Dolar

34,8713

Euro

36,6128

Altın

3.007,09

Bist

10.058,63

Cesaret Bulaşıcıdır!

Wikileaks lideri Assange, şirket elitlerinin en yakından izlediği varsayılan dergilerden biri olan Forbes’a verdiği mülakatta, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’na ait belgelerin daha işin başı olduğunu söylüyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-12-02 00:31:49

Cesaret Bulaşıcıdır!
Ömer Madra* / Açık Radyo

Kasım 2010’u dünyadaki değişimin önemli dönüm noktalarından biri sayabiliriz pekâlâ. Ya da onun ipucu. İşte tam da bu yüzden, bir açmazla karşı karşıyayız: Bu 30 günlük fındık kabuğunun içine sığan hadiseleri öyle bir-iki sayfada özetlemek ya imkânsız bir iş ya da çocuk oyuncağı! Ama ikisi birden değil. Neyse biz, kolayı deneyelim bakalım:
 
Dünyanın en güçlü askerî ittifakı olan NATO, Lizbon’da “tarihî” bir zirve düzenledi ve kendisine yeni bir strateji çizerek dünyada yeni bir çağ açtı: Düşmana karşı füze savunma sistemi! Radarlar vb. Türkiye topraklarına da yerleştirilecekti. ABD’nin önde gelen jeostrateji uzmanlarından Brzezinski’nin tanımıyla, belirsiz bir düşmanın mevcut olmayan tehdidine karşı, Avrupa’nın mevcut olmayan talebi karşılığında Avrupa’yı korumak üzere tasarlanmış, işlemeyen bir sistemdi bu. Türkiye’nin üzerinde ciddi bir tehlike yaratacağı apaçık olan bu karar, Türkiye’deki yerleşik medya organlarında zafer nidalarıyla karşılandı: “Türkiye’nin dediği oldu!...” Bu, ezici çoğunluğun manşetiydi. Bir küçük intihar girişimi mi, yoksa büyük bir uluslararası zafer mi? Karar vermek zordu. Zirveyi konu alan uluslararası basın-yayın organlarının manşetlerine ve ana haber bültenlerine baktık, sonuç alamadık. Zira, Türkiye’den bahis yoktu. Analistlerden Eric Margolis 61 yıllık ittifakın, tarihteki ilk savaşını kaybetmekte olduğunu yazıyordu: Evet, tanklarıyla, toplarıyla … elektronik âletleriyle, paralı asker ordularıyla, ağır bombardıman uçaklarıyla, insansız hava araçlarıyla… gelseler dahi… omuzlarındaki hafif silahlı Afgan köylüleri ve dağlıları karşısında rezil olmaya doğru gitmekteydiler. 1989’da Sovyet ordularının yenilgisi, Sovyet İmparatorluğunun çöküşünü haber veriyordu. Acaba aynı kader Amerikan Racalarını da bekliyor olabilir miydi?
 
Dünyanın en güçlü askerî ve ekonomik devleti ABD, bir avuç cesur insanın kurup işlettiği küçük bir internet sitesinin “kamusal gazeteciliği” karşısında dünya âleme rezil rüsva oldu. Eski bir hacker olan Julian Assange ve arkadaşlarının Wikileaks sitesinde yayınladıkları ABD diplomatik kriptoları, “imparatorun çıplak” olduğunu daha net bir şekilde ortaya koyamazdı gerçekten de. ABD siyasi yönetiminin en az kadim Roma İmparatorları ve onların hempaları kadar halk düşmanı olduklarını; halktan ve demokrasinden ölesiye korktuklarını, onlardan derinlemesine nefret ettiklerini olanca çıplaklığıyla gözler önüne sermekteydi. Önde gelen düşünürlerden Chomsky’nin deyişiyle, “devletteki gizliliğin asıl amacının, gizli işler çeviren devleti halkın gazabından korumak” olduğu, Wikileaks’in sızdırdığı belgelerin de asıl ilginç yanının, dünyada diplomasi hizmetlerinin nasıl çalıştığını tabak gibi ortaya çıkarması olduğunu hep birlikte gördük. Amerika’nın Ortadoğu’da adaletle filan zerrece ilgisi olmadığını da bu sızan belgeler sayesinde apaçık görmüş olduk, diye yazıyordu dünyanın en kıdemli Ortadoğu muhabiri olan Robert Fisk de…
 
