--Türkiye, Avrupa'nın Geri Kalanından Daha Hızlı Büyüyor ve Artık Kendisini Çin ile Kıyaslıyor--
Türkiye, uzun bir süre Avrupa'nın fakirhanesi olarak görüldü. Birkaç yıl içerisinde AB, Türkiye hâlâ AB'ye girmek isterse memnun olabilir.
Aralık Ayında Abdo, Huri ve Gazel aileleri için yeni bir dönem başlıyor: Bunlar, tekstil şirketleri Hateks'i borsaya sokuyorlar. Şu ana kadar, düşünülebilecek en eski tarihten bu yana uygulandığı biçimde işletmelerini Hatay'da yürüttüler. Üç aile aynı oranda güç ve paya sahip oldu. Ancak ataerkil yapı artık zamana uymuyor çünkü cirolar patlama yaptı. Hateks artık tüm dünyaya ihracat yapıyor, müşteriler arasında büyük holdingler İkea ve Tchibo, Armani ve Benetton da bulunuyor. Türkiye'de sözde geri kalmış kabul edilen Müslüman bir ilden bir şirket daha modern ekonomi dünyasına girdi.
Türkiye bir patlama yaşıyor. Ülkede ilk üç ayda, Avrupa'nın geri kalanında borç krizinin hâkim olduğu dönemde, ekonomi yüzde 11,7 oranında büyüdü. İkinci çeyrekte, Rus Çarı 1. Nikolaus'un bir zamanlar "Avrupa'nın Hasta Adamı" diye nitelendirdiği ülke, yeniden yüzde 10,3 oranında büyüdü. Dünya çapında sadece gelişmekte olan ülkelerin starları olan Çin, Singapur ve Tayvan daha yüksek büyüme oranına ulaşmıştı. Ve bu gidişat ülkedeki uzmanları bile şaşırtacak biçimde frenlemeden devam etti. East Capital'in başekonomisiti Marcus Svedberg, "Bizim tüm yıl için yüzde 7 oranındaki büyüme tahminimiz muhafazakâr, bazı yatırım bankaları yüzde 9,5 tahmininde bulunuyor." dedi. Büyümenin nedenlerini arayış, ekonomik krizin ülkeyi ve 73 milyon nüfusunu sarstığı 2001 yılına götürüyor. Onlarca banka parasız kalma tehdidiyle karşı karşıya kalmış, borsa ve para birimi çökmüş, yatırımcılar sermayelerini geri çekmişti. Bunu, mimarı eski ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Dünya Bankası çalışanı Kemal Derviş'in olduğu radikal bir yeni başlangıç izledi. Derviş, katı bir tasarruf politikası izledi: Türkiye bütçe açığını yıldan yıla düşürdü. Hatta hükûmet 2006 yılında bütçe fazlasına bile ulaştı. Bugün borçların toplam ekonomik hacme oranı Almanya'dan daha düşük, Yunanistan'dan ise neredeyse üç kat daha fazla.
Derviş, devlet finanslarını ıslah eder ve özelleştirmeler gerçekleştirirken, banka sektörünü de yeniden düzenledi. Bankaların sayısı azaldı. Geri kalanlar yasal sermaye kurallarına fazlasıyla uyuyorlar ve kredi verirken temkinli davranıyorlar. Svedberg, "Türkiye son krizinden ders çıkardı ve banka sektörünü stabil hâle getirdi. Bu yüzden ülke 2008 krizini diğer ülkelerden daha iyi atlattı ve tek bir kurumu bile desteklemek zorunda kalmadı." diyor.
Büyüme birçok sütun üzerinde duruyor. Türkiye, dünya piyasası için ayakkabıdan televizyona kadar tüketim malları üretiyor ve İsviçre'deki hanelere de mal sağlıyor: İsviçre 2009 yılında dünya çapında Türk ihracat mallarının altıncı büyük alıcısıydı. Özellikle inşaat sektöründe güçlü bir biçimde gelişme kaydediliyor ayrıca Türkiye dünyadaki en büyük çimento ihracatçısı. Buna karşın tarımın önemi azalıyor: Sekiz yıl önce, her üç Türk'ten biri tarım sektöründe çalışırken bugün her dört Türk'ten biri çalışıyor.
