Erdoğan ödülünü, Radisson Oteli'nde gerçekleştirilen bir törenle rahatsızlığından dolayı programa katılamayan ödül komitesi başkanı Cezayir eski Cumhurbaşkanı Ahmet bin Bella'nın yerine komite yöneticileri takdim etti.
Kur'an-ı Kerim okunarak başlanan ödül töreninde Erdoğan için övücü ifadeler kullanıldı. Yapılan konuşmalarda ödülün "olağanüstü bir insana verildiği" belirtilirken, Erdoğan'ın çok tehlikeli tarihi bir dönemeçte ülkesini devralıp düzlüğe çıkardığı ve bunları fikirlerini ve asaletlerini muhafaza ederek yaptığı ifade edildi. Başbakan Erdoğan için ayrıca "Bir yıldız gibi kendisi, ülkesinin ve uluslar arası siyasetin bir yıldızı oldu. Kendisi çok cesur olarak tanınmaktadır." ifadeleri kullanıldı. Ödülün Erdoğan'a cesur tutumundan ve Filistin konusundaki tutumundan dolayı verildiği dile getirildi.
Ödül Komitesi, Erdoğan'ı ayrıca şu sözlerle övdü: "Biz, bu büyük adamın aslında yaşam tarihine baktık ve gördük ki kendisi sabırla, dirayetle yolunu çizdi. Çalışma hayatının zorluklarını biliyordu. Bir yıldız gibi kendisi, ülkesinin ve uluslar arası siyasetin bir yıldızı oldu. Kendisi çok cesur olarak tanınmaktadır. Uluslararası siyasette de cesur davranışlarıyla bilinmektedir. Bu aslında doğruluğunu, güvenilirliğini, şeffaflığını ve açık gönüllülüğünü ortaya koymuştur. İktidarın geçici olduğunu her zaman söylemiştir. Adalet kavramından yola çıkarak herkese, adalet, kalkınma, güvenlik istemektedir. Kendisi de çok iyi bilmektedir ki güvenlik olmazsa kimse rahat uyuyamaz. Onun için kendisi adaletin savunucusu olmuştur. Zulme, çifte standartlara karşı gelmiştir. Yunus Emre'yi kendisine örnek almıştır. Biz yaradılanı, yaradandan ötürü severiz. Bir müminin sıfatlarını kendisinde gördük. Kendisi bu karakterleriyle istisnai bir şahsiyettir. Değişim savaşı veriyor ve bunu halkı için yapıyor. Kendisi bu ödülü hak etmektedir. Daha önce bu ödülü verdiklerimiz de bunu hak etmişlerdir. Fidel Castro, Ahmet Bin Bella, Hugo Chavez, Daniel Ortega, Mandela bir dizi fikir adamları da isimlere verilmiştir bu ödül."
Törende konuşan Dr. Muhammed Ahmet Şerif de Erdoğan için şu ifadeleri kullandı: "Sayın Erdoğan'ın Filistin konusunda tutumları açıktır. Filistin halkının karşı karşıya kaldığı zulme karşı onları savunması, aynı zamanda ülkesinde kalkınmanın gerçekleştirilmesi, fakirlere yardımcı olması, ekonomik alanda, iş alanında ve diğer alanlarda yapmış olduğu atılımlar, çalışmasından dolayı bu ödüle layık görülmüştür.
Ardından Erdoğan'a ödülü takdim edildi. Ödülünü aldıktan sonra Başbakan Erdoğan da bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan da konuşmasına, "Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh" diyerek başladı.
