Medialog Platform ve Mardin Valiliği işbirliğiyle gerçekleştirilen çalıştaya ulusal gazetelerin yayın yönetmenleri, köşe yazarları, Diyarbakır Bölge temsilcileri ile doğu ve güneydoğuda yerel gazete ve TV'lerde görev yapan toplam 70 gazeteci katıldı. Tarihi Erdoba Butik Otel'deki Babil salonunda gerçekleşen çalıştaya bölge gazeteciler yoğun ilgi gösterdi. İstanbul merkezli basının doğu ve güneydoğuya bakışının anlatıldığı ve bölge gazetecilerin karşılaştığı sorunların yanında Ulusal medyanın doğu ve güneydoğudaki sorunları doğru ve objekjtif olarak yansıtılıp yansıtılmadığı konuları ile basının Kürt sorununa bakışı ve Kürt sorununda ulusal medyanın çözümü konuları da konuşuldu.
Çalıştay'ın açılış konuşmasını yapan Vali Hasan Duruer, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki sorunların temelinde kimlik sorununun yattığını söyledi. Duruer, basın mensuplarını Kuzey Mezopotomya'da, bereketli hilalde, Turabddin Bölgesinde kültür ve sanat şehri Mardin'de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Duruer açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Mardin Türkiye'de gerçekten kimliğini muhafaza eden enderi şehirlerden bir tanesi. Keşke bundan 40-50 yıl önceki şehirlerimizde kimliğini muhafaza etti. Mardin'in bir özelliği türkü ile kürdü ile Arabı ve Süryanisi ile Müslümanı Yezidi'si ile kardeşlik ortamı içerisinde taşıdığı Türkiye'ye değil dünyaya örnek olacak illerden bir tanesidir. Tabi bu bölgede çok sayıda medeniyetin geçtiğini de biliyoruz. Mezopotamya bildiğiniz gibi insanlık tarihinin başladığı tekerleğin ilk defa icat edildiği, yazının ilk defa icat edildiği yerlerden biridir. Bu medeniyetlerin izlerini de gerek Mardin'de gerek bölgede görme şansına sahibiz. Biz Mitanniler'den Artuklulara kadar Osmanlıya kadar hepsini kendi medeniyetimizin bir parçası olarak kabul ediyoruz.Ve bırakmış oldukları tarihi eserlerin hepsine sahip çıkmak istiyoruz. bunun en güzel örneklerinden bir tanesi şu anda Deyrulzafaran Manastırının restorasyon çalışmasıdır. Yine kültürel özelliğe sahip çıktığımızı 5 dilde kültürel koroyu kurmuş olmamız."
Mardin'i 2023 yılında UNESCO'nun tarihi miras listesine eklemek için çalıştıklarını belirten Vali Duruer, "Mardin'de değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Bu değişim her zaman sancılı olmuştur. Bu sancılarının izleri de Kasimiye medresesinde düzenlenen defile dolayasıyla medya en yakın şahitleridir. Gerçi biz para verseydik bu kadar reklamını yapamazdık. Ama biz bu değişimi yapmak zorundayız. Hedefimiz mahalliden evrensele kaymaktır. Kültürel değerlerimizi yitirmeden evrensel değerler ile bütünleşmektir.'
"BÖLGENİN SORUNU KİMLİK SORUNUDUR"
Vali Duruer konuşmasında ayrıca bölgedeki sorunlara değinerek, "Bilge köyü ne terör ne töreydi, tamamen menfaate dayanan bir hadiseydi. Mahkeme de karar verdi. Ben Yozgatlıyım. Geçen televizyonu açtım Nusaybin'i gösteriyordu. Savaş gibiydi otuz kırk çocuğun polise taş atması vardı. Ne kadar çarpıtıldığını gördüm. Bunu izleyen vatandaşlar Mardin'de savaş var denildi. Fulya Kantarcıoğlu'nun kardeşi uyuşturucu kaçakçılığından yakalandı diye bir haber var. Bu haber beni şoke etti. Şahsiyet hakkının ihlalidir diye değerlendiriyorum. Güneydoğu'da onuncu yılım. Güneydoğuyu iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Güneydoğu'daki mesele kimlik meselesidir. Burada kimlik meselesi var. Bunun çözümü demokratik açılımdan geçer. Demokratik açalım olmadan bu meseleyi çözme şansımız yok. Mesele ekonomik değil, öyle olsa Yozgat insanı dağa çıkardı. Köye gittim. Baktım Oğuz köyü. Bin beş yüz yıllık köy isimleri değişmiş. Ben Urfa'da görev yaparken nasıl görev yapıyorsunuz deniliyordu sanki herkes terörist. İlk kez 30 işadamı ile kuzey Irak'a, Dohuk'a, Erbil, Süleymaniye'ye, Musul'a geçtim. Kuzey Irak'a gittikten sonra bütün fikrim değişti. Kalkınma hamlesi var. Bir teknosa kurulacaksa Kuzey Irak'ta olmalı. 6 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var." diye konuştu.
