Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

NATO, Karzai ve Kabil'in kutsal emanetleri

NATO, Afganistan'da yeni bir katliama mı hazırlanıyor? ABD son silahı olarak M1 Abrams tanklarını Kabil'e gönderdi. Fakat M1 Abramsları dostla düşmanı ayırt edememektedir.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-11-24 16:18:29

NATO, Karzai ve Kabil'in kutsal emanetleri
M.K Bhadrakumar* / TİMETURK

Kuzey Atlantik Antlaşması örgütü (NATO) ve Afganistan arasında Cumartesi günü Lizbon’daki zirve toplantısında imzalanan uzun vadeli güvenlik dokümanı tarihi bir kilometre taşı olmak ya da vandalize olmuş Kabil müzesinde terk edilmiş bir başka sanat eseri olmak arasında %50 – 50 şansa sahiptir.
 
Bölgeye yedi yıl önce bir Birleşmiş Milletler (BM) mandasında “bölge dışı” operasyonla el-Kaide’yi vurmak içen gelen batılı ittifak “Su Moto” Hindukush’ta uzun vadeli yerleşme umudu ile taahhüdünü genişletip derinleştirmiştir; fakat Kabil Müzesi’nde tarihin bir çok kutsal emaneti mevcuttur.
 
Kuşatılmış ve siyasetten ezilmiş Afganistan başkanı Hamdi Karzai, NATO genel sekreteri Andres Fogh Rasmussen ile birlikte mütevazi bir şekilde dokümanı küçük ortak olarak imzaladı. Tahran, Moskova ve İslamabad gibi yöresel başkentler bunu not etmişlerdir.
 
Tabiatı ile 2014 yılı sonu itibarı ile güvenlik mesuliyetinin Afgan hükümetine geçiyor olmasına bakmaksızın NATO güçleri Afganistan’da kalmayı ümit etmektedirler. Amerika Birleşik devletleri Başkanı Barack Obama:
 
“Oldukça eminim ki, 2014’ten sonra yapıyor olacağımız şey Afganistan’da terörizm karşıtı yeteneği sağlamış olmak, El Kaide’nin işlevsel olmadığından ve bir tehdit olmadığından emin olmaktır. Bu yüzden bizim için bu tarz terörizm karşıtı operasyonları gerçekleştirecek platformların olmasının devamlılığı önemli. Benim hedefim 2014 itibarı ile çekilmiş olduğumuzdan emin olmak, Afganistanlıların idareyi ele almaları ve aynı zamanda bugün yüz yüze olduğumuz çatışma operasyonları ile hala uğraşıyor olduğumuzdan emin olmaktır. Tabiatıyla bizim ayak izimiz önemli bir şekilde azalmış olacak, fakat bunun ötesinde Amerikan halkını 2014’te güvenli tutmak için tam olarak ne gerekli olacak, bunu kestirmek güçtür. Bu tespiti oraya gittiğimde yapacağım.”

Obama, Amerika ve Karzai hükümeti arasında uzun dönemli bir anlaşma imzaladığını teyid ederek stratejik muğlâklığı ortadan kaldırdı. Amerikalılar (geçen Ekim’deki Afgan seçiminde güçlü bir şekilde başkanlık adayı olarak gösterdikleri Dünya Bankası yetkilisi) Ashraf Shani’yi, Karza’yi ekarte ederek, çekilmenin başına getirmişlerdi ve bugün açıkça başarmayı ummaktalar.
 
Obama, Karzai’ye Amerikan askeri stratejileri ile yaşamayı öğrenmek zorunda olduğunu bildirerek, Kabil’in sıklıkla protesto ettiği gece saldırıları konusu dâhil olmak üzere bazı meselelerde açıkça azarladı. Genel cazibesini ikna edici yöntemlerini ve hatta devletlerarası nezaketi terk ederek Obama, Karzai’nin yetkilerini suya indirdi:
 
“Eğer beklenti bizim birliklerimizin yardım için orda olduğu ve başkan Karzai’nin ülkesini inşa edip geliştirmesi ise; o da bizim alakalarımıza dikkat etmelidir. Anlamalıdır ki benim sırtımda bütün Amerika’dan küçük kasabalar ve büyük şehirlerden bir sürü genç erkek ve kadın var ve bunlar vuruluyor ve IED dolu (ani patlayıcı araçlar) arazilerden geçmek zorundalar ve kendilerini koruma ihtiyacındalar. Böylelikle eğer biz her şeyi yeniden düzeltiyorsak ve eğer onlar Taliban için sadece oturuyorlarsa bu da kabul edilebilir bir cevap değildir.”

