Financial Times'ın gazetesi yazarı Philip Stephens, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde "Eski Avrupa" ile girdiği mücadeleye odaklanan bir değerlendirme kaleme almış.
Stephens yazısına, önceki günlerde Londra'yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, "Avrupa Türkiye'den gerçekten ne beklediğini iyi düşünmeli. Türkiye'nin güçlü, demokratik ve ekonomik olarak gelişmiş bir ülke olarak bölgesinde nüfuzunun artmasından memnunlar mı?" şeklindeki sorusunun bazı Avrupalıları rahatsız edeceği tespitiyle başlıyor.
"Baskıcı ve geri Türkiye'ye karşı tutum almak daha kolaydı"
Yorumda, Türkiye'nin siyasi olarak baskıcı ve ekonomik olarak geri olduğu günlerde, hayatın Paris ve Berlin'deki bazı Avrupalılar için daha kolay olduğu ve Türkiye'ye uyumlu bir NATO üyesi olarak Avrupa'nın doğu cephelerinden birini bekleme görevi biçildiği de ifade ediliyor.
Stephens'a göre, Türkiye 2005 yılında müzakereler başladığından bu yana kaydettiği tüm ilerlemelere rağmen sorunlara sahip bir ülke.
"Hükümet otoriter eğilim gösteriyor"
"Askeri yönetim, Türkiye için geride kaldı. Ancak, siyaset ve güvenlik düzeni karanlık bir yan barındırmaya devam ediyor. Yargı sistemi mükemmel olmaktan çok uzakta; terörle mücadele yasaları sıklıkla geniş bir zeminde baskı aracı olarak kullanılıyor ve AKP kendi otoriter eğilimlerini sergiliyor."
"Mantık bize, Avrupa'nın, modernleşen bir Türkiye'den kazanacağı çok şey var ve kaybedeceği bir şey olmadığını dikte ediyor." diyen Stephens, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam entegrasyonunun onlarca yıl alabileceğini ancak önemli olanın bu yolculuğun yönü olduğunu da belirtiyor.
"Türkiye'yi üye yapmamak, yükselişini engelleyemez"
Türkiye, Avrupa Birliği'nin kapısını daha sert bir şekilde çalıyor da olsa, bir yandan kendisini de dayatacak Stephens'a göre. Amerika Birleşik Devletleri ya da Avrupa'nın ricacısı olma rolünü kabul etmesi gerektiğini düşünmüyor ve perspektifini belirleme hakkını kendinde görüyor.
Avrupa, kapılarını kapatırsa isteklerinin gerçekleşeceği gibi bir yanılgıya sahip. "Türkiye'yi içeri sokmamak, onun yükselişini engelleyemez fakat, daha uzağa itilmesine neden olur", diyen Stephens'a göre, Avrupa'nın önünde basit bir seçim var; ya gücünü paylaşacak, ya da bu gücün elinden kayıp gitmesini izleyecek.
Türkiye'den Kıbrıs beklentilerine Gül'ün yanıtı
Economist dergisi, Türkiye'deki basın özgürlüğü ile ilgili değerlendirmesinde, Avrupa Birliği ilerleme raporunun, Türkiye'yi basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar üzerinden eleştirdiğini yazıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İngiltere'de yılın devlet adamı ödülünü alması ile Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci ilerleme raporunun yayımlanmasının arasında yalnızca birkaç saat olduğuna dikkati çeken dergi, Brüksel'in Türkiye'ye yönelttiği eleştirilerin bu nedenle daha çok dikkat çektiğini ancak Gül'ün bu eleştirileri karşılayıp geri döndürebildiği yorumunu yapıyor.