Çalıştay'ın ilk oturumun moderatörlüğünü yapan Star Gazetesi Yazarı Ergün Babahan ise bölgede aşılması gereken önemli engeller olduğuna işaret etti. Babahan, "Türkiye'deki referandumun 12 Eylül'de yapılan halkın kendiliğinden bu engellerin aşmakta olduğunu, sadece daha demokratik bir Türkiye değil, barışçıl bir Türkiye olduğunu gösterdi. Ulusal medyada da artık çok marjinal gazeteler dışında şiddetin yerine barışın bırakıldığı, sıfatların giderek daha az kullanıldığı hatta hiç kalmadığını görüyoruz. Herkes Kürt meselesi varlığını gerçekliğini çözülmesi gerektiğini konusunda bir uzlaşmaya varmış durumda. Atılacak adımın uzunluğu konusunda tereddütler var. Önemli olan hastalığın bugün tespit edilmiş olması ve tedavi muhtaç olduğu konusunda bir fikir birliğine varılmış olması. Bunlar bizim İstanbul'dan bakınca gördüğümüz bir Türkiye ve doğu-güneydoğu gerçeği." şeklinde konuştu.
Çalıştaya katılan İskenderun Mega TV'den Ömer Soylu, ise artık statükodan vazgeçildiğini ve Anadolu halkı denilmeye başlanmasını memnuniyetle karşılaştığını belirterek, "Anadolu halkında müstehcen görüntüler taşıyan bir dizi infial uyandırdı. Ulusal medyada da bu diziye yönelik eleştiriler yapıldı. İstanbul medyası Anadolu halkı üzerinde çok etkili. İyi şeyler verilsin. Geçmişte yapılan bazı yayınlar Alevisi Sünnisi, Kürdü Türk'ü düşman haline getirdi. Ama şimdi medyada tekeller kırıldı ve asparagas haberler azaldı. Kürt meselesi. Hatay da Mardin gibi medeniyetler beşiği." şeklinde konuştu.
FARKLI YANSITILIYOR
Akşam Gazetesi Mardin Temsilci Kadir Üründü ise 15 yıldır Mardin'de gazetecilik yaptığını hatırlatarak, "Güneydoğu bölgesi ulusal medyanın önemli bir haber bölgesi. Olay meydana gelir, İstanbul medyası burada. Ama burada insanlar nasıl bir hayat yaşıyor onun için önemli değil. Geliyorlar lüks otellerde daha fazla nasıl para harcayıp kalma çabası içinde günlerini uzatıp gidiyorlar. Haberleri çarpıtıyorlar. Kızıptepe'deki Yamaç dağını Cudi dağı olarak gösteriyor ve az önce Cudi Dağı'nda bombalar patladı arkamda gördüğünüz deyip haberleri çarpıtabiliyor. Gazeteciler aynı zamanda birer insan ve bu ülkeye bir aidiyetleri olmalı. Ben aslen Mardin ve Arap kökenliyim ama yüzde 80 BDP'ye oy veren Kürtlerin içinde yaşıyorum. Eşim için önce bana terörist dediler ve vermediler eşim Samsunlu. Bölgede yanlışlar yapıldı ve bunları konuşmanın zamanı geldi." dedi.
TRT Diyarbakır Bölge muhabiri İlhan Kaya da şunları söyledi: "Medyanın bölgeye olan ilgisi 12 Eylül öncesinde de vardı. Medyanın bölgede yaşanan olaylarla ilgili dili çok önemli ve belirleyici. Bu dilin değişmesi için gazetecilerin bölgeye çok sık gidip gelmesi gerekir. Diyarbakır'a gelince BDP'nin ne olduğunu görüyor. Bölgeden giden haberler değiştiği için hayati tehlike ile karşı karşıya kalan arkadaşlarımız oldu. Medyanın olumlu dili sürdürülebilir olması çok önemli. 16 yaşında bir terörist Şırnak'ta teslim oldu. İlk ifadesi ben 16 yaşında Osman Baydemir ile makamında aldığım para ile dağa çıktım dedi. Osman Baydemir yargılandı. Beraat etmem önemli değil, ben böyle algılandım. Beraat etti biz bu haberi yaptık bakalım yayınlanacak mı diye. Yayınlandı ama o algı artık oluşmuştu." ifadelerini kullandı.
