Siz Ezanı Fransızcasından dinlediniz mi Monşer?
Bilal-i Habeşi’den beri Arapça okunan ve enternasyonel değeri bulunan ezanı “millileştirme”nin komikliğini farklı örneklerle ve değişik bakış açılarıyla anlatıyor kitap.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-11-23 12:48:43
Que Dieu est sublime Que Dieu est sublime Que Dieu est sublime Que Dieu est sublime Je sais sans doute et je declare: On ne peut adorer que Dieu Je sais sans doute et je declare: On ne peut adorer que Dieu Je sais sans doute et je declare: Muhammed est le messager de Dieu Je sais sans doute et je declare: Muhammed est le messager de Dieu Allez à la prière, allez à la prière Allez au salut, allez au salut La prière est mieux que le sommeil Que Dieu est sublime, que Dieu est sublime On ne peut adorer que Dieu Bunu anladınız mı? Huşu ile doldunuz mu? Kendinizi daha modern, daha bilgin, daha Müslüman hissettiniz mi? Bu okuduğunuz ezanın Fransızcasıydı. Bunun camiinizden okunduğunu düşünün, günde beş defa… Bununla bayram yaptığınızı, orucunuzu açtığınızı düşünün. İşte topraklarımızdaki bazı insanlara, 1932’den 1950’ye kadar 18 yıl boyunca, buna benzer duygular yaşattık; Diyarbakır’ın, Van’ın, Muş’un köylerinde yaşayan, Türkçe bilmeyen insanlara. Yabancı dilde ibadet zorunluluğu: Kürtlere, Araplara… Araştırmacı Mustafa Armağan’ın konuya dikkat çeken kitabı “Türkçe Ezan ve Menderes”, bir sözlü tarih projesi olarak Türkçe ezan uygulamasının sürdüğü dönemi yaşamış vatandaşların gönderdiği hatıralarla hazırlanmış. Kitapta, Cumhuriyet'i kurarak onu 27 yıl boyunca yöneten kadroları yasama ve yürütmenin dışına itip memleketi 10 yıl gibi bir süre yöneten Demokrat Parti iktidarının ilk icraatı olan Türkçe ezanın kaldırılmasını, bunun Menderes’i nasıl kahraman yaptığını, O'na açtığı on yıllık krediyi, dönemi yaşamış ve yaşı 80’e dayanmış vatandaşların canlı tanıklıklarıyla, kitabın sonuna eklenmiş gazete küpürleriyle çok net göreceksiniz.… Bilal-i Habeşi’den beri Arapça okunan ve enternasyonel değeri bulunan ezanı “millileştirme”nin komikliğini farklı örneklerle ve değişik bakış açılarıyla anlatan kitap, kamusal alan-başörtüsü yasağı tartışması yaptığımız şu günlerde “demokrat-cumhuriyetçi krizlerini” okumak açısından faydalı olabilir. Kitabın olumlu yanları olduğu gibi eleştirilmesi gereken tarafları da var. Hiciv, becerilemezse küstahça olur. Ve bu kadar haklıysan duygu sömürüsüne gerek yoktur. Ne var ki “Türkçe ezan ve Menderes” öyle değil... Mustafa Armağan'ın kitabında Türkçe ezan uygulaması trajedi, Arapça ezan serbestisi şölen tadında anlatılmış. Arapça ezana geçiş görüntüleri Çağrı filminden ödünç alınmış. Mizansenlerde ajitasyonun en mübareğini bulmak mümkün. 224 sayfalık kitabın sadece ilk 68 sayfasında Mustafa Armağan var. Geri kalan 156, sayfa belge niteliği taşımayan, bilgi niteliğinin objektifliği olmayan mektuplardan oluşuyor. Mektuplar, yazarın projesine katkıda bulunmak için Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gönderilmiş. Çoğu ortaokul kompozisyonları gibi, bunaltıcı derecede kötü.… Şöyle bir paragrafı okumaya tahammül edebilir misiniz: “Bilir misin Muş’u? Bilemezsin. Hele o yılların Muş’unu? İyi ki bilmezsin. Yoo o kadar karamsar olmaya gerek yoktur. Güzeldir bizim oraları. Doğa harikasıdır. Ama işte Muş’tur, yolu yokuştur. Neyse, şimdi bırakalım bunları konumuza dönelim” Yine de, türban konusu gündemdeyken, 1950’deki “ilk kırılma”ya bakarak zihin egzersizi yapmak isterseniz raftan indirmeye değer. İnanç özgürlüğü önüne dikilen “resmi duvarlar” geçilirken, 1949’da duvar gibi direnen CHP’nin, 1950 nasıl sessizce kapı olduğunu acıyarak izleyeceksiniz. Tarih, gerçekten tekerrürden ibaretmiş.
okudumyazdim.net
Kitapla ilgili teknik bilgileri ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz.
SON VİDEO HABER
Haber Ara