Gayrı safi yurtiçi hasılanın yüzde 60'ının elde edildiği hizmet sektöründe, bürokratik işlem talep etmeyen makamlarca teşvik edilen şirketler kurma atmosferi var. Dünya Bankasının bir araştırmasına göre Türkiye'de bir şirketin kurulması 6 gün sürüyor, OECD ortalaması ise 13 gün. Gözlemciler sokaklarda hissedilebilen bir coşkudan bahsediyor. Ankara Konrad-Adenauer Vakfı temsilcisi Jan Senkyr, "İnsanların güveni büyük. Çin'in izinde olunduğu hissediliyor." diyor.
Türkiye, uzun vadede yaş yapısından faydalanacak: Burada genç nüfus oranı, demografik değişimin sosyal sistemleri çok yakında büyük ölçüde zorlayacağı diğer Avrupa ülkelerinden açık bir biçimde daha yüksek. Senkyr, "Onyıllar önce Almanya'ya göç eden birçok Türk bugün olsa vatanlarını terk etmezlerdi. Burada daha iyi şansa sahip olduklarını düşünüyorlar." diyor.
Ancak Avrupa Birliği, Birliğe üye olmak isteyen Türkiye'yi kabul etmekte tereddüt ediyor, sürekli yeni talepler öne sürüyor. Türk hükûmeti bunları yerine getirmeye hâlâ istekli görünüyor. Senkyr, "AB üyeliği iki tarafın da çıkarına olurdu. Ancak Türk siyasetçiler özel görüşmelerde üyeliğe karşı tavır alabileceklerini de sürekli vurguluyorlar. Alternatifleri olduğunu ortaya koyuyorlar." diyor.
DIE WELT: TÜRKLER GELİYORTirajı günde 256 bin 185 olan muhafazakâr sağ eğilimli Die Welt gazetesinin 13 Kasım 2010 tarihli sayısında, Anette Dowideit imzasıyla "Türkler Geliyor" başlığı altında yayımlanan yazının özet çevirisi şöyledir:
--Almanya'da Osmanlı Kökenli 3,5 Milyon İnsan Yaşıyor... Bu Müşteri Kitlesini Hedefleyen Boğaz'daki Şirketler, Alman Piyasasına Girmeye Çalışıyor--
Berlin, Hamburg, Köln gibi şehirlerde gençlerin hafta sonu gittikleri barlarda pek tercih ettikleri bir içki olmayan rakı, daha ziyade büyük babaların içkisi olarak biliniyor ve Türkler dışındaki çevreler tarafından da pek tanınmıyor.
Mey şirketi pazarlamacıları bu durumun yakında değişmesini umuyorlar. Yeni Rakı'nın yakında Almanya'daki gençlerin gözdesi olması hedefleniyor. Gelecek yıl Almanya'da iki milyon litre Yeni Rakı satmayı amaçlayan Mey şirketi, ilk reklam kampanyasını Türkiye-Almanya futbol karşılaşmasının sponsorluğunu üstlenmek suretiyle gerçekleştirmiş bulunuyor.
İçki üreticisi hâlihazırda Alman piyasasında genişleme hamlesinde bulunan çok sayıda Türk şirketinden sadece biri. Telekomünikasyon şirketleri, bankalar, medya şirketleri ya da tekstil gibi her alandan Türk şirketleri, Almanya'da büyüme şansları olduğunu düşünüyorlar. Türk ekonomisinin hâlihazırda güçlü bir büyüme kaydettiğini ve bu yıl tahminen yüzde 7 büyüyeceğini belirten Alman-Türk Ticaret Odası Başkanı Marc Landau, bu durumun büyük şirketlerin uluslararası pazarlara girmesine imkân sağladığını, bu bağlamda Almanya'nın özellikle cazip olduğunu söylüyor.
Almanya'da 3,5 milyon Türkiye kökenli insan yaşıyor. Bazı Türk şirketleri bu müşteri kitlesini hedeflerken, diğerleri de halkın geri kalan kesimini cezbetmek için Türkler nezdinde tanınmış olmalarından istifade ediyorlar.
Örneğin telefon devi Turkcell, Almanya'daki Türk kökenli müşterileri hedefliyor. Türkiye'de 36,3 milyon müşterisiyle alanında lider konumunda olan Turkcell, birkaç gün önce Alman Telekom ile kapsamlı bir iş birliğine gideceğini duyurdu. Turkcell, 2012'den itibaren Telekom üzerinden Almanya'dan Türkiye'ye uygun fiyata konuşma imkânı sunacak. Bu imkândan özellikle Almanya ile Türkiye arasında sıkça mekik dokuyan kitlenin faydalanması öngörülüyor. Turkcell, Almanya'da mobil telefon piyasasınında yüzde 4'lük bir payına sahip olmayı umuyor.
