Kuzey Kore'nin Güney Kore'ye ait bir adaya top ateşi açması sonucu yaşanan gerginlik, İngiltere gazetelerinde geniş yer buluyor.
Guardian gazetesi ise "Ölümcül bir saldırı, buna verilen karşılık. Koreliler nefeslerini tuttu" diye yazıyor.
Temel meseleler
1977 ile 1981 yılları arasında Carter döneminde Amerikan ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski, Financial Times'a yazdığı makaleye "Amerika ile Çin'in karşı karşıya kaldıkları ilk sınav" başlığını kullanmış.
Kuzey Kore'nin yakın dönemde Güney Kore savaş gemisine torpido atması sonrası ikinci kez tahrik içeren bir eylemde bulunduğuna işaret eden Brzezinski, bu durumun bazı temel soru işaretlerini beraberinde getirdiğini söylüyor.
"Bu eylemler kasti ise Kuzey Kore rejiminin delilik noktasına geldiğinin göstergesidir. Veyahut rejimin kontrolden çıktığına işaret ediyor olabilir." diyen deneyimli siyasetçi "O halde uzunca zamandır başlıca güçleri bile çözümsüzlük içinde bırakan bir meseleyle dünya nasıl başedecek?" diye soruyor ve şöyle devam ediyor:
Başkan Obama'nın serinkanlı, dayanıklı ve küresel anlamda hissedilir bir liderlik örneği sergileyip Çin ve altılı görüşmelere taraf diğer ülkelerle beraber çalışması önem taşıyor. Beyaz Saray'da olsaydım kendisine bunu tavsiye ederdim.
"Ayrıca Çin'e düşmanca yaklaşmamalıyız. Bu ne Amerika'nın ne de Çin'in çıkarına. Hükümetlerarası anlaşmazlıklar halledilir, nihayetinde uluslararası ilişkilerin sermayesi, tadı tuzudur bunlar. Ancak kamuoyunun duygularını harekete geçirirseniz, bu tür krizler hem kontrolden çıkar hem de daha tehlikeli bir hal alır.
Obama ile Çin lideri Hu Jintao arasındaki bir telefon görüşmesi liderlerin kaygılarını paylaşması olmalıdır, Amerika'nın taleplerini dile getirdiği bir görüşme değil.
‘Savaş ihtimali yıkıcı’
Independent gazetesine yazan Cambridge Üniversitesi uluslararası ilişkiler profesörlerinden Doktor John Swenson- Wright, diplomatik seçeneklerin sınırlı olduğunu bir savaş ihtimalinin ise yıkıcı olacağını vurguluyor. Profesör Swenson- Wright'a göre, "bu durum, Kuzey Kore'nin ekonomik koşulların zayıflığı, sellerden dolayı yaşanan gıda kıtlığı ve oğlu Kim Jong-un'un babasının yerine devlet başkanlığına geçmesi sürecindeki belirsizlik karşısında ülke içinde destek bulmak için bir dış krizden medet umduğu anlamına geliyor olabilir. Ülke dışındaki bir çatışma, ordunun pozisyonunu güçlendirebilir ve lider değişimini meşrulaştırabilir."
Cambridge profesörü, tarafları yıkıcı bir çatışmadan çekmek için ne yapılabileceği sorusunun yanıtının ise diplomasi olduğunu söylüyor, uluslararası toplumla Kuzey Kore'nin uzun vadede yeniden angaje olması gerektiğini vurguluyor.
