Dolar

34,8613

Euro

36,7629

Altın

3.042,55

Bist

10.141,62

'KCK Davası Türkiye'yi utandırıyor mu?'

151 Kürt siyasetçi, avukat, belediye başkanı ve Kürt sivil toplum örgütü liderleri ‘ülkenin birlik bütünlüğünü bozmak’ ve ‘terörizme destek vermek’le suçlanıyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-11-12 11:30:00

'KCK Davası Türkiye'yi utandırıyor mu?'

Kanıtlarının büyük çoğunluğu yasadışı dinlemelere dayanan ve hukuki değil siyasi amaçlarla açılan KCK davası her demokrasiyi utandırır.Her demokrasiyi utandıracak bir dava, Diyarbakır’da dördüncü haftasına girdi. KCK davasında uygulanan prosedürler, duruşmalara katılan yüzlerce bağımsız gözlemci tarafından yaygın bir biçimde kınanıyor.

151 Kürt siyasetçi, avukat, belediye başkanı ve Kürt sivil toplum örgütü liderleri ‘ülkenin birlik bütünlüğünü bozmak’ ve ‘terörizme destek vermek’le suçlanıyor. Bu kişilerden 103’ü geçen 18 ayı içeride geçirdi, fakat suçlamaların ayrıntıları ancak 12 hafta önce öğrenilebildi.

Yarın davanın ‘kilit duruşması’ yapılacak, zira yargıç savunmanın davanın düşürülmesi ve tutukluların salıverilmesi yönünde yaptığı başvuruyla ilgili kararını açıklayacak. Karar bu yönde olabileceği gibi, ‘şüphelilerin’ tutukluluk halinin devamı veya kefaletle serbest bırakılması şeklinde de çıkabilir.

Bütün kurallar ihlal ediliyor

Kanıtları toplama şekli ve mahkemede uygulanan prosedürler, bütün uluslararası kuralları ve Avrupa’nın insan hakları ve adil yargılama konusundaki standartlarını ihlal eder nitelikte. Davanın ilk haftasında hazır bulunan Britanya heyetinin üyesiydim. Dava aylarca, hatta yıllarca sürebilir. İçerdekilerin kefaletle bırakılması ve davanın ‘hukuki değil siyasi olması’ sebebiyle düşürülmesi hayati önemde.

Her barış çabası bastırılıyor

Kürt siyasi partileri ve son dönemde PKK, 30 yıllık ihtilafın şiddet yerine demokratik diyalog ve müzakereler yoluyla çözülmesi yönünde tekrar tekrar girişimde bulundu. PKK defalarca ‘ateşkes’ ilan etti ve son ateşkesin temmuzda yapılacak genel seçimlere kadar devam edeceğini açıkladı.

Fakat yetkililer yorulmak bilmeden Kürt siyasi partilerini kapatıyor, Kürt siyasi liderlerini hapsediyor, Kürt sivil toplum ve insan hakları örgütlerini yasadışı ilan ediyor. Silahlı çatışmanın sona erdirilmesi ve insan haklarına saygı gösterilmesi için yapılan barışçı protestolar ve gösteriler polisin sert müdahalesiyle karşılaşıyor.

Kürt halkı darmadağın

Kapatılan siyasi partiler zincirinin en son halkası, 2009’da Demokratik Toplum Partisi (DTP) oldu. Bugün yasal Kürt siyaseti yeni kurulan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çatısı altında devam ediyor. BDP’nin birçok üyesi tutuklanıp hapsedilmekle kalmadı, başkanı Ahmet Türk beş yıllığına siyasi faaliyetten men edildi. Diyarbakır’ın parlak ve karizmatik BDP’li Belediye Başkanı Osman Baydemir, hakkında açılan davaların yanında, hayatları baskı, yargısız infazlar, işkence, zorunlu göç ve aşırı yoksullukla darmadağın olan Kürt halkı adına sesini çıkardığı için suikast tehditleri alıyor.

Kanıtlar endişe kaynağı

5 bine yakın Kürt, terörizmi desteklediği gerekçesiyle hapiste, fakat Türkiye’nin demokrasi, adalet ve hukukun üstünlüğü bakımından gerçekte nerede durduğunu KCK davası gösterecek.

151 ‘şüphelinin’ yargılanması, Kürt örgütlerinin yasal ve demokratik çalışmalarını bitirmek ve siyasi faaliyetlerini külliyen sona erdirmek yönünde bugüne kadarki en baskıcı girişim. Mahkemenin kanıt toplama şekli, büyük endişe kaynağı.

Domates, ekmek, bomba...

7 bin 500 sayfalık iddianameden ve temel kanıtlardan şu açıkça görülüyor: Silahlara, şiddet eylemlerine veya terörizm komplolarına atıfta bulunan suçların işlendiğini gösteren hiçbir şey yok. Kanıtların büyük çoğunluğu (yasadışı) dinlemelere dayanıyor ve gündelik telefon görüşmelerinden veya rutin siyasi propagandadan ve isimsiz tanıkların gizli ifadelerinden sonuçlar çıkarılıyor.

Sözgelimi ‘domates’ veya ‘ekmek’ satın almakla ilgili masum konuşmalar, bomba ve silah şifresi olarak yorumlanıyor ve iddianamede de, aile üyeleri ve arkadaşlar arasındaki mahrem ve şahsi konuşmalarla birlikte kendine yer buluyor.
Türk hükümeti, davaya hazırlık olarak, mevcut mahkemelerin arasındaki alanda, sadece yargılanan 151 kişiyi değil, 250 savunma avukatını, basın mensuplarını, suçlananların akrabalarını, yabancı gözlemcileri ve 60’tan fazla silahlı gardiyanı da alacak büyüklükte yeni bir duruşma salonu inşa etti.

Bozuk paralarıma el kondu

Bu yeni salondan dolayı yargılanan Kürtlere teşekkür etmek gerektiğine dair şakalar yapılıyor; bir teşekkür de inşa edilecek yeni hapishane için gerekebilir. Güvenlik önlemleri çok sıkı. Binanın çevresinde 1500’den fazla silahlı polis görev yapıyor ve civardaki binaların çatılarında keskin nişancılar bekliyor. Salona varmak için bitmek bilmez üst aramalarından ve taramalardan geçmek gerekiyor. Bozuklukların olduğu cüzdanıma el kondu, çünkü onları ‘yargıca atabilirdim’.

Yargılananların birçoğu avukat. Bunlardan biri, sürekli çatışmanın sona erdirilmesi için diyalog ve diplomasi gerektiğinden söz eden İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Başkanı Muharrem Erbey.

Ortada mağdur yok

Duruşma yargıç Menderes Yılmaz’ın savunma avukatlarının taleplerini reddetmesiyle başladı; ilk ret, yargılananların anadilleri olan Kürtçeyle savunma yapmaları talebine yönelikti.

İlk duruşmalarda suçlanan avukatlar bunun göstermelik ve siyasi bir dava olduğunu, işlendiği iddia edilen suçların hiçbir mağduru olmadığını, kanıtların kulaktan dolma bilgilere dayandığını ve davanın düşürülmesi gerektiğini hararetle savundu.
AKP hükümetinin bu davanın hiçbir hukuki dayanağı olmadığını kabul etmesi ve bir an önce düşürülüp tutukluların serbest bırakılmasını sağlaması için hâlâ vakit var.
 

Haber Ara