Bu açıkça söylenecek sözlere verilecek en iyi karşılık Obama’nın tribünlere oynuyor olmasıdır. (General David Petraeus’in Afganistan’da Senyör Amerikan komutanı hazır tutabileceği söylemekteydi) Fakat Obama Hindukush’un onurlu kültürünü görmezden geldi ve Karzai’yi ciddi bir şekilde yaraladı. Onun sözleri Afganistan’da gelecek günler ve haftalar boyu dolaştıkça Karzai’nin itibarı sıfıra inecektir. Karzai bu azarlamadan koyla kurtulamaz belki ancak cüretli bir şekilde Afganlığını sorgulayacaktır.
 
Bir lanetli inanç

Lizbon’da imzalanmış olan kalıcı ortaklık deklarasyonu NATO’yu sadece Afganistan’ın güvenliği, kalıcılığını ve bütünlüğünü yerine getirmeyi sağlar. Ve aynı zamanda Afganistan’ı bölge güvenliğine katkıda bulunan önemli bir NATO ortağı olarak tanır.
 
Afgan Hükümeti tarafından verilen Kabil’in kalıcı bir NATO ortağı olacağı ve NATO’ya ortaklığı devam ettirebilecek gerekli yardımı sağlayacağı taahhüdü, bölgesel işbirliği, koordinasyon ve Afganistan ile bölgesel ortakları arasındaki güvenin kurulmasının önemini vurgular.
 
Deklarasyon, NATO ve Afganistan’ın stratejik önemli konularda danışıklıklarını güçlendireceklerini ve gerekli işbirliği önlemleri alacaklarını belirtir. Böylelikle, siyasi ve askeri diyalog mekanizmaları ve Afganistan’da devam eden NATO ilişkisi olacaktır.
İki taraf arasındaki genel anlayışa göre NATO “kalıcı bir askeri varlık” kurmayı aramayacak ve mevcudiyetini diğer uluslar aleyhinde kullanmayacak ve ittifak ve kabil arasındaki müstakbel ilişkiyi NATO’nun ittifak araçları menüsü çerçevesinde olacaktır.
 
En önemlisi her iki taraf önümüzdeki 3 sene içerisinde “Kuvvetlerin Durumu Anlaşması” tartışması başlatmaya söz verdiler. Deklarasyon her ne kadar NATO ve Afganistan arasında olsa da Afgan savaşında yer alan, NATO ülkesi olmayan (Örneğin Avustralya, Japonya, Güney Kore v.b.) ülkelere bu deklarasyondan kaynaklanan aktivitelere katkıda bulunma imkânı ve cesareti sağlamaktadır.
 
3 şey’e dikkat edilmelidir. Birinci olarak Rasmussen Washington’un ajanı şeklinde hareket etti ki bu doğaldır; Çünkü Amerika 28 üyeli ittifakın bütçesinin % 73’ünü vermektedir. Bu yüzden NATO -Afgan deklarasyonu hatasızdır. Birleşik Devletler’in merkezi Asya’da, ucu açık, stratejik mevcudiyeti hakkında, hepsi bu kadardır.
 
Obama savaşın sona erdiğini söyleyen 2014 zaman çizelgesi batılı dinleyicilere akıllı bir şekilde anlattı. Kamuoyunda savaş karşıtlığından bahsetti. Aynı zamanda hem Afganistan’a uzun vadeli askeri mevcudiyeti için mutabakata zorlayacak hem de NATO’daki Amerikan güçlerini Washington’un yaklaşımı ile bir araya getirme gibi iki amaç gütmektedir.
 
Lakin Obama’nın dediği gibi “Biz şu anda Taliban’ın momentumunu kırma hedefimize yaklaşıyoruz. Hedefimize varacağımızdan eminim.” Gerçekten özgüvenine inanıp inanmadığını bilmiyoruz. Fakat bu şüphesiz büyük bir inanç.
 
Müzelik Parça

İkinci olarak, Karzai bu teşebbüsü gönülden desteklememektedir ve Lizbon zirvesine giderken kırgınlığı değişik forumlarda yüzeye çıkıyordu. Bir hafta önce Amerikan stratejisi ile ilgili can yakıcı bir saldırıda bulundu. Açıkça Karzai’nin kolları bağlıydı. Obama’nın Karzai’yi azarlaması ile birlikte Ghani’nin geçişin başına getirilmesi Afgan Başkanı’nın şansını fazla zorlamaması için yeterli ipuçlarıydı. Onun bu azarlamayı kabul edip etmeyeceği yoksa ikazı dinleyip dinlemeyeceği büyük bir sorudur.
 
Afgan pazarı meraklı bir şekilde bunu seyredecektir. Ülkenin satranç tahtasında siyasi güçlerin yeniden düzenlenmesi neredeyse kaçınılmaz olmuştur. Manalı suretle önceki Başkan ve Tacik lider Burhaneddin Rabbani (Karzai tarafından Taliban’la görüşmek üzere atanmış yüksek konseyin başkanı ) danışmanlık yapmak üzere hafta sonu Tahran’a gitti.
 
“Üstad” nadiren yurtdışı seyahatine gider. Rabbani’yi kabul ederken İran Parlamentosu’nun (meclis) güçlü sesi Ali Laricani Karzai’ye ithaf edilen ve aynı zamanda Afgan halkının arzusu olan ulusal uzlaşma İran’ın desteğini ifade etti. Taciklerin güçlü ismi Muhammed Fahim’in (Afganistan’ın ilk Başkanı) yakın bir gelecekte Tahran’a ziyaret edeceği anons edildi.
 
NATO Afgan deklarasyonu Karzai’nin uzlaşma, stratejik büyük bir mânia oluşturmaktadır. Deklarasyon ve örs üzerinde bulunan güçlerin durumu, anlaşması bir çözüm etrafında oluşmalıydı. Açıkçası Birleşik Devletler bir güç noktasından görüşmeye hazırdır. Lizbon’da dile getirilen NATO’nun yaklaşımı Birleşik Devletler’in görüşmelere katılmadan önce Taliban’a asker olarak zayıflatma düşüncesinin altını çizmektedir.

Bu yüzden bugün ve Temmuz 2011 arasındaki süre (Amerikan güçlerinin geri çekilmesinin başlangıcı) etki edecektir. Tabiî ki ne olursa olsun Petraeus, Cumhuriyetçilerin favorisidir ve onunla bağlantılı bir strateji Washington’da ona destek sağlamaktadır.
Fakat Karzai’nin şu ana kadar Taliban’la görüşmelerle ilgili çalışmaları işlemez hale gelmiştir. Ve Petraeus’un savaş alanındaki çalışmalarının yaz başına kadar neticesini almadan tekrar düzelmesi zor görülmektedir. Bu arada Petraeus son silahı olarak M1 Abrams tanklarını getirmiştir.
 
Fakat M1 Abramsları dostla düşmanı ayırt edememektedir. Fakat “ek hasar” Karzai’nin siyasi yükü ve Taliban için de fırsat olacaktır. Bunun yanında ya Petraeus isyanı askeri olarak bastırmakta başarısız olursa? Obama o zaman güçlü olarak görüşmelerden vazgeçmeyi düşünebilir. Tabiatı ile bu NATO- Afgan deklarasyonunu bir müzelik parçaya dönüştürecektir.
Şaşırılmamalıdır ki Pakistan 2014 zaman çizelgesinden şüphe ile bahsetmektedir. Rasmussen ile Karzai Lizbon’da imzalarını atarlarken Peşaver yakınlarında silahlı adamlar Petraeus’un birliklerine ikmal yapan bir NATO konvoyuna daha saldırdı.
 
*Büyük elçi M. K. Bhadrakumar Hindistan dışişleri servisinde görevli bir diplomattı. Görev yerleri arasında Sovyetler Birliği, Güney Kore, Sri Lanka, Almanya, Afganistan, Pakistan, Özbekistan ve Türkiye bulunmaktadır.

Bu makale Orhan Karabul tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.

Haber Ara