Dolar

34,9454

Euro

36,6106

Altın

3.014,38

Bist

9.973,91

Siyonizm: Yahudilerin Gerçek Düşmanı

İngiliz gazeteci Alan Hart’ın üç çiltten oluşan“Siyonizm: Yahudilerin Gerçek Düşmanı” adlı son kitabı büyük tartışmalara neden oluyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-11-06 20:00:00

Siyonizm: Yahudilerin Gerçek Düşmanı

Burhan Genç / TİMETURK

Siyonizm: Yahudilerin gerçek düşmanı

Alan Hart, ülkesinde tanınmış gazeteci bir şahsiyettir. İngiltere yayın kuruluşu ″BBC″ televizyonunda “Panorama” programının sunucusuydu. Sonra İngiltere özel televizyon kanalı ″ITN″de muhabir olarak çalıştı ve konuyla ilgili çok geniş bilgilere sahip, bulunduğu konum ona, işi ve uzmanlık alanıyla ilgili çok sayıda gizli bilgi elde etme imkânı sağladı.
Batıda dünyasında yüksek bir prestije sahip olan basın organlarındaki konumu, onu çok sayıda insanla tanışma imkânı verdi ve meşhur tanınmış bir kişiliğe sahip oldu. Bu da, o seviyede olmayan diğer gazeteci meslektaşlarına nispeten, görüşlerine bir ağırlık kazandırıyor.
Alan Hart’ın üç ciltlik son kitabı birçok yazar, siyasetçi ve Yahudi din adamlarından yüksek puan aldı. Bunlardan biri de ″Filistin’de etnik temizlik″ kitabının yazarı Ilan Pappé’dir. Pappé, kitabın adı tüm hakikatleri yedi kelimede özetliyor diyor: ″Zionism: the Real Enemy of theJews″ (Siyonizm: Yahudilerin Gerçek Düşmanı)
Diğer biri ise, Yahudiliğin ruhuyla uyuşmadığı için, Siyonizm’i eleştirmesiyle bilinen Neturei Karta grubuna mensupİngiliz Haham Aharon Cohen’dır.
 
Bu kitap, çatışmanın tarihselliğinden dolayı pek mühim görünmeyen tafsilatlara girmektedir, ancak yazarın, kitabın ana ve alt başlıklarını özetleyen görüş açısını ispatlaması yönünden çok önemlidir.
 
Barışın Önündeki Engeller
 
Kitabın ana mesajı şudur: Ortadoğu’da adil bir barışın başlıca engeli Siyonizm’dir, Batının Siyonist oluşuma desteğinin devamı, iki taraf ve Yahudiler için zararlıdır, sonucu kesin felaket olacaktır.
 
Kitap, batı okurlarına yöneliktir, özellikle batılı Yahudiler. Filistin halkının başına gelen felaketin, kanlı mücadelenin sorumluluğunu istisnai bir şekilde İsrail ve yöneticileriyle birlikte batıya da yüklemektedir.
 
Yazar, İsrail’in bir Yahudi devleti değil, Siyonist devleti olduğunu, dünyanın birçok yerinde Yahudilere yönelik büyük tehlikelerin oluşmasına neden olan laik bir harekât olduğunu önemle vurgulamaktadır. Çünkü saldırgan politikalarıyla birçok dünya halklarının nefretini, gizli ″Anti-Yahudi″liği uyandırıyor, özellikle Nazi yönetiminin eliyle başlarına gelenlerden sonra. Ancak bunları anlatırken ″Soykırım″ terimini kullanmaması da dikkat çekicidir, çünkü onun görüşünde 70’in üzerinde savaş oldu ondan sonra ve bu savaşlarda birçok soykırım oldu.

Yazarın, birinci cildin başında belirttiği mühim noktalardan biri de şu kanaatidir: Amerika halkı, Ortadoğu’da çatışmanın gerçek nedenini bilseydi, Araplara yönelik politikalarını değiştirmesi için hükümetine baskı yapardı.
 
Bu zeminde kitap üç cildinde, Batı ve özellikle Amerika toplumlarının değerlerini, güzel ahlaklarını övmekten de geri kalmıyor, fırsat buldukça Yahudiliği, değerlerini övmeyi ve bu âlemin ışı olmaları için Yahudilerin rolünü de unutmuyor.
 
