Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hakkında birbiriyle tamamen zıt birçok raporun hazırlandığı "Mısır Çarşısı Patlaması"nın, Sosyolog Pınar Selek'in hazırlayıp yerleştirdiği bombadan kaynaklandığında şüpheye yer olmadığı sonucuna vardı.
Genel Kurul, İstanbul 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nin beraat kararı verdiği Selek'in ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkûm edilmesi gerektiği yönündeki kararının gerekçesini, bayram öncesinde tamamladı. İstanbul'daki ünlü Mısır Çarşısı'nda 9 Temmuz 1998'de meydana gelen patlama sonunda 7 kişi öldü, 127 kişi de yaralandı. Patlamaya ilişkin yargılama süreci tam 12 yıl sürdü. Bu zaman içinde savcılık ve yargılamayı yapan İstanbul 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne, her biri günlerce tartışılan çok sayıda ve birbiriyle tamamen zıt bilirkişi raporları verildi. Bu raporlardan bazılarında, "bomba izi yok, olsa olsa LPG patlaması" denildi, bazılarında "LPG patlamadı, patlama bomba kaynaklı" görüşü savunuldu. Bazı raporlarda da "patlama var ama nedeni belli değil" görüşleri yer aldı. Dava süresince tartışılan bir başka yer de Sosyolog Pınar Selek'in atölyesiydi. Evraka göre bu depo bir bomba imalathanesiydi. Selek'e göre ise yardıma muhtaç sokak çocuklarının yeteneklerini geliştirdikleri bir atölye.
İLK KARAR: BERAAT
İstanbul 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi, "Raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi mümkün olmadı. Bu haliyle Mısır Çarşısı'nda meydana gelen patlamanın bombadan mı yoksa gaz kaçağı- tüpgaz patlamasından mı kaynaklandığının tam olarak tespiti mümkün olmamıştır. Dolayısıyla sanıkların suçu işlediklerine dair kesin ve inandırıcı delil elde edilememiştir" diyerek, beraat kararı verdi. Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, patlamanın bombadan kaynaklandığı yönündeki raporları dikkate alarak yerel mahkemenin beraat kararını bozmuştu. Daire, Selek ve beraberinde yargılanan Abdülmecit Öztürk'ün Mısır Çarşısı'na bombayı bizzat koyduklarını savunmuştu. Daire bu nedenle, her iki sanık hakkında terör örgütü lideri Öcalan'ın da mahkum olduğu eski TCK'nın 125, yeni TCK'daki 302'nci maddede tanımlanan "ülkeyi silah zoruyla bölmeye kalkışmak" suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkûm edilmeleri gerektiği yönünde karar oluşturmuştu. Yargıtay Başsavcılığı ise "ne beraat ne ömür boyu hapis, bu suç örgüt üyeliğidir bu nedenle 22.5 ceza verilmeli" dedi ve dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderdi. Genel Kurul da geçtiğimiz aylarda, 9'uncu Ceza Dairesi'nin kararı doğrultusunda Pınar Selek'in ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkûm edilmesi gerektiğine hükmetti. Genel Kurul'un 12 yıllık yargılama sonunda verilen kararının gerekçesi de Kurban Bayramı öncesi taraflara tebliğ edilip İstanbul 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Genel Kurul'un gerekçeli kararında, soruşturma ve dava aşamasında çelişkili bilirkişi raporları olmasına rağmen patlamanın bombadan kaynaklandığının kabul edilmesi gerektiği belirtilerek şöyle denildi: "Olayın LPG'den kaynaklandığına dair hiçbir bulgu ele geçirilememiştir. Aksine olayın LPG sıkışmasından meydana geldiğini ileri sürenler bomba belirtilerinin yeterli olmaması varsayımından hareketle bir tahminde bulunarak bu görüşe ulaşmışlardır. Yaz mevsiminde iki yönü açık olan ve ileri düzeyde hava sirkülasyonuna maruz bulunan olay yerinde bu denli büyük bir patlamaya yol açacak gaz birikmesi olası değildir." "Mısır Çarşısı'nda patlayan bombanın bulunduğu yere, yurt dışında yaşayan Berhan Öztürk'ün telefon talimatıyla, Selek ve Öztürk tarafından konulduğu hiçbir kuşkuya yer vermeksizin açıkça anlaşılmaktadır" diyen Genel Kurul, Pınar Selek'in terör örgütü ile bağlantısını kurarken de aralarında itirafçıların da bulunduğu diğer davaların sanıklarının anlatımlarına dayandı.
"KOD ADI LEYLA"
Pınar Selek'in araştırma için gittiğini söylediği yurt dışı seyahatlerinin örgüt adına yapıldığını kabul eden Genel Kurul, Selek'in örgüt içinde "Leyla" ve "Ayşe" kod adlarıyla bilinen yönetici konumunda bulunduğunu savundu. Genel Kurul bu gerekçelerle Selek'in eski TCK'nın 125, Yeni TCK'nın 302'nci maddesine göre ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası ile cezalandırılması gerektiğine hükmetti. Genel Kurul'un kararları bağlayıcı olduğu için İstanbul 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi şimdi bu kararı kabul etmek zorunda olacak. Yerel Mahkeme ilk kararında dirense bile Genel Kurul'un kararı 37'ye 6 oyla alındığı için değişme ihtimali bulunmuyor.