Işık Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünce düzenlenen ''Karmaşık Üçgen: ABD, İsrail, Türkiye'' başlıklı konferansta konuşan Desch, İstanbul'un, dolayısıyla Türkiye'nin, İslam kültürü ve politikasının merkezi olduğunu bildirdi.
Desch, Ortadoğu'da ve Avrupa'da, Türkiye'nin ABD'nin dış siyasetinin en önemli merkez parçalarından biri olduğunu ve bunun öneminin gelecekte daha da artacağını ifade etti.
Özellikle Türkiye ve İsrail'de din faktörünün önemli bir yer teşkil ettiğine dikkati çeken Desch, demokrasinin ve dinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini, bu iki ülkenin şu anki ikili ilişkilerinin en düşük seviyede olduğunu, geçmişte olduğu gibi bu ilişkilerin tekrar düzeltilmesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin AK Parti dönemiyle birlikte son yıllarda dış politikada büyük çıkış yaptığını belirten Desch, yönelimlerinin batıda endişelere neden olduğunu, Türkiye'nin batıdan uzaklaşarak daha çok İslam ülkelerine kaydığı görüntüsünün oluştuğunu dile getirdi.
Türkiye, ABD ve İsrail üçlüsünün beraber hareket etmesi halinde bölgede mevcut olan birçok sorunu çözme yolunda büyük adımlar atabileceğini savunan Desch, Türkiye'de AK Partinin yükselmesi ve İsrail'in barışa karşı tutumunun, iki ülke ilişkilerindeki son noktayı gösterdiğini bildirdi.
Desch, ABD'deki Yahudi lobilerinin İsrail'den yana tavır takındığını, buradaki düşüncenin, İsrail'in tek derdinin topraklarını ve sınırlarını korumak ve belirlemek olduğununu ifade ederek, ABD kongresinin yasama bölümünün, İsrail destekçisi bu lobilerden fazlasıyla etkilendiğine dikkati çekti.
ABD Başkanı Barack Obama'nın ilk seçildiği zamandan beri Ortadoğu, Arap ülkeleri ve Filistin-İsrail sorunlarıyla bugüne dek diğer ABD başkanlarından daha fazla ilgilendiğini bildiren Desch, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD'nin barış süreciyle ilgili önerilerine karşılık şart koştuğunu, dolayısıyla barış için bir sonuca varılamadığını söyledi.
İsrail'in kendi vatandaşlarının da Filistin-İsrail sorunuyla ilgili iki farklı fikre sahip olduğunu vurgulayan Desch, halkın yüzde 30-35'inin savaş karşıtı olduğunu, geri kalan kısmın da hükümeti desteklediğini anlattı.
Desch, laikliğin tam olarak benimsenip kavranmasının, ABD, Türkiye ve İsrail arasında oluşabilecek potansiyel dinsel çatışmaların da önüne geçeceğini belirtti.
-''BAZI DEMOKRATİKLİK ANLAYIŞLARI FARKLILAŞIYOR''-
Demokrasinin maliyetinin faydasından daha fazla olduğunu savunan Desch, ''Demokrasi şüphesiz harika, fakat bu durumun diğer ülkeler için daha farklı olduğunu düşünüyorum. Ben dünyanın laiklik sonrası dönemine doğru ilerlediğini düşünüyorum. Yani bazı demokratiklik anlayışları farklılaşıyor'' dedi.
Desch, Türkiye'nin dine olan yakınlığının, kendisini ABD'nin ve İsrail'in dine olan yakınlığından daha fazla endişelendirmediğini kaydederek, Türkiye'nin yükseliş döneminde olduğunu ve İslam'ın bu ülkeden her zaman pozitif göründüğünü ifade etti.
Türkiye ve İsrail'in ortak istekleri olduğunu dile getiren Desch, ''İki ülke de bölgelerinde savaş istemiyor, terörist aktivitelerin önüne geçmek ve nükleer silah karşıtlığını yaygınlaştırmak istiyor'' diye konuştu.
Desch, Türkiye'nin İslam ülkelerinin lideri olarak, bulunduğu coğrafi bölgedeki barış görevini üstlenmesinin ABD için çok önemli olduğunu belirterek, ''Türkiye'nin daha fazla İslam'a yakınlaştığını, fakat bu durumun kötü olmadığını düşünüyorum. Türkiye, gelişen ekonomisi ve modern İslam modeliyle örnek bir ülkedir'' ifadesini kullandı.
-SORULAR-
''ABD, sizce Ortadoğu'da adil bir rol oynuyor mu, İsrail'e gösterdiği toleransı örneğin İran'a ya da başka bir Müslüman ülkeye gösterir miydi?'' sorusu üzerine Desch, ''Bence göstermezdi. ABD'nin özellikle Yahudi lobisinden son derece etkilendiği gerçeği var. Dolayısıyla aynı şekilde davranmazdı'' diye yanıtladı.
Bir katılımcının, ''Türkiye'nin daha fazla dine yaklaştığını, İsrail'in ise derdinin tek başına bir devlet kurmak olduğunu, bu durumda iki ülkeyi de yerleştirilen üçgenin içerisinde en az 20 yıl daha göremediğini'' ifade etmesi üzerine de Desch, durumun o kadar da ümitsiz olmadığını, bu son olayların öncesine kadar iki ülke arasındaki ilişkilerin gayet iyi olduğunu ve yine olabileceğini kaydetti.