Devamlı Siyonizm ile Yahudi Diyanetinin birbirinden ayrı olduğunun altını çiziyor. Hatta birincisini Arap İslam kültüründe bilinen Deccal olarak vasfediyor ve kitabın birinci cildinin başlığı da budur.
 
Eğer yazar kendisi de Yahudi olmasaydı, bu sözleri sarf etmeye cesaret edemezdi veya Yahudi dinine mensubiyeti olmasaydı, bu sert eleştirileri Siyonistleşmiş Batı tarafından sorgusuz kalmazdı diyelim. Siyonist oluşumunun meşruiyetini kabul etmemesi de dikkat çeken başka bir noktadır. Filistin halkının herhangi bir kurbanı bu oluşuma meşruiyet kazandırabilecek tek taraf olduğunun altını da önemle çizmektedir ve bundan dolayı Siyonist oluşum onların haklarını tanımak zorundadır.
Kitap tarihi bir zincirleme şeklinde seyredip Birinci Dünya Savaşından başlar ve Barack Obama dönemiyle biter.
 
Mühim Başlıklar
 
Burada bazı fasılların başlıklarını zikretmek, zaman zaman bazı şeyler ile ilişkilerde karışıklık olduğu gibi görünen durumları açıklamak açısından, faydalı olacaktır.