Erdoğan, şöyle devam etti: "Kelebek etkisi teorisinin başta ekonomi olmak üzere çok farklı alanlarda tezahür ettiğini görüyoruz. Bir yerdeki ekonomik kriz, dalga dalga büyüyerek ekonomiyi etkisi altına alıyor. Uzak yerlerdeki bir terör bir çatışma anında ülkelerimizi etkileyebiliyor. Uzak kavramı bugün artık düne göre çok farklılık arz ediyor. Libya'nın bir bölgesi olan Fizan, uzaklığı, ulaşılamazlığı ifade etmek için kullanılıyor. Yüzyıl önce gidilemeyen Fizan'a bugün artık birkaç saatlik uçak yolculuğuyla ulaşılabilir hale geldi. Bize uzakmış, yabancıymış gibi görünen şeylerin aslında hiç de öyle olmadığını artık daha net bir şekilde görüyoruz. Bu gerçek, bize yeni bir ufuk, yeni bir vizyon kazandırdı."
Türkiye ile bölge ülkelerini birbirine tarihin, ortak medeniyetin ve ortak inançların kardeş eylediğini söyleyen Erdoğan, "Biz, birbirimizin sorunlarına bigane kalamayız, birbirimize sırtımızı dönemeyiz. Birbirimizden habersiz, ilgisiz alakasız yaşamayız. Bizim medeniyetimiz bize şunu emrediyor: Komşusu açken, tok yatan bizden değildir. Biz Ankara'da, İstanbul'da, Konya'da İzmir'de bu emre ne kadar muhatapsak, siz de burada aynı emre muhatapsınız. Ev alma, komşu al derken, siz de Arapça olarak 'el caar, kabled daar' Aynı şeyi söylüyoruz." dedi.
"Aldığım ödülün, bölgesel ve küresel ölçekte insan hakları noktasındaki mücadelemi teşvik edeceğinden emin olabilirsiniz." ifadesini kullanan Erdoğan, konuşmasında barış mesajları verdi: "Çocuk dünyanın her yerinde çocuktur. Batının kuzeyin çocukları ne kadar masumsa, doğunun, güneyin çocukları da o kadar masumdur. Hiç kimse kalkıp da Filistin'in çocuklarının, başka coğrafyanın çocuklarından daha az değerli olduğunu iddia edemez. Tel Aviv'in çocuklarının canı bizim nezdimizde ne kadar kutsalda Gazze'nin, Kudüs'ün çocuklarının canı da o kadar kutsaldır, o kadar dokunulmazdır."
Erdoğan ayrıca şöyle konuştu: "Biz Tiflis'in çocukları için sesimizi yükselttik. Haiti'nin çocukları için elimizi uzattık. Sel felaketi sonrası Pakistan'a uzandığımız için Deprem sonrası Şili'ye uzandık. Irak'a da kardeş diyoruz, İspanya'da medeniyetler ittifakı için Başbakanla yola çıktık. Brezilya'da barış, işbirliği çağrımızı en gür sadayla dile getiriyor. Biz insanları inançlarına, derilerine, dinlerine, etnik kökenlerine bakarak değil, onları sadece insan oldukları gerçeğinden hareketle seviyor ve hiçbir ayrım gözetmiyoruz. Bizim medeniyetimizde Arap'ın Acem'e, acemin de Arap'a üstünlüğü yoktur. Çocuk dünyanın her yerinde çocuktur. Batının kuzeyin çocukları ne kadar masumsa, doğunun, güneyin çocukları da o kadar masumdur. Hiç kimse kalkıp da Filistin'in çocuklarının, başka coğrafyanın çocuklarından daha az değerli olduğunu iddia edemez. Hiç kimse Bağdat'ın Darfur'un Karabağ'ın çocuklarının başkalarının çocuklarından değersiz olduğunu söyleyemez."
İslam'ın terörle birlikte anılmasından duyduğu rahatsızlığı da dile getiren Erdoğan, "Ahmet, Muhammed, Mustafa gibi isimlerin terörle özdeşleştirilmesi çok büyük bir yanlışlık, haksızlıktır. Terör örgütlerinin kendilerini, İslam ve Müslüman etiketleriyle tanıtmaları İslam'a da Müslümanlığa da yapılan en büyük kötülüktür." dedi.