Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Şam Mahmili… Eski Hacc günlerinden bir kare

Eskiden hacca gitmek, yolculuk zorluğunun yanında bir de büyük masraflar gerektirirdi; yaşlı büyük insanlar, hayatları boyunca bu masrafların parasını denkleştirmeye çalışırlardı....

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-11-12 13:53:42

Şam Mahmili… Eski Hacc günlerinden bir kare

Burhan Genç / TIMETURK

Eskide uzak ve fakir yerlerde yaşayanlar, baba evladından bir şey isteyip çocuğu yapmadığında, baba sinirlenip çocuğuna, ″senden ne istedim ki, yerime hacc yapmanı mı?″ derdi. Eskiden hacca gitmek, yolculuk zorluğunun yanında bir de büyük masraflar gerektirirdi; yaşlı büyük insanlar, hayatları boyunca bu masrafların parasını denkleştirmeye çalışırlardı.

Bu zamanda ulaşım araçlarının ve hayatın değişik yönlerinin gelişmesi, haccı kolaylaştırmışsa da, yakın geçmişte hatta yüz sene önce bu kadar kolay ve hızlı değildi. Çünkü hacca giden, dört ayı geçen zorlu yolculuğun yanında büyük masraflar da yapardı, buna ek olarak hacı kafilelerinin hareket merkezi tek şehirdi, Şam. Hacı grupları buradan Mekke ve Medine’ye giderdi ve Asya, Güney Avrupa’dan olan Müslümanların büyük kısmı, Şam hacı kevanıyla birleşmek için tekrar buraya gelirlerdi. On dört sene boyunca Şam kervanının hacc emiriliğini yapan vali ″Esad El Azm Paşa″ eki Şam’ın göbeğinde kendinden sonra bir saray bıraktı ve bu sarayın odalarından birisinde bir Şam Mahmili (Ayetlerle süslenmiş, birkaç parça kumaştan yapılmış hecdeç) ve yaklaşık yüz elli sene hacc yolculuğunda kullanılan diğer bütün malzemeler muhafaza edilmektedir.

Mum ve Yağla Kutlarlardı

Ahmed Hilmi Allaf’ın ″Yirminci Asrın Başında Dimeşk″ adlı kitabında, Osmanlı Devleti döneminde Hacc işlerinin nasıl tertip edildiği, Şam Mahmili merasimlerini, hacc hazırlığından başlayıp geçen güzergâhları ve dönüşte Şamlıların, mukaddes topraklardan dönen hacıları karşılamalarına, düzenledikleri kutlamalara kadar her şey en ince ayrıntılarıyla anlatılmaktadır.

Bu tafsilatlar Suriye’de, Bessam El Molla tarafından, ″Havali″ ismiyle bir dram çalışmasında sunuldu. Molla, o eski günlerdeki Hacc adet ve kutlamalarda insanların hayatından bir kare sunmak için bu kitabı kaynak olarak baz almaktadır.

Mahmil merasimleri, Ramazan bayramının birinci günü başlar ve ″Mum, Yağ ve Mahmil″ merasimleri olarak isimlendirilirdi. Emevi camisinin önünde asker bölükleri dizilir, Şam valisine, askeri komutanına ve bazı devlet büyüklerine selam verir sonra hacı kafileleriyle iki haremi şerife gönderilmek üzere hazırlanmış mum ve yağ kutlamalarına başlanırdı.

Her yıl Şevval ayının ikinci gününde icra edilen ″Yağ günü″nde, yağlar develerle, eskide Şam köylerinden biri olup şimdi ise mahallerinden biri olan ″Kefersusa″dan, Hacc malzemelerinin özel deposu, Bahsa’daki ″Kila″ya getirilirdi.