Çalıştay'a Mardin'den katılan Gazeteci ve Yazarlar Cemiyeti Başkanı Nezir Güneş ise "Yerel gazeteciler, bir haberin gündeme gelmesi için, ulusal medyada yer alması için habere abartı katarak bunu geçiyor. Bilgi kirliliği her zaman var. Barıştepe'de yaşanan göçük haberlerinde ölü sayısı 6 veya 8 kişi olarak geçti. Haberi yazıp geçtik. Töre kadın gibi şeylerle manşet oldu. Ertesi gün gittik Bize bakışları değisti. Terörün yanında töre de önemli. Burada bölgeden ve İstanbul'dan bayan gazeteci olmasını isterdim. Habur konusunda yönlendirme ile yapılan haber var. Aranıyoruz gelen bakana şu soruyu sorar mısınız deniyor. Medyada yozlaştırıcı haberler epey ön plana çıkıyor. Popülist yaklaşım çok pirim yapmaya başladı. Örnek olarak gazetecilerin gezisine Cemil İpekçi defile merkezi gezilecek ama kadınlarımızın eğitim gördüğü ÇATOM merkezlerinden dört tane var, program yok.' diye konuştu.
HABUR KONUSU ÖZELLİKLE İSTİSMAR EDİLDİ
TRT Muhabiri Turan Kaya ise bölgeyi etkileyen haberlerden birinin Habur'dan geçişler olduğunu dikkat çekti: "Habur'da duygusal bir hava vardı. BDP'li olmayanlar da geldi. Bu iş bitiyor diye bir hava vardı. BDP'ye asla oy vermemiş insanlar vardı. Batman, Diyarbakır'daki nevruzlardan çok daha az görüntüler vardı rahatsız edici Habur'da ama Habur ulusal medyada abartılarak verildi. Medya bu olayın sürdürülmesini istemedi. Diyarbakır Nevruz bir ölçüt Çok daha olumsuz görüntüler vardı. Olay sabote edildi."
Habur konusu ile ilgili olarak Ali Bulaç da şunları söyledi: "Habur'da ben Mardin'deydim. Buradaki ana tema bu iş bitiyor diye bir karşılamaydı. Aileler çocuklar dönecek diye karşılama yaptı. Fakat ulusal medya şu imajı yarattı. PKK 84'ten beri yaptığı silahlı mücadelenin zaferle sonuçlandığını ilan etti ve biz Türkler yenildik. Halbuki böyle değildi. Habur olayı bir tez konusudur aslında."
Bölgede Kürtçe yayın yapmasından dolayı önemli bir izleyici sayısına ulaşan Dünya TV haber müdürü Erhan Topal ise "Doğudaki algı ile Batıdaki algıların birbirlerine yaklaşması lazım. Raste raste isimli bir programda Viranşehir'deki pamuk gelişimini haber yaptık. Viranşehir'e gidince ne kadar güzel olduğunu gördük. Viranşehir'deki insan orada molotof atıldığını ulusal medyada yer alınca öğreniyoruz. Nusaybin ve Suruç'ta açılması gereken bir kapı meselesi var. Urfa'da Kadir gecesini kürtçe mevlit olarak verildi. Bölgede manevi değerler ister Müslüm ister gayri müslim olsun manevi dünyaları çok kuvvetli. Varto'da 700-800 genç dağda olduğu söylendi. 1990'lı yıllarda Yeşil bu bölgeye gelmiş ve insanlar işkencelerden geçmiş. Varto'nun nüfusu on bin civarında. İnsanlar Kürtçe konuştuklarında farklı bakılmamalı. Kürtçe dil mi değil mi bu tartışma aşılmadı. Kürtçe bir programa çağırdığımız bir bürokrata izin verilmedi.' ifadelerini kullandı.
Çalıştay öğleden sonra yapılacak iki ayrı oturumla devam edecek.