan Hergeysa’nın sokaklarına atıyorum. Şehrin yollarının büyük bir kısmı toprak. Her yer
sanki birazdan çökecekmiş gibi duruyor. Sokak araları ise çöp yığınlarıyla dolu. Bir devlet otoritesi olmadığı için ülkenin geneline hâkim olan kaos, bu şehirde de
hemen kendini gösteriyor. Sokakta kiminle sohbet etsem bir devletlerinin olmamasından şikâyetçi oluyor.

Halkın büyük çoğunluğu 1969’dan 1991’e kadar Somali’yi komünizmle yöneten Siyad Berri’nin dönemini özler hale gelmiş. İnsanlar, “Siyad Berri tam bir diktatördü. Bir sürü yanlış uygulamaları oldu. Fakat Berri’nin zamanında en azından bir devletimiz vardı. Somali’de şu an kimin ne yaptığı belli değil. Devletin olmaması nedeniyle tam bir otorite boşluğu var” diyorlar. Bu sözleri duydukça bizde meşhur olan “En kötü devlet, devletsizlikten iyidir” sözü aklıma geliyor. Sokaklarda dolaştıkça iki şey daha dikkatimi çekiyor. Birincisi Somali Halkı son derece dindar bir halk. Somalili kadınların, genç kızların tamamına yakını başörtülü, hatta peçeli. Ezan vakitlerinde sokaklar boşalıyor ve Somalililer âdeta birbirleriyle yarışırcasına camilere koşuyor. Her biri üç dört katlı olan camilerin hem erkekler bölümü, hem de kadınlar bölümü tıklım tıklım doluyor. Somali’de dikkatimi çeken bir başka durum da halkın Batılılara, sömürgecilere karşı son derece öfkeli olması. Bir yere girdiğimizde beyaz olduğumuz için insanlar önce bize nefret ve öfke dolu bir bakış fırlatıyorlar. Müslüman olduğumuzu öğrendiklerinde ise öfkeli bakışlar bir anda yerini sevgiyle karışık bir ilgiye bırakıyor. Somalililere herhangi bir hediye vermek istediğimizde ise önce bize Müslüman mı, yoksa Hıristiyan mı olduğumuzu soruyorlar. Ancak Müslüman olduğumuza kanaat getirdikten sonra hediyelerimizi kabul ediyorlar.
 
Somali Paramparça Olmuş
 
Somalilerin Batılılara karşı bu denli öfkeli olmalarının son derece haklı sebepleri var. Yıllarca ülkeyi işgal altında tutan ve sömüren Batılı devletler Somali’den çekilirken arkalarında paramparça olmuş bir coğrafya bırakmışlar. Sömürgeciler Somali topraklarının bir kısmını Kenya’ya, bir kısmını Etiopya’ya bırakırken diğer bir kısmında ise Cibuti gibi küçük devletler kurdurmuşlar. Bir zamanlar 23 milyonluk bir nüfusa sahip olan ve halkının tamamı Müslüman olduğu için Doğu Afrika’da İslam’ın kalesi olarak bilinen Somali, artık 11 milyonluk bir ülke. Bütün bu ayrılıklar yetmezmiş gibi şu anki Somali de Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye ayrılmış. Hatta Kuzeyliler İngiltere’den aldıkları destekle kendilerine ait bir devlet kurup bu devletin ismini Somaliland vermişler. Somaliland Yönetimi, Mogadişu’daki merkezi yönetimi kabul etmediğini ve güneyden ayrılmak istediğini belirterek, dünyanın kendi kurdukları devleti kabul etmesini bekliyor.

Kuzeylilere Güney’den niçin ayrılmak istediklerini sorduğumda ise şu komik cevabı alıyorum: “Biz Güney’den 4 gün önce bağımsız olduk. Bugün ki Somali devleti yokken 4 günlük farkla biz vardık.” Kuzeyliler aralarında ırk, dil, din hatta mezhep farkı bile olmayan Güneylilerden ayrılmak isteyişlerini böyle basit bir sebebe bağlasalar da kazın ayağı hiç de öyle değil. Somali, halkının tamamı Müslüman olduğu için Doğu Afrika’da İslam’ı temsil ediyor. Batılı devletler ise bölgedeki menfaatleri nedeniyle Somali’nin birleşip büyük bir güç haline gelmesini istemiyorlar. Somali’yi parçalama planlarını ise kabile reisleri ve savaş lordlarıyla gerçekleştiriyorlar.
 