Şevvalin üçüncü gününde ise (Mum günü), üç kintar (Kintar, Suriye ölçülerine göre, 256.4 kg’lık bir ağırlık ölçü birimidir) miktarındaki mumlar, yine resmi bir kutlama ile üretildiği Kefersusa fabrikasından getirilirdi, aynı gün Mezze köyünün   – Şam’ın şimdiki meşhur mahallesi – mahsulü bir kintar gül suyu ve on ritil (3.202 gr’lık ağırlık birimi) ağırlığındaki Mahmil getirilirdi. Haremlere hediye olarak gönderilen mumlar, şallara sarılı olarak erkeklerin omuzlarında taşınırdı. Sancak gününde de Sancak, muhafaza edildiği kaleden çıkartılır, büyük bir kutlamayla, mareşal dairesine getirilirdi ve mareşal öper konağına koyardı.

Dördüncü günde ise (Mahmil günü), hacı kervanı Mahmil ve Sancakla birlikte Midan mahallesine çıkardı oradan Mısır kapısına oradan da ″Asali″ camisinin bulunduğu ″Kadem″ köyüne giderdi ve Hicaza yolculuk hazırlığı tamamlanana kadar, örtü on gün cami kubbesinin altına bırakılırdı.

Hacc Emirliğinin Şerefine Nail Olmak

″Sadüddin ailesi″ Şam Mahmili kutlamalarıyla en çok irtibatı bulunan köklü Şam ailesi olarak itibara alınır. Sad ailesi şeyhleri, Mahmil kutlamalarında önemli bir konuma sahiplerdi, çünkü Osmanlı Sultanının Haremler üzerindeki hâkimiyetinin şiarı olan kutsal Mahmilin en önemli mola noktası, onların evi idi. Mahmil, güzel görünümlü, güçlü, yüksek ve sadece hacc işlerinde kullanılan bir deveye yüklenirdi; Mahmil ile birlikte Sultan Kâbe için gönderdiği örtü de yüklenirdi. Deve Sadüddin’in evine geldiğinde, ailenin ileri gelenleri karşılamaya çıkıp deveye badem ve şeker yedirirlerdi, insanlar da teberrük ve sevgi amaçlı, devenin ağzından düşen parçaları toplarlardı. Çünkü deve, Müslümanların toplanıp hacca gidişlerinin en büyük şiarını taşıyordu. Mahmil Asali’ye ulaştıktan sonra bir iki gün hacıların toplanması beklenirdi ve buradan hac emirinin kafilesi Peygamber (s.a.s) Şehrine doğru yola çıkardı.

Omsalı Devleti, bütün hac masraflarını karşılar ve Şam yüksek askeri rütbelilerinden veya Filistin aşiret reislerinden birini hac emiri olarak atardı. Bu emir üç ay önce hacc hazırlığına başlayıp ilk önce ″devriyeye″ çıkardı, yani Şam’ın güneyinde bulunan mıntıkaları gezip gereken parayı toplardı. Bazen vali kendisi hacc emiri olurdu. Bu, çok zor ve önemli bir görevdi, çünkü hacılara yönelik kötülük peşinde olan kabilelerin saldırılarından hacıları korumak, emirin en mühim görevlerindendi. Şam valisi Esad El Azm Paşa on dört sene bu görevi üstlendi. Osmanlı Saltanatının değişik bölgelerindeki paşalar, bu lakabı almaya can atarlardı.

Şam hac kervanının görevlileri, birkaç gruptan oluşuyordu, hepsi gece gündüz hacılara hizmet etmeye ve onları korumaya çalışırdı. Bu gruplar ve görevleri şöyle sıralanabilir: Sakiler, kanallardan ve göletlerden su taşıyıp, hacıların su ihtiyacını karşılarlar. Berraklar, at ve katırlardan oluşan taşıma hayvanlarının sorumluları. Akkamlar, deve ve hecdeç sorumluları. Meşale sorumluları, kandil, meşale buna yönelik yağları taşırlardı. Ve çadır sorumluları, çadır işleriyle uğraşanlar. Bu taifelerin her birisi başkan ve çok sayıda yardımcılardan oluşuyordu ve hepsinin görevi, hacıların rahatını sağlamaktı. Şagur ve Duma yerlileri genelde deve işlerinde çalıştırılırlardı. Salihiyelilerin çoğunluğu, sikaye, meşale ve akkam işlerinde yer alırlardı, baytarlar da yine onlardan olurdu. Askerler ise, kendi hizmetlerini kendileri görürdü. Emir ve çevresindekilerin hizmetinde de yüzlerce kişi bulunurdu.