Guardian gazetesi yazarlarından Simon Tisdall ise Pyongyang için kılavuz başlığını verdiği makalesinde Kore meselesinin temelinde alışıldık bir anlaşmazlık, para ve güç kavgası yatıyor ve Kuzey ile bir çözüm mümkün, diyor. Güney Kore devlet Başkanı Lee Myung-bak'ın üç yıl önce Pyongyang'a karşı daha sert bir çizgi izleyeceği vaadiyle göreve geldiğine dikkat çeken Tisdall, Kore o kadar gizemli bir yer değil yorumunu yapıyor. Şöyle devam ediyor yazar:
"Bu seferlik, çözümü mümkün bir mesele bu. Kuzey Kore ve paranoyak, dikkat çekme meraklısı liderleri Güney'den ve Batılı güçlerden bir dizi talepte bulunuyor - ki uzun yıllardır da aynı şey geçerli zaten.
Kuzey’in vaatleri
"Kuzey Kore rejimi öncelikle saygı görmek, ne kadar tatsız bir fikir olursa olsun, meşruiyetinin tanınmasını istiyor.
"İkincisi sonunda Kore savaşını sona erdirecek bir barış anlaşması. Böyle bir anlaşma, toprak egemenliğini garanti altına alacak ve rejim değişikliği hayaletinin de kovuşturulmasını sağlayacaktır. Irak filmini onlar da izlediler.
"Üçüncüsü Devlet Başkanı Kim uluslararası yaptırımlara ve diplomatik tecride son verilmesini istiyor.
"Dördüncüsü gıda, elektrik, mali yardım, yatırım ve ticaret. ve son olarak sağlığı pek de yerinde olmayan lider, oğlunun iktidarına destek verilmesini arzuluyor.
"Peki, bütün bunların karşılığında Kuzey ne vaat ediyor? Bu sorunun yanıtı da basit: nükleer konulara dayalı diplomasiye bir son vermeyi, tek taraflı nükleer silahlanma yarışını terketmeyi, ilişkilerin normalleştirilmesini, istekli Çinli ve Güney Koreli işletmecilere Doğu Alman tarzı pazar fırsatını...
"Böyle bir anlaşma, Beyaz Saray'ın temkinli sözlüğünde "kötü bir davranışın ödüllendirilmesi" anlamına gelebilir kuşkusuz. Ama eminim bununla yaşayabiliriz. Zira emniyetsiz nükleer cephaneyle yaşamak çok daha sorunlu."
Financial Times gazetesi manşetten İngiltere'nin kapılarını varlıklı göçmenlere açma kararına yer veriyor. İngiltere'nin koalisyon hükümeti, dün Avrupa Birliği dışından gelen göçmenlere uygulanacak kotanın ayrıntılarını açıklamıştı.
Hükümet, 200 bin kişiye yaklaşan net göçmen rakamını 2015 yılına kadar ''on binler düzeyine'' çekmeye çalışıyor. Financial Times, İçişleri Bakanı Theresa May'in sözlerini aktarıyor ve İngiltere'nin zengin yabancıların yeni memleket seçeneği olmaya yönelik politikaya yöneldiğini vurguluyor.
Gazeteye göre karar, ekonomiye zarar vereceği gerekçesiyle bazı çevrelerin tepkisini çekti.
Düğün tarihi belli oldu
Kuşkusuz İngiltere gazetelerinde son günlerde en fazla yer bulan konulardan biri Prens William ve Kate Middleton'un evlenme kararı alması.
Gazeteler, çiftin düğün tarihini gelecek yıl 29 Nisan olarak belirlediğini yazıyor. Guardian gazetesine göre Paskalya bayramından hemen sonra yapılacak düğün nedeniyle dört günlük tatil ilan edilmiş olması, Nisan ayında düğün organizatörleri ya da siyasiler dışında kimsenin fazla çalışmayacağı anlamına geliyor.
Üstelik düğünden hemen sonraki Perşembe günü yani 5 Mayıs'ta da seçim reformu halkoyuna sunulacak.
Financial Times gazetesine konuşan İpsos Mori danışmanlık şirketinin direktörü Roger Mortimore da "medyanın düğüne ilişkin yapılacak haberlerle dolup taşacağını, referandumun zaten insanların pek de ilgisini çekmediğini" söyledi.
Kaynak: BBC Türkçe Servisi