Şebap’ın Önlenemez Yükselişi
 
Dünya onları Arapça gençler anlamına gelen “Şebap” ismiyle tanıyor. El Kaide’nin Doğu Afrika’daki kolu olarak bilinen Şebap’ın tam ismi ise Genç Mücahidler Hareketi. Liderliğini Muhtar Robo isimli bir Somalili’nin yaptığı Şebap Hareketi şu an Somali’nin yüzde 65’lik bölümünü kontrolü altına almış durumda. Şebap ilk olarak Şeyh Ahmet Şerif’in bir zamanlar liderliğini yaptığı İslami Mahkemeler Birliği ile ismini duyurdu. Mahkemelerin askeri kanadını oluşturan Şebap’ın mensupları Şeyh Şerif’in Batılılarla işbirliği yapması üzerine mahkemelerden ayrılıp El Kaide’ye bağlandıklarını açıkladılar. Şeyh Şerif ise Batılılarla işbirliği yapması ve halkın İslam düşmanı olarak gördüğü Afrika Birliği Ordusu’nu Şebap’a karşı Somali’ye davet etmesi nedeniyle halkının gözünden düştü. Liderlerinin çoğu daha önce Afganistan’da eğitim almış olan Şebap’ın bu denli hızla yükselmesi hâkim oldukları bölgelere emniyet ve güven gelmesine bağlanıyor. Halkın Şebap’ı desteklemesine neden olan bir başka etmen de

Şebap’ın halka Afrika’da büyük bir İslam devleti kuracağını vaat etmesi. Şebap, başkent Mogadişu’nun da büyük bir kısmını ele geçirmiş. Şeyh Şerif hükümeti şu an Afrika Birliği Ordusu’nun koruması altında 10 kilometre karelik bir alana sıkışmış durumda. Şebap’ın en büyük açmazı ise hareketin lider kadrosunun halkın genelini kucaklayıcı bir zihne sahip olmaması. Örneğin Somali Halkı’nın dini kültüründe Tasavvufun büyük bir etkisi var. Şebap bu gerçeği bildiği halde hâkim olduğu bütün şehirlerde önce kabirleri ve dergâhları yıkıp, şeyhleri öldürmesi nedeniyle sufiler arasından kendine düşmanlar edinmiş. Somali’de büyük bir kitleye sahip olan sufiler artık Ehli Sünnet vel Cemaat Grubu isminde örgütlenip Şebap’a karşı silahlanıyorlar. Bu manzara, Somali’de Müslüman gruplar arasında gelecekte büyük bir iç savaş çıkacağına dair sinyaller veriyor.
 
Yine Siviller Zarar Görüyor
 
Somali’de uzun zamandır Afrika Birliği Ordusu tarafından desteklenen Şeyh Ahmet Şerif hükümeti ile Şebap arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
Bir şehri bir gün Şebap ele geçiriyor, diğer gün ise hükümete bağlı askerler. Gruplar arası çıkan çatışmalarda her yerde olduğu gibi Somali’de de daha çok sivil insanlar can veriyor. Örneğin Somali’nin orta bölümlerinde yer alan Beledveyn şehrine daha önceleri hükümet güçleri hâkimmiş. Beledveyn daha sonra Şebap’ın eline geçmiş. Hükümet güçleri ile Şebap arasında yaşanan çatışmalarda 60’dan fazla sivil insan hayatını kaybetmiş. Beledveyn’de hastane olmadığı için yaralılar 380 kilometre uzaklıktaki başkent Mogadişu’daki hastanelere götürülmek istenmiş. Yaralıların çoğu hastanelere yetiştirilemedikleri için yolda ölmüş. Şebap, olaydan sonra ölen siviller için, “Eğer akideleri düzgünse hepsi cennete giderler” şeklinde bir açıklama yapıyor. Hükümet yetkilileri ise, “Sivil kayıplar nedeniyle üzgünüz. Elimizden geleni yaptık; ama sivillerin ölümünü engelleyemedik” diyor. Yine olan Şebap ile Hükümete bağlı askerlerin arasında kalan sivil insanlara oluyor. Somali’de yaşanan iç savaş nedeniyle günde ortalama en az 20 sivilin ölmesi ise durumun vahametini gözler önüne seriyor. Ölenlerin çoğu ise kadın ve çocuklar…
 
Korsan Değil Sahil Güvenlik 
 
Somali’yi bütün dünyaya tanıtan, Somali’nin ününe ün katan korsanları bilmeyeniniz yoktur. Ben de Somali’ye gelmişken korsanlar konusunda da ayrıntılı bir araştırma yapayım dedim ve şu sonuçlara ulaştım: “Korsanlar, kuzeydeki sahil şeridinde denizcilikle uğraşan balıkçılardan oluşuyor. Herhangi bir siyasi gruba mensup olmayan korsanlar daha çok  geçimlerini sağlamanın peşindeler. Yabancı ülkelerden gelen büyük balıkçı gemileri nedeniyle avlanamadıklarını ifade eden korsanlar kendilerini korsan olarak değil; sahil güvenlik çalışanı olarak gördüklerini söylüyorlar.  Somali’de otorite boşluğu olduğu için sahillerin kontrol altında tutulamadığını ifade eden korsanlar, “Bizim tek geçim kaynağımız balıkçılık. Yabancılar bizim balıkçılık yapmamızı engelliyor. Biz de onlardan hakkımızı alıyoruz” diyorlar. Korsanların tepkili oldukları bir başka durum da büyük gemilerden atılan kimyasal atıklar nedeniyle sahil kenarlarında yaşayan bir çok insanın hastalanıp ölmesi. Kimyasal atıkların Somali sularına yasa dışı yöntemlerle atıldığına dair haberler daha önceleri Birleşmiş Milletler tarafından da doğrulanmıştı. Bu arada sohbet ettiğim Somalilerin bir çoğu da korsanların gemilere el koyup fidye istemelerini doğru bulduğunu ifade etti. Duruma bakılırsa, korsanlar Somali’de halk desteğini de arkalarına almışlar.
 
Afrika Sen Bizim Aşkımızsın
 
Türkiye’den İHH vasıtasıyla gönderilen bağışçıların kurbanlarını Afrika’nın fakir ve mazlum insanlarına ulaştırmak için gittiğimiz Somali’de tam bir hafta geçirdik. Bu bir hafta içinde hem Somali’de neler olup bittiğini anlamaya çalıştık, hem de İHH’nın devlet otoritesinin olmadığı bir ülkede insanlara âdeta bir devlet gibi hizmet ettiğine şahit olduk. İHH Somali’deki partner kuruluşu Zemzem Vakfı ile birlikte su kuyuları, yetimhaneler, iş merkezleri, okullar açarak silahların gölgesindeki ülkede büyük işler başarmış. Somali’ye farklı gruplar hâkim olsa da, ülkenin her yerinde kesimler yapılarak 2600 baş kurban ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı. İnsanların birkaç kilo et aldıklarında sanki dünyalar onların oluyormuşçasına mutlu olmalarına şahitlik etmek, ekipteki tüm arkadaşlarımızın farklı duygular yaşamalarına neden oldu. Ben kendi adıma bir kez daha Afrika’yı geri bırakanlara, kendi refahları için bu insanların fakir ve sıkıntılar içinde hayat yaşamalarına sebep olanlara isyan ettim. Son olarak sizinle yaşadığım bir olayı daha paylaşmak istiyorum. Uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından yine et dağıtımı için  Hagel isminde bir köye ulaşmıştık. Köylülere kısa bir konuşma yaparak onlara Türkiye Halkı’nın selamlarını ilettim. Konuşma yaparken bazı kişilerin gözyaşı döktüklerine şahit oldum. Konuşmam bittikten sonra bir genç yanıma yaklaşarak, “Şimdiye kadar hep köylerimize Batılılar geliyordu. İlk defa Somali’nin dışından Müslümanlar gelerek, bize yardımda bulundular. İnanın çok mutlu olduk” dedi. Afrikalı bir gençten bu sözleri duymak beni son derece heyecanlandırdı. Ey Afrika, ey kardeşlerimizin ülkesi… Sen bizim ilk aşkımız, sevgilimizsin. İnan seni sonsuza kadar yalnız bırakmayacağız ve kalplerimiz hep yan yana, hep birlikte atacak.
 
Adem Özköse-Gerçek Hayat

Haber Ara