Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu kan şekerinin yükselmesi ile oluşan bir hastalık olduğunu belirten Bilgi, insülin eksikliğinde vücuda enerji sağlayan glikozun hücre içine giremediği için kan şekerinin yükseldiğini ve idrarda şekerin çıktığını söyledi.
Diyabetin başlıca iki tipi bulunduğunu dile getiren Bilgi, "Tip 1 denilen ve insülin gereken bu tipi genellikle çocuklarda ve gençlerde görülür. Tedavide mutlaka insülin verilmesi gerekir. Tip 2 denilen tipi orta ve ileri yaşlarda genellikle kilolu insanlar da görülür. İnsülin üretiminde sorun yoktur aksine fazlalığı vardır. İnsülinin etki ettiği reseptör denen organlarda bozukluk vardır ve insülin fazla miktarda olmasına rağmen etkisi azdır. Bu tipi genelde aile bireylerinde varsa görülme riski artar." diye konuştu.
Bu tipin ağızda kuruma, çok su içme, sık idrara çıkma, kilo kaybı, aşırı iştah ve çok yeme, yaraların geç iyileşmesi ve halsizlik gibi şikâyetlerle kendini gösterdiğini anlatan Dr Bilgi, "Kan şekerinin açlık 126'nın üzerinde, tokluk 200'ün üzerinde olması veya şeker yükleme testinde 2. saatte 200 üzerinde olması durumunda tanı konur. İdrarda şeker olması her zaman şeker hastalığı var anlamına gelmez. Şeker hastalığında görülebildiği gibi böbreğin şeker atma eşiğini düşüren bazı hastalıklarda da idrarda şeker yani glikoz görülebilir." diye konuştu.
"GİZLİ ŞEKERE DİKKAT"
Üzerinde önemle durulması gereken durumlardan birinin de gizli şeker olduğunu vurgulayan Bilgi, "Kan şekerini özellikle tokluk kan şekeri düşüklüğü veya kan şekerinin 110 sınırını aşması veya yaklaşması, geçmeyen yaralar, sık iltihaplanma olması, kadınlarda mantar hastalıklarının sık görülmesi gibi durumlarda şüphe edilir. Ancak genelde herhangi bir şikayet yaptırmaz. Yapılacak OGTT denen şeker yükleme testi ile tanı konabilir." ifadelerini kullandı.
Gizli şekerin tedavisinde ilk basamağın diyet, eksersiz ve kilo vermek olduğunu bildiren Dr. Mustafa Bilgi, "Bunlar yetersiz kalırsa ilaç tedavisi başlanır. Tip 1 diyabette direkt insülin başlanır. Tip 2 de önce basit ilaçlardan başlanır ve giderek ihtiyaca göre ilaçların dozu ve çeşitliliği arttırılır. Eğer ilaçlar yetersiz gelirse insülin başlanmalıdır. İnsüline başlanması hastanın kan şekeri ve hemoglobin A1c'nin seviyesine göre belirlenir. HbA1c 7'nin altında tutulmaya çalışılır. Eğer şeker hastalığı kalp, böbrek, göz veya başka bir organı etkilediyse kan şekeri ve Hb A1c düşük bile olsa insüline geçilmelidir." dedi.
Yanlış bilinmesinin aksine insülinin bağımlılık yapmadığını söyleyen Bilgi, şu bilgileri verdi, "Ancak vücutta insülin ihtiyacı başlayınca artık ağızda kullanılan ilaçlar yetersiz demektir ve insülin başlanmalıdır. İnsülin başlayınca aksi bir durum olmadıkça ömür boyu devam edilir. Bunun nedeni insülinin bağımlılık yaptığı için değil, vücudun ömür boyu insülin ihtiyacının olmasıdır."
Şeker hastalığının tedavisi konusunda tecrübe kazanıldığını dile getiren Bilgi, "İlaç firmaları bu konuda çok yatırım yapmıştır ve bunun sonucunda birçok ilaç tıbbın hizmetine sunulmuştur. Hasta diyetine uyar, düzenli egzersiz yapar ve düzenli aralıklarda doktora başvurup kontrolünü yaptırırsa korkulan komplikasyonları geciktirilebilir."açıklamasını yaptı.
Bunlara uyulmadığı durumlarda diyabetin kötü yüzünü erken gösterebileceğini anlatan Bilgi, "Gözü, kalbi, böbreği, sinirleri ve vücuttaki bütün damarları etkileyerek kişinin sağlığını ve yaşam kalitesini bozar. Diyabetten korunmanın en etkili yolu az ve dengeli beslenmek, düzenli spor yapmak ve kilo almamaktır." uyarısında bulundu.