Jimmy Carter
Kuzey Koreliler'i neyin harekete geçirdiğini kimsenin tam olarak anlayabilmesi mümkün olmamakla beraber, geçtiğimiz günlerde varlığı ortaya çıkan uranyum zenginleştirme merkezleri ve Pyongyang'ın Salı günü Güney Kore'ye ait bir adayı bombalamasının, geleceklerini belirleyecek olan müzakerelerde dikkate alınmayı hak ettiklerini dünyaya hatırlatmak için tasarlanmış olması gayet akla yatkın.
En nihayetinde, ABD'nin önündeki seçim diplomatik inceliklerle felâket getirebilecek bir çatışmayı önlemek arasında olabilir.
Kuzey Kore'yle etkin bir şekilde baş edebilmek, çok uzun zamandır Birleşik Devletler'in önünde duran bir mesele. Bu kapalı kutu toplumun devlet dininin, özgüven ve başkalarının egemenliğini önleme anlamlarına gelen "juche" olduğunu biliyoruz. Sert yaptırımlar ve ulus genelindeki yoksulluğa rağmen Kuzey'in elindeki askerî kapasiteler şaşırtıcı. Yeonpyeong'un bombalanması ve silah denemeleriyle askerî kapasitesini göstermeye yönelik gayretleri hem öfkeye hem de misilleme isteğine yol açıyor. Ayrıca, Güney Kore'yle aramızdaki diplomatik ve askerî bağlar bu ülkenin politikalarıyla uyumlu olmamız sonucunu getiriyor.
Kuzey daha önceden silahlı çatışma tehdidinde bulundu. Bu sayfada, 1994'ün Haziran ayında Devlet Başkanı Kim İl Sung'un Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) denetçilerini sınırdışı ettiğini ve kullanılmış yakıt çubuklarının plutonyuma dönüştürülebileceğini nasıl açıkladığını bu sayfada yazmıştım. Kim, ülkesinin daha fazla yaptırıma maruz kalması durumunda Seul'u yok etme tehdidinde bulunmuştu. Bu krizi Birleşik Devletler'le doğrudan görüşmeler yoluyla çözmek isteyen Kim, önemli meseleleri görüşmek üzere beni Pyongyang'a davet etmişti. Başkan Bill Clinton'un onayıyla çıktığım bu seyahatten, bu bire bir görüşmelerin olumlu sonuçlarını Beyaz Saray'a rapor ederek döndüm. Birleşik Devletler temsilcisi ve Kuzey Koreli heyet arasında Cenevre'de gerçekleşen doğrudan görüşmeler, Kuzey Kore'nin sekiz yıl boyunca yakıt hücresi işlemeyi durdurmasını ve UAEK denetimini yeniden kabul etmesini getiren bir "mutabakat çerçevesi"yle sonuçlandı.
Pyongyang'ın mutabakat çerçevesini ihlal ederek uranyum zenginleştirdiğine dair kanıtlara sahip olan ve Kuzey Kore'yi zaten "şer ekseni"nin bir parçası ve muhtemel hedef olarak belirlemiş olan Başkan George W. Bush, Kuzey Kore'yle, nükleer patlayıcı programının tamamen terk edilmesi ve aylık sıvı yakıt nakliyatının durudurulması şartlarıyla görüşmeler yaptı. Bunun ardından Kuzey Kore nükleer denetçileri sınırdışı ederek yakıt çubuklarını işlemeyi yeniden ele aldı ve belki de yedi nükleer silaha yetecek kadar plutonyum elde etti.
Bundan sonraki bir kaç yıl boyunca Kuzey Kore, Birleşik Devletler, Güney Kore, Japonya, Çin ve Rusya (altı taraf) arasında belirsiz aralıklarla gerçekleşen müzakereler 2005 Eylül'ünde, 1994 anlaşmasının temel önermelerini yeniden ilan eden bir anlaşmayla sonuçlandı. Anlaşma metni Kore Yarımadası'nın nükleer silahlardan arınmasını, Birleşik Devletler'in saldırmama taahhüdünü ve ABD, Kuzey Kore ve Çin arasında 1953'ün Temmuz ayından bu yana yürürlükte olan ateşkesin yerine geçecek olan kalıcı bir barış anlaşmasının yapılması için gerekli olan adımları da içeriyordu. Maalesef 2005'ten bu yana kayda değer hiçbir gelişme olmadığı gibi, Kuzey Kore'nin nükleer cihazlar ve orta ve uzun menzilli füzeler geliştirip denemesi ve Güney Kore'yle askeri çarpışmaları genel durumu gölgeledi.
Kuzey Kore ABD'yle doğrudan görüşmelerde ısrarcı. Pyongyanglı liderler Güney Kore silahlı kuvvetlerinin Washington'ın kontrolünde olduğunu ve Güney Kore'nin 1953 ateşkesine taraf olmadığını ileri sürüyor. Ülkemiz Clinton idaresinden bu yana altı taraflı yaklaşım bünyesinde müzakereler yaptı ve Güney Kore'yi dışarıda bırakacak olan ikili anlaşmalardan kaçındı.
Geçtiğimiz Temmuz ayında Aijalon Gomes isimli Amerikalı'nın serbest bırakılmasını sağlamak üzere, ziyaretimin üst düzey Kuzey Koreli yetkililerle görüşmeleri de kapsayacak uzunlukta olması şartıyla yine Pyongyang'a davetliydim. 1994 anlaşmaları ve 2005 Eylül'ünde altı ülkenin benimsediği şartlar temelinde nükleerden arınmış bir Kore Yarımadası geliştirmek ve kalıcı bir ateşkes sağlamak arzularını ayrıntılarıyla bir kez daha dile getirdiler. İhtilaflara aracılık edecek bir otoritenin eksikliğinden dolayı mesajı Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray'a ilettim. Çinli liderler de bu iki taraflı müzakerelere destek olduklarını açıkladılar.
Kuzey Koreli yetkililer başka Amerikalı ziyaretçilere de aynı mesajı verdiler ve nükleer uzmanlarının bir uranyum arıtma tesisine girmesine izin verdiler. Pyongyang, ABD'yle doğrudan görüşmelerde nükleer programlarını sonlandırmak üzere bir anlaşmaya varmaya, bu programları UAEK'nın denetimine sokmaya ve 1953 "geçici" ateşkesinin yerine geçecek kalıcı bir barış anlaşmasına hazır olduğuna dair mesajları aralıklı olarak gönderdi. Bu öneriye cevap vermeyi değerlendirmeliyiz. Daha talihsiz alternatifse, Kuzey Koreliler'in, en endişeli olduklarını iddia ettikleri seçeneğe, rejimi zorla değiştirmeye yönelik gayretleri de beraberinde getirecek ABD destekli bir askerî saldırıya karşı kendilerini savunmak için neyi gerekli görüyorlarsa yapmaları.
Kaynak: The Washington Post Çeviri: Zaman