Türkiye’de medya, Wikileaks sızmalarını böyle bir demokrasi, şeffaflık, açık toplum, adalet ve barış mücadelesine hizmet meselesi olarak görmenin fersah fersah uzağındaydı maalesef. Gazeteler ve TV, gene pek az istisna ile, olayı, Türkiye’nin ve iktidarın baş aktörlerinden olduğu bir casusluk hikâyesi, bir “millî mesele” olarak gördü ve ay biterken böyle sunmaya devam ediyordu. Meseleyi konu alan uluslararası basın-yayına baktık (almayan yoktu zaten) ve böylece bakışımızda bir ayarlama çekelim, şaşı bakıp şaşırmayalım dediysek de başarılı olamadık – gene. Zira, orada da pek Türkiye konuşulmuyordu. Konuşulan şey, ise, örneğin Forbes dergisinin muhabiri Andy Greenberg’in deyimiyle, önümüzde açılan yeni bir çağ idi: “İstemdışı Şeffaflık Çağı” açılmaktaydı önümüzde olanca berraklığıyla. Bir kuşak önce tahayyül bile edilemeyecek bir teknolojiyi kullanarak “kâinatın efendileri”nin kirli sırlarını açığa çıkarmaya ahdetmiş bir örgütün lideri olan Julian Assange de “bu yeni çağın peygamberi” olarak tanımlanıyordu dergide. Tüm devletler, tüm sektörler bu grubun ilgi alanına giriyordu... Diplomatik, tarihsel veya etik önem taşıyan, daha önce yayınlanmamış ve aktif olarak sansürlenip bastırılan tüm malzemeyi istiyor, yayınlıyorlardı. “Neyi istediğimiz gayet açık,” diyor Assange. “Gizli istihbarata ve savaşa ilişkin materyal ve bir de, büyük finans dalaverelerine ilişkin belgeler. Çünkü, bu kadar çok sayıda insanı bu kadar kötü etkileyen şeyler esas bunlar da ondan.”
 
Strateji konusunda NATO’dan sonra bir de burada dönersek: “Zorlayarak şeffaflık” çağının habercisi Wikileaks’in stratejisi, insanları korkutarak kontrol altında tutan istihbarat servislerinin tam tersi bir stratejisi var Wikileaks’in:
 
“Bireylerin birşeyler sızdırdıklarını, ondan sonra da eskisi gibi iyi bir hayat sürdürdüklerini gösterebilirsek, bunun insanlar üzerinde müthiş teşvik edici olduğunu görüyoruz,” diyor Assange. Ve yeni stratejiyi iki kelimeyle özetliyor: “Cesaret bulaşıcıdır.”
 
Yine bu ay içinde patlayan bir skandal, boyutlarının olağanüstü büyüklüğüne rağmen, hemen hiç ses getirmedi: Ne uluslararası basında ve elbette ne de Türkiye’de: Revize edilmiş devlet istatistiklerine göre, dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de tarihin en büyük ekonomik krizlerinden birine, rekor düzeyde işsizliğin sürüp gitmesine rağmen, Amerikan şirketleri, 60 yıl önce ilk kayıtların tutulmasına başlandığından bu yana tarihlerinin en büyük kârını elde etmiş durumdalar: bir önceki çeyreğe göre %28’lik bir artış, bu şirketleri yılda 1.66 trilyon (milyar değil) dolar tutarında yıllık kâra kavuşturmuş. Bu da yeni bir çağın başlangıcı olarak yorumlanabilir aslında: İşçiler olmadan daha çok üretim ve işçilerin işin içine karışmayıp aradan çıkarıldığı en kârlı ortam. Bu, 7. çeyrek olmuş kesintisiz kâr artışını gördükleri. Kârın ve kazancın hiçbir kesimini işçi sınıfıyla paylaştıkları olmuyormuş ama… Rüya gibi bir şey. Yeni çağın adı: Şirketlerin Amerikan Rüyası. Yeni çağlardan, yeni stratejilerden bahsettiğmiz yazıyı noktalamak için de iyi bir vesile hazır: Muazzam kârlara rağmen istihdamda yükselme olmamasını, “ortamın belirsizliği”ne bağlıyormuş şirket sözcüleri. Bir yandan koca koca nakit dağlarının üzerinde de oturup duruyorlar. Peki nasıl oluyor bu iş? Yeni stratejileri sayesinde tabii: Masrafları kısıyorlar, kâr marjlarını artıyorlar. Bu kadar basit işte.
 
Wikileaks lideri Assange, şirket elitlerinin en yakından izlediği varsayılan dergilerden biri olan Forbes’a verdiği mülakatta, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’na ait belgelerin daha işin başı olduğunu söylüyor. Kendisinin bundan sonraki hedefi: ABD’nin ve Dünyanın en büyük şirketleri var mı bunlar arasında? Evet. İlaççılar? Evet. Finansçılar ve Bankalar da mı? Evet. Ya Petrolcüler? Evet. Evetevetevet...
 
Evet dostlar, soygunculuk, hırsızlık ve yolsuzluğa boğazına kadar batmış birtakım şirketlerin bütün gizli kapaklı, kir-pas içindeki sırları her müşterinin, her rakibin, her denetçinin, her gazetecinin önüne geliyor yani yeni yılda. İnsan, bu kâr ve ihtikâr canavarlarının şimdiden nasıl bir korku içine düşmek üzere olduklarını görür gibi oluyor. Bakalım nasıl bir strateji geliştirecekler. Yoksa, olur a, geliştirecek stratejileri kalmazsa, korkunun bulaşıcılığı diye –ama bu sefer yeni değil, çok çok eski– bir fenomene tanık olur muyuz acaba bir umut? Bakalım, göreceğiz. Pek yakında ekranlarınızda!...
 
 Hepinize, daha da hareketli ve eğlenceli bir Aralık ayı diliyoruz.
 
Sevgiler, selamlar, saygılar,

*Uluslararası İlişkiler Uzmanı. Açık Radyo yöneticisi. Yazar.
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara