Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Kadınları, genç kızları, kılık kıyafetine göre, inancına, aidiyetine veya aile yapısına göre üniversite eğitiminden mahrum bırakmak, üniversitenin özgürlükçü niteliğini aşındıran ilkel ve gerici bir tutumdur" dedi.
Erdoğan, Conrad Otel'de düzenlenen "Kadının Güçlendirilmesi ve Beşeri Güvenliğin İnşası" konulu Küresel Eylem İçin Parlamenterler 32. Yıllık Forumu'nda yaptığı konuşmada, kadın erkek ayrımcılığında, özellikle kadınların kendi arasındaki eşitsizliğe dikkat çekmeye çalıştığını söyledi.
Bu bağlamda kadınların eğitimi konusuna da ayrı bir parantez açmakta fayda gördüğünü belirten Erdoğan, kadın erkek eşitliği veya eşitsizliği konuşulurken, burada özellikle kadınların kendi aralarında eşitlik ve eşitsizlikte de dayanışmalarını çok önemsediğini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, "Eğer kadınlar kendi aralarında eşitlik veya eşitsizliği halledemiyorlarsa, kadın erkek arasındaki eşitlik veya eşitsizliğin ne anlamı var. Önce bunun halledilmesi gerekir. Fakat bu unutturuluyor. Bu gündeme getirilmiyor. Bunu her konuda söylüyorum. Bunu ileri demokrasi konusunda söylüyorum, bunu özgürlükler konusunda söylüyorum, bunu özellikle ekonomik bağımsızlık konusunda söylüyorum" şeklinde konuştu.
Recep Tayyip Erdoğan, kadınların toplumsal hayatın aktif ve etkin bir parçası haline gelmesi için en önemli hususların başında eğitim konusunun geldiğini vurgulayarak, "Her alanda olduğu gibi, eğitimde de kadınlarımızın herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmaması, kılık kıyafetine, inancına veya sosyal statüsüne bakılarak eğitim hakkından mahrum bırakılmaması gerekiyor" diye konuştu.
Türkiye'de bunu gerçekten takip ettiğini, bazı televizyon kanallarında kadınların tartışmalarını izlediğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Orada, kadın erkek fırsat eşitliği, haklar noktasında eşitlik veya eşitsizlik konuşulurken, bakıyorum ki kılık kıyafetinden dolayı eğitim özgürlüğünü kaybetmiş bunu yaşamayan hanımlara, hanım kızlarımıza karşı, başı örtülü olmayan bayanlar, onların haklarını savunmuyor. O noktada kalkıp bir mücadele vermiyor. Şimdi, bu adil bir yaklaşım tarzı mı? Önce buradan işe başlamamız gerekir. Önce kadınların kendi dayanışmasını sağlamak gerekir.
Bakıyorsun bir başörtülü bayan, kalkıp başı açık bayan için 'Ben senin haklarını savunacağım' diyor. 'Seni mahalle baskısından kurtarmak için her türlü mücadeleyi vereceğim' diyor. Ama öbür taraftan, başını örtmeyen hanım kardeşim, kalkıp başı örtülü olan için 'Ben de senin için bu mücadeleyi vereceğim' diyemiyor. İşte işin sırrı bu."
Başbakan Erdoğan, Pakistanlı, Iraklı, Filistinli, Sudanlı, Afganistanlı kadınların, bizzat gözlemlediği dramlarını aktardığını anımsatarak, ne yazık ki aynı kadınların, modern dünyada, gelişmiş ülkelerde ve gelişmiş demokrasilerde de benzeri şiddet ve ayrımcılığa maruz kaldıklarını kaydetti.
"Dünya genelinde, üniversite eğitiminde, kadınların karşı karşıya kaldığı ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği çok ciddi ve gelecek nesilleri de ilgilendiren bir boyuta ulaştı" diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Şunu açıklıkla ve samimiyetle ifade etmek istiyorum: Kadınları, genç kızları, kılık kıyafetine göre, inancına, aidiyetine veya aile yapısına göre üniversite eğitiminden mahrum bırakmak, üniversitenin özgürlükçü niteliğini aşındıran ilkel ve gerici bir tutumdur. Aynı şekilde, kılık kıyafetlerinden, inançlarından ya da geldikleri ülkelere bakarak, kadınları, çeşitli hizmetleri almaktan mahrum bırakmak, demokrasinin ve insan haklarının özüyle çelişmektedir. "
"Bütün kadınlar mücadele vermeli"
Erdoğan, milletin de bu düzenlemelere destek vererek 12 Eylüldeki referandumda yüzde 58 oranında "Evet" oyu kullandığını kaydetti. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Modern dünyada kadının istismarına, bir meta olarak, bir reklam aracı olarak kullanılmasına da şiddetle karşı çıktığımızı burada ifade etmek istiyorum. Kadının bir reklam aracı olarak kullanılmasına karşı bütün kadınlarımızın da bana göre engel olma mücadelesini vermesi gerekir. Kadına yönelik her türlü şiddet ne ise kadının bir reklam aracı olarak bana göre taciz edilmesi de aynıdır. Ayrımcılık, baskı ve sindirmenin, hangi ülkede, hangi coğrafyada olursa olsun, tüm kadınlar tarafından karşısında durulması gerektiğine inanıyorum. Bir kez daha tekrarlamak durumundayım. Evet, sorun, bir insanlık sorunudur, bir vicdan sorunudur, bir insan hakkı sorunudur. Sorun, en az kadınlar kadar, erkeklerin, bizlerin de sorunudur. Ancak sorunun asıl sahibi olan kadınlar, güç birliği yaptıkça, iş birliği yaptıkça, sorunlarını daha kısa bir zamanda cesaretle dile getirdikçe, eminim ki çözümün karşısındaki her türlü direnç de eriyip gidecektir."