Emir, 15 veya 17 Şevvalde Devlet Sarayından (Maraşallık, Asker konağı) çıkar hacc kervanıyla, Bab-ı Musalladan geçip Midan oradan yukarı Midan Babullah veya Bevabet-i Mısırdan üç kilometrelik yoldan Müzeyrib köyüne yönelirdi. Üç beş gün sonra Şam hac kafilesi çıkardı, onları da Halep ve Acem kafileleri takip ederdi, bütün kervan tamamlanana kadar hepsi Müzeyrib köyünde kalırlardı. Şam kervanının yolculuğu, Şevvalden Sefere kadar, dört ay sürerdi.

Hubub ve Mahbub

Hacc bittikten sonra hacılar, Medine’de Mahmil ve Sancak etrafında toplanır, gittikleri kafileyle tekrar geri dönerlerdi. Şam’a yaklaştıklarında, devlet erkânı ve millet onları büyük kutlamalarla karşılardı.

Hicaz terk edilirken, insanlar içinde şu meşhur söz söylenirdi: ″Hubub yerler, Mahbubu terk ederler.″ Hubub, nohut, buğday, börülce ve fasulye gibi değişik hububatlardan yapılan bir tür helvadır ve adet üzere Muharrem ayının onunda, aşure gününde yapılır; Mahbub ise, Peygamberdir.

Dönüşte kafileyle birlikte ″Eminis-sır″ olarak isimlendirilen bir adam da olurdu; Sır, iki Harem arasındaki bedevilerin şerrinden korunmak için onlara götürülen hediyelere verilen isimdir. Bu hediyeler, ayakkabı, pamuk veya ipek mendil, mendillerin bir kısmı Şam’da üretilirdi bir kısmı da İstanbul’dan götürülürdü, aba ve çoraplar gibi değişik eşyalardan oluşuyordu. ″Cuhadar″ veya ″Cukadar″ ise; hacılar Şam’a varmadan birkaç gün önce millete haber verip dönüşlerini müjdelemek için, emir tarafından elçi olarak gönderilen kişidir. Aslen Türkçe olan bu kelime, Sultanın yiğitleri veya Sultanın sarayı demektir, sonra Sultanın elçisi veya vali için kullanılmaya başlandı. Cuhadar, Tebukte hacılardan ayrılır ve onlardan yedi gün önce Şama ulaşır, hacıların sağ salim herhangi bir veba ve hastalığa yakalanmadan döndüklerini müjdeler. Cuhadarın ulaşmasıyla insanlar, hacı arkadaş ve akrabalarını karşılamak için, çeşitli yiyecekler alarak Müzeyrib köyüne veya Gabgab’a ya da Kisve’ye giderlerdi.

Devlet ise, bir gün belirler, bu günde insanlar tekbir ve tehliller getirerek Asali’den veya Bevabet-i Mısır’dan hükümet konağına, Şam’da bu günkü Adali köşkünün bulunduğu yer, doğru yol kenarına dizilirlerdi.

Kervan ulaştığında, Şam Kalesi topundan belli aralıklarla yirmi top atışı yapılırdı, bu esnada alay ikinci defa Sadüddin ailesinin evinden geçer ve aile ileri gelenleri, Hicaza giderken yaptıkları gibi, deveye badem ve şeker yedirirlerdi.

Dünden Bu Güne Sevinç Aynıdır

Günümüzde yapılan karşılama törenleri, eskisinden pek de farklı değildir. Bu gün de evlerin duvarları süslenir, binaların girişleri çam ağaçların dallarıyla çevrelenir, ışıklandırmalar yapılır, hacıları selamlayan, hayırlı haclar, övgüye değer bir çaba ve asla başarısız olmayan bir ticaret dileyen değişik ibareler içeren rengârenk afişler asılır. Çünkü hac mevsimi, kendi bölgesinden Mekke ve Medine’ye eşya götürüp oralardan eşya getirip ticaretini yapmak için de, iyi bir fırsattır.

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara