Süleyman Kurt* / TİMETURK
14 Kasım Pazar sabahı saat 08:30 sularında cep telefonuma gelen bir mesajın ardından bütün gün kendime gelemedim. Mesaj Filistin Dayanışma Derneği FİDDER’den Tahsin Mısırlı abinin telefonundan gelmişti. Tahsin abinin mesajında “kardeşiniz Tahsin’in oğlusu vefat etmiştir...” diyordu. Oğlusu diyor küçük oğlu için, yüreğim burkuldu, içim acıdı...
Henüz 10 aylık bir melekti o oysaki Allah bu mübarek aileye kutlu bir imtihan ile ödül vermek istemiş olmalı ki, oğlusunu yanına çağırdı, bir süreliğine anneciğinden, babacığından ayrı kendi yanında sevmek istedi...
Cenaze için Fatih camiine gittiğimizde gözlerim Tahsin abiyi aradı, musalla taşına iki tabut yatırılmıştı yan yana bir de Tahsi abinin oğlusu... Ama o o kadar küçüktü ki, tabuta değil küçük bir kefene ve bir seccadeye sarılmış, öylece uzanmıştı...
Boğazıma düğümlenen sözler ve gözlerime hapsolan hüzünlerim ile Tahsin abiyi buldum neden sonra, gittim hiç yüksünmeden sarıldım, rahmet diledim, sabır diledim ama gördüm ki teslimiyet ve metanet Filistinliliği kadar dik tutuyordu onu ve eşini...
Sarıldık ve birlikte musalla taşına kadar yürüdük, görenler selam veriyor, halleşiyor, sessizce yürüyorduk, yavaş yavaş oğlusuna doğru... Önce diğer cenazelerin namazları kılındı, sonra oğlusuna geldi sıra, hoca efendi er kişi oğlancık niyetine dediğinde, eminim tüm cemaatin fatihaları direk Allah’a ulaşmıştı sessiz bir niyaz olarak. Öyle zorlanmıştım ki bu sahneleri yaşarken, iliklerime kadar hasret ve hücrelerime kadar yokluğu anlayabilmiş, acıyı içimin ta derinliklerinde Tahsin abiyle birlikte yaşamıştım. Diğer cenazeler omuzlarda ve tabutlarda çıkarılırken bir bir, Tahsin abiye yine acıyı ve hüznü kucaklamak düşmüştü ne gam... O Oğlusunu kucağına aldı biraz daha yaklaştırdı kendine doğru son kez, içinden geçenler, gelen geçenden gizlenirken, gözlerinde ve yüzünde her şeyi itiraf ediyordu aslında...
Oğlusunu aldı yavaşça yürüdü, kucağındaydı oğlusu şimdi, sadece 10 ay önce hastanede aldığı gibi kucağındaydı işte. Az sonra kucağından aldılar ve avlunun dışına kadar taşıdılar, neden aldılar ki oğlusunu, son bir ka saniyeyi de mi çok gördüler ona anlamadım, dışarı çıkınca Tahsin abi oğlusunu tekrar kucağına aldı, arabasına doğru ilerledi ve oğlusunu anneciğine sessiz ve yavaşça uzattı.
Anneciği ise aylar önce nice sevinçlerle kucağına aldığı oğluna bakıyordu, yüzünü araladı ve derin bir nefes aldı... Kim bilir o an neler geçiyordu aklından, ilk cinsiyetini öğrenişi, ilk kalp atışlarını duyuşları mı, belki ilk gülüşü, ilk mama yemeğe başlaması geçti yüreğinin derinliklerinden...
Her bebeğin ilkleri vardır kuşkusuz, oğlusunun da öyle, ama ne yazık ki anneciği hüzünlü bakışlarını oğlunun yüzünde gezdirirken, onun sonlarına tanıklık ediyordu. Hiçbir anne yüreğinde bu yükü taşıyamaz, yetmez, yiter işte. Filistinli bir oğlun defalarca feda olduğu bu kutlu yolda işte bir Filistinlinin oğlu daha yürüdü Hakk’a...
Tahsin abi, yüreğin ferah olsun oğlun Rabbinin yanına gitti, imtihanınız mübarek olsun. Sana ve değerli eşine sabırlar düştü şimdi, bir de yüreğimi dağlayan bu son görüntüler...
Şimdi bir Tahsin var benim dimağımda, öylece bakan, oğlusunun ardından...
*Aktivist-Yazar.