Bankacılık sektöründe de Türk kökenliler cazip bir müşteri grubunu oluşturuyor. Ülkenin iki büyük bankası İş Bankası ve Akbank daha şimdiden Almanya'da aktif. Her ikisinin de Frankfurt am Main'da Alman merkezleri bulunuyor. Her iki banka da gerek şirketlere gerekse özel müşterilere hizmet sunuyor. Bu bankalar aracılığıyla Türkiye'ye yapılan havaleler özellikle uygun fiyata olup özel yatırım fonlarına sahipler.
Hâlihazırda müşterilerinin yüzde 80'i göçmen kökenli olan bu bankalar, buna ek olarak Türkiye'de ticari ilişkileri olan şirket sahiplerinin de müşterileri arasında bulunduğunu belirtiyorlar. Bankalar, Türkiye'de sayıları git gide artan emlak alan Almanlara da finansman konusunda yardımcı oluyor. İş Bankası hâlihazırda Almanya'da 11 şubesinde 50 bin özel müşteriye hizmet veriyor. Türk bankaları uzun vadede Türkiye kökenli olmayan müşterileri de kazanmak istiyorlar. Türk bankasının Alman kolu 2014 yılına kadar bilançosunu her yıl yüzde 15 artırmayı hedefliyor.
Alman piyasasındaki tanınmış Türk ürünlerinden biri de Hürriyet gazetesi. 1965 yılından bu yana Avrupa baskısı yayımlanan Hürriyet, 12 Avrupa ülkesine ve ABD'ye dağıtılıyor. 104 bin adet basılan Hürriyet gazetesinden 77 bini Almanya'da satılıyor. Gazetenin hedef grubu Almanya'da yaşayan Türkler. Gazete, Türklerin yüzde 99,6'sı tarafından tanınıyor.
Almanya'da yaşayan Türkler için Efes Pilsen marka bira da tıpkı Hürriyet gibi tanınıyor olmalı. Şirket, altı aydan bu yana Türk birasını Berlin yakınındaki Drinks
Food şirketinde üretiyor. Şimdiye dek küçük miktarlarda Türkiye'den ithal edilen Efes sadece Türk restorantlarında ve bu alanda uzmanlaşmış içecek marketlerinde bulunuyordu. Almanya'da şimdiye dek her yıl 9000 hektolitre bira tüketiliyordu. Kıyaslanacak olursa, Almanların en sevdiği bira olan Krombacher geçtiğimiz yıl 5,6 milyon hektolitre sattı. Alman piyasası için üretilen Efes'in satışının önümüzdeki üç yıl içinde en az 70 bin hektolitreye ulaşması öngörülüyor. Türk Efes şirketi ürünü tanıtmak amacıyla Almanya'da, örneğin güneş şemsiyeleri ya da süpermarketlerde özel standlar kurmak suretiyle reklam yapıyor. Potansiyel hedef grubu Türk kökenliler ve bu markayı tanıyan Türkiye tatilcileri.
Bankalar, medya, telekomünikasyon ve gıda şirketleri daha ziyade burada yaşayan Türklerin Türkiye bağlantılarına güvenirken, yeni bir şirketler jenerasyonu Alman piyasasının tamamını hedefliyor. Bu şirketler, Türk kökenli Almanların artık halkın büyük bir kesimini oluşturduğunu ve iyi uyum sağlamış olmalarını, dolayısıyla genelde halkın tamamının eğilimini belirlemelerini bir fırsat olarak görüyorlar.
Buna Mavi Jeans örnek gösterilebilir. Yılda 7,5 milyon adet satış yapan ve 50 ülkeye ihracat yapan İstanbullu şirket, dünyanın en büyük jeans şirketleri arasında yer alıyor. Mavi Jeans, Almanya'da halkın geniş kesiminde başarılı olan ilk markalardan biri. Alman piyasası hâlihazırda dünya genelindeki cironun yaklaşık yüzde 15'ini oluşturuyor. Müşterilerinin çoğu Türk kökenli olmayan Mavi Jeans, kısa bir süre önce Facebook'ta "Boğaz'dan Spree'ye kadar" adı altında bir fotoğraf yarışması düzenlemiş.
BYEGM