Economist, Abdullah Gül'ün Avrupa Birliği'nin Kıbrıs meselesi konusundaki eleştirilerine cevaplarını şöyle özetliyor:
"Avrupa Birliği, her zamanki gibi, Türkiye'nin liman ve havalimanlarını Kıbrıslı Rumlara açması çağrısında bulundu. Fakat, Gül, Türklerin tek taraflı tavizlerde bulunması fikrini geri çevirdi ve "Avrupa Birliği, 2004 yılındaki vaadine rağmen Kıbrıslı Türklere uyguladığı tecridi kaldırmadı" dedi. Kendisine ev sahipliği yapan İngilizler de Kıbrıslı Rumların daha fazla taviz vermeleri gerektiğinde hemfikir olduklarını sessiz sedasız ortaya koydular."
Değerlendirme için Gül ile bir söyleşi de yapan dergi, cumhurbaşkanının, fasıllar açılmasa da reformlara devam edeceklerini ve belki ilerde Türklerin de üyeliği reddedileceğini söylediğini aktarıyor.
"Batıdan uzaklaşma iddiaları psikolojik baskı için"
Cumhurbaşkanı Gül'e göre, Türkiye'nin Batı'dan uzaklaştığı iddiaları sıklıkla, "psikolojik baskı" aracı olarak kullanılıyor.
Economist ayrıca, Türkiye'nin Amerikan füze savunma sisteminin kurulmasını kabul etmesi durumunda, İsrail'e karşı sert tavrı ve İran'a karşı sergilediği yumuşak tutuma rağmen tekrar Batı'nın gözüne gireceğinden emin olduğu tespitini de yapıyor.
Dergi, ilerleme raporunda Türkiye'yle ilgili olumlu bölümleri, "dini azınlıkların daha iyi muamele görüyor olması; Kürtçe yayınlarda sınırlamaların gevşetilmesi; ceza kanunundaki iyileştirmeler; sivillerin ordu üzerindeki kontrolünü artıran yeni anayasal tedbirler ve azınlık okullarında Ermenice kitapların da okutulmasına verilen onay" olarak sıraladıktan sonra şöyle devam ediyor:
"Ancak, Komisyon Türkiye'nin basınına yaptığı muamele konusunda oldukça eleştirel bir tutuma sahip. Cezaevlerinde tutuklu ya da mahkûm edilmiş 40 kadar gazeteci var. Birkaç gazete, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'ne karşı çok eleştirel yaklaşan köşe yazarlarının işlerine son verdi. Komisyon Türkiye'nin en büyük holdingi Doğan Grubu'na karşı vergi makamlarının ancak, bu grubun gazetecileri, AK Parti üyelerinin yolsuzluklarıyla ilgili araştırmalar yaptıktan sonra başlayan taarruzundan endişe ettiğini tekrar etmiştir. Önde gelen birçok gazeteci, Erdoğan'ın canını sıkmamak için kendi kendilerine sansür uyguladıklarını itiraf etmektedir."
Economist, Cumhurbaşkanı Gül'ün ise bu kaygıları reddettiğini ve Türkiye'de "Herkesin istediğini yazmakta özgür olduğunu" söylediğini de aktarıyor.
Avusturya'daki Türkiye elçisinin çıkışına tepki ve destek
Gazete, Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan'ın, Avusturya'nın göçmenlere yönelik uyum politikasına yönelttiği sert eleştiriler üzerine başlayan tartışmayı aktarıyor.
Önceki gün Die Presse gazetesine röportaj veren, Avusturya'daki Türklerin "virüs gibi muamele görmek istemediklerini" söyleyen Tezcan, Dışişleri Bakanlığı'na çağırılarak uyarılmıştı.
Gazete, Tezcan'ın röportajda, İçişleri Bakanı Maria Fekter için, "yanlış partide" diyerek Fekter'in aşırılık yanlısı olduğunu ima ettiğini ve aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin de "dünyanın nasıl kalkınmakta olduğu konusunda hiçbir fikri yok" dediğini de aktarıyor.
Haberde, Tezcan'ın açıklamalarının, hükümetten ve aşırı sağdan tepki almasına rağmen, Yeşil Parti liderlerinden, göçmenlik uzmanlarından ve medyadaki yazarlardan destek gördüğü de belirtiliyor.
Kaynak: BBC Türkça Servisi