Yeraltı su kaynaklarının bu kadar azalması, klasik bir müşterekler trajedisi. Çiftçiler, diğerlerinin faaliyetlerini ya da kendilerininkinin etkisini şişiriyorlar. Kıtlık, bunu frenleyeceği yerde durumu daha da kızıştırıyor. Daha da kötüsü fazla çıkarılan su, verimsiz sulamada kullanılıyor; bununla birlikte düşük fiyatlama suyun değersiz tahılların sulanmasında kullanıldığı anlamına geliyor. Güçlü tarım lobilerinin, statükonun değişmesinden çok çıkar elde edemezler.
Yeraltı su kaynakları, balık rezervi gibi, mülkiyet haklarını zayıflatarak ulusal sınırları geçtiklerinde risk altındadırlar. Yer altı suları, gezegenin su ihtiyacının beşte birini ve içme sularının yaklaşık yarısını oluşturur. Libya, Suudi Arabistan gibi kurak ülkelerde bu tablo yüzde yüze yakındır. Gezegenimizin taze su kaynaklarının hemen hemen %96’sı yeraltı sularıdır ki bunlar sınırların her iki tarafında da bulunan sulardır. Birleşmiş Milletler kuruluşu olan UNESCO 273 yer altı su kaynağının iki ya da daha fazla ülke tarafından paylaşıldığını tahmin etmektedir.
Bölgenin yer altı su kaynaklarına ilişkin altı yıl süren bir araştırmadan sonra Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay arasında Guarani yer altı su kaynaklarını korumak için bu yaz imzalanan anlaşma, işte bu sebeple güzel bir sürpriz oldu. Hatta bu yeni bir akım bile olabilir. 1995’ten beri kurak sezonda Nijer nehrini tehlikeye sokan çekilmelerin görüldüğü Iullemeden yer altı su kaynaklarını idare edecek bir kurul oluşturmak için Mali, Nijer ve Nijerya gelecek yılın başında geçici bir anlaşma imzalayacaklar.
2008 yılında, yer altı su kaynakları için yasal bir düzenleme getiren Birleşmiş Milletler kararını bu iki anlaşma takip etti. (Gelecek yıl tam bir uzlaşma olabilir.) Libya üzerindeki yaptırımların kaldırılmasının da büyük bir etkisi oldu. Libyalılar NWSAS’dan ve Mısır Çat ve Sudan’ı kapsayan dünyanın en geniş fosil yeraltı su tabakası olan Nubia kumtaşı yer altı su tabakaları sisteminden gelen suyu kullanarak buğday üretimini durdurabileceklerini söylüyorlar. Bir anlaşma çerçevesinde, bunu sağlamak için 1992’de bir kurul oluşturuldu ama bu kurul büyük oranda etkisiz kaldı. Şu anda (bir yönüyle çevre denetimi yapma görevi de bulunan) Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu himayesinde örnekleme ve denetlemeye yeniden başlandı.
Bu bilimsel çalışma hayati nitelikte çünkü yer altı su kaynakları halen tam olarak anlaşılamamış durumda. 2008’deki UNESCO envanterine kadar hiç kimse kaç tane sınır ötesi su kaynağının olduğunu bile bilmiyordu. Bilirkişiler hâlâ şu hesaplarla uğraşıyor: Nasıl ölçtüğünüze bağlı olmakla birlikte, Amerika-Meksika sınırı 8, 10, 18 veya 20 tane yer altı su kaynağı içeriyor olabilir. Bu su kaynaklarının sürdürülebilirliğinin, özellikle eninde sonunda kuruyacak olan eski fosil su tabakaları ile ölçülmesi subilimcilerin de canını sıkıyor. Nubia kumtaşı yer altı su tabakasının ömrü için yapılan tahminler yüzyıl ilâ bin yıllık bir skalada değişiyor.
Çeviren: Veysel Mehteroğlu
The Ekonomist
Kaynak : Ekopolitik.org