Birinci kitap, Deccal: ABD halkına, kıyametin yaklaştığına dair bir çağrı (Har Mecdun/Cebel Mecdun); Kabirden bir ses (Golda Meir ile ilgili); İngiltere sonunda Siyonist kartı oynadı; İngiltere Araplara ihanet etti; İngiltere’nin Siyonist kartı oynamasının sebebi nedir; Bir Haham ve Deccal; Güvenilir Siyonist (Winston Churchill); İntihar (Forrestal) v.b.
İkinci kitap, Davut Calut’u İmkânsız Bırakıyor: Soykırım uydurması (Filistin’in bölünüp, isminin haritadan silinmesiyle ilgili); Suikast ″Siyonist harekâtı″; Birleşmiş Milletlerin Filistin’e elçisi İsveçli Kont Folke Bernadotte; İsrail barışa hayır diyor; Cemal Abdunnasır’ın düşmana dönüşmesi; Elveda Moshe Scharett… Şeytan’ın zaferi; Olmayan büyük çatışma; Dönemeç: John F. Kennedy suikastı v.b.
Üçüncü kitap, Sonu olmayan Çatışma: Önyargılı Amerika, Cemal Abdunnasır ile savaş ve Büyük İsrail’in inşası; Liberty gemisi sorunu; BM Güvenlik Konseyinin doğruluğuna elveda; Barış imkânları oluştuğu zaman; Geleceği belirten an; Filistin ulusal bilincinin teyakkuzu; ABD sadece karlı atı destekliyor; Vasfi Et-Tal suikastı… Hedef ve neticeleri; Ekim savaşı (Buna Siyonist isim, ″Af Günü Savaşı″ ismini kullanıyor); Devlet terörü, İsrail davranış kuralını kurban ediyor v.b.
Yazar üçüncü kitabı, Barış mümkün mü? Sorusuyla bitiriyor ancak olumsuz cevabı dikkat çekicidir.
Faydalı Bilgiler
Kitap üç cildiyle, ilk defa gördüğümüz önemli kemiyette mühim bilgi ihtiva ediyor ve yazar ″Ortadoğu’da adalet ve barış için çalışan her kese hediye ettiğim epik bir öyküdür″ sözleriyle ilan ettiği hedefine hizmet için toplamıştır. Ancak adaletten tam olarak ne kastettiği anlaşılmıyor, kurban için mi yoksa hem kurban hem de suçlu içi mi?
Akademik bir çalışmadan çok medya çalışması olduğunu söyleyebileceğimiz kitapta, belli sorunlar ile ilgili bakış açısını tekit etmek için, yazarın topladığı değişik gerçekler varittir. Bunların içinde dört özel konu var, üçü için ayrı bir fasıl tahsis edilmiş ve ben bunlara kısaca değinmek istiyorum.
Amerika savunma bakanının intiharı ve bunun Roosevelt ve Truman idarelerinin Filistin sorunu konumlarıyla irtibatı hakkında, alaylı üsluplarla çok yazılar yazıldı, ancak yazar iki konu arasında derin irtibat olduğunu açıklıyor. Ve intihar eden bakanın, Filistin sorununun ABD siyasetini belirleyen bir iç meseleye dönüştürülmesine karşı çıktığını, her iki partiden, Demokratik ve Cumhuriyetçi, Yahudi ve Siyonist harekâtı iç siyasette tutmamalarını defalarca talep ettiğini, hatta Filistin konusunda Amerika siyaseti Arap bakış açısından yana olmasını savunduğunu açıklıyor. Ama boşuna…
İkinci sorun, Amerika dinleme gemisi Liberty’ye yönelik İsrail hava saldırısı ile ilgilidir. Bu olayla ilgili çok şey söylendi, çok kitap yazıldı ancak Alan Hart’ın yazdıkları doğruya daha yakın gibi görünüyor.
Yazara göre, Amerika savaş gemisine yönelik Siyonist hava saldırısının sebebi, bu gemi Siyonist Ordu Komutanlığı ile değişik askeri yönetimler arasındaki bağlantıları dinlemesidir, bu yolla İsrail’in, sınırlı savaş ve Suriye Ürdün topraklarını işgâl etmeme hususunda, Amerika yönetimi ile olan anlaşmaya bağlılığı denetleniyordu.
Ne olursa olsun, 1967 savaşının Amerika ve Siyonist siyasi yönetimlerinin ortak çalışması olduğu açıktır. Hedefi, Arap konumunu yıkma ve Siyonist Batı ile anlaşma şartlarını ele almasını engelleme yolunu açacak Arap lider Cemal Abdunnasır’ı düşürmekti.
İngiltere Hava Kuvvetlerinden ve ″SAS″ olarak isimlendirilen özel kuvvetlerinden bazı bölüklerin Ekim savaşında, İsrail güçlerinin yanında saldırıya katıldığını biliyoruz.
Üçüncü konu, Mısır lideri Hüsnü Mübarek’in ateşkes konuşmalarını barış olarak değiştirmesi, Ben Gurion’u karşılamaya hazır olduğunu bildirmesi, tecavüz devletiyle süresiz barış imzalanması ve İsrail’in Suriye’ye Taber Gölünün bir kısmını verme karşılığında Suriye’de oturan 100 bin Filistinliye ilaveten değişik Arap Ülkelerine sürülmüş 200 bin Filistinliyi vatandaşlığa alınmasıile ilgilidir. Listeye Nukraşi, Kral Faruk v.s. hatta Abdullah Bin Hüseyn Bin Ali’yi de eklemeyi unutmamak gerek.
Dördüncü konu, Ürdün Başbakanı Vasfi Et-Tel suikastı ile irtibatlıdır. Vasfi, velinimeti gibi anti Filistin direnişinin mızrak ucunu teşkil ediyordu ve 28.11.1971’de Kahire’de suikasta kurban gitti.
Olayla ilgili çok konuşuldu, Mısır yönetimi, Ürdün Kralı Hüseyin Bin Tellal ve ″Kara Eylül″ örgütü gibi birçok taraf suikast eyleminde suçlandı.
Ancak yazar, katilin, Ürdünlü kendi korumalarından biri olduğunu söylüyor ve bunu da – Fetih örgütü merkez komite üyesi Halit Hasan’ın sözlerine itimat ederek – Ürdün Kralının kendisinden ve planlarından korkup tasfiye etmesine bağlıyor. Aynı şekilde işin arkasında Amerikan eli olduğunu da söylüyor ve bundan Henry Kissinger’i kastettiğini açıklıyor.
Bunlara ilave olarak yazar, Halit Hasanla olan konuşmasına dayanarak şunları kaydediyor: Vasfi Et-Tel, Suudi Kralı Faysal aracılığıyla Filistin Özgürlük Örgütünün Ürdün’de tekrar siyasete dönmesini öngören anlaşmayı imzalamadan 20 dakika önce öldürüldü. Örgüt Ahraş, Cereş ve Aclun katliamlarından sonra silahlı mücadeleden vazgeçtiğini ilan edip, BM Güvenlik Konseyinin 242 nolu kararına dayanarak, İsrail ile barış görüşmelerini Ürdün Kralı Hüseyn Bin Talal’a bıraktığını açıklamıştı. Ve sonra üzerine karikatür devletini inşa etmesi için anlaşmaları örgüte teslim edecekti.
Ürdünlü korumalarından birinin suikasta katılma malumatlarının doğruluğu uzak bir ihtimal olmamakla birlikte, bekli de hatayla, diğer taraftan rahmetli Ebu İyad, Fetih yönetimin milis silahını teslim aldığı takdirde, Ürdün Kuvvetlerini Amman şehrine sokmama anlaşmasını bozduğundan dolayı Vasfi’yi cezalandıracağına yemin ettiği malumatları da var ve öyle de oldu.
Filistin konusunun gerçeklerini bilmek nerdeyse muhaldir, çünkü etrafı duygu ve engellerle çevrilidir.
Bunu açıklamak için şu soruyu sorabiliriz: John Kennedy’yi kim öldürdü? Robert Kennedy’yi öldüren Serhan Serhan mı? Yoksa yanlışlıkla korumalarından birinin kurşunuyla mı öldü? Çünkü açıklanmayan otopsi raporuna göre, öldüren kurşun, suçlunun durduğu yerin karşısından gelmişti.
Martin Luter King’i; Malcolm X’i; Mehdi Bin Bereket’i; Komutan Ebu Cihad’ı… kim öldürdü?
Son Söz
Kitap, medya savaşında düşmana karşı çok önemli bilgiler ihtiva etmektedir, çünkü Batı zihniyetine o zihniyeti bilen ve o camianın kültürüne mensup birisi tarafından yazılmıştır. Arap okurları için de mühimdir, çünkü birçok faydalı sırlara vakıf ediyor ve birçoğumuza göre bedihi sayılan şeyleri siliyor.
Aynı zamanda, her hangi bir anlaşmasızlığın gidişatını belirlemede hiçbir kitaba aşırı önem vermemek ve şu ana noktayı da unutmamak gerekir: Düşmanla mücadele medya veya siyaset ya da düşmana meyyal güçlerin gölgesinde yapılan ve bize yarar sağlamayan anlaşmalarla kararlaştırılamaz. Bu, yıkma, aşağılama, daha fazla bölünme ve yenilgiden başka bir şey getirmeyecek.
Düşman Lübnan’dan kovularak, arkasından yenilgi ve hayal kırıklığı eteğini sürükleyerek çıktı, bunun sebebi medya değildi, Lübnan Ulusal İslami direnişin getirdiği ağır bedeli ödediği için idi. ABD ve NATO güçleri 1982’de, o direnişin verdiği büyük zararlardan dolayı Lübnan’dan kaçarak çıktı. Amerika güçleri Somali’den, direnişin kovmasıyla, televizyon kanallarının canlı naklettiği yenilgilere uğratmasıyla çıktı.
NATO güçleri şimdi Afganistan’dan, günlük aldığı darbeler sebebiyle çekilmek için yalvarıyor. Irak’tan çekilmeye başlaması, ABD Başkanı Obama’nın kibarlığından, onun ve halkının talihsiz Irak halkına yönelik adalet ve insaf duygularından dolayı değildir, sebebi Irak direnişinin verdiği büyük zarar ve zillettir.
Batının daha önce, başta Vietnam olmak üzere dünyanın birçok yerinde aldığı yenilgilerin nedeni hep bu olmuştur.
Sömürgeci Batı, yararlarının tehlikede olduğu, batı halkının, faydasız savaşlarda insanını ve parasını kaybetmenin boşuna olduğunu düşündüğü zaman ancak biz ülkemizi özgürleştirmeye yönelik ilerleyebiliyor ve gelişme yolunda yürüyebiliyoruz. Bunun haricinde her şey vehimden ibarettir.

Haber Ara