HSYK'daki seçimi Adalet Bakanlığı'nın listesi kazandı yönündeki yorumlara Arınç şöyle yanıt verdi:
''HSYK için Yargıtay 3 kişiyi, Danıştay 2 kişiyi seçiyor. Onlar da Yargıtay ve Danıştay'a üye olacakları seçiyor. Dolayısıyla taban genişlerse bu 'al gülüm ver gülüm' ve kast sistemi ortadan kalkacak, yargıda çoğulculuk ve katılımcılık sağlanmış olacak. Ayrıca sadece Yargıtay ve Danıştay'ı değil başka aktörleri de devreye sokmak lazım. 11 veya 12 bin kişi olduğu söyleniyor adli yargı ve idari yargıdaki hakimlerin. Bunların kendilerini temsil edecekleri seçmeleri çok doğal. İkincisi Adalet Akademisi Kurumu, üçüncüsü Cumhurbaşkanı'nın doğrudan seçeceği avukatlık yapmış bürokratlardan. Böylece üye sayısı 22'ye çıktı. Bunlardan 10 tanesini hakimlerin, savcıların bizzat seçmesi lazım. Onun için de bir seçim yapıldı.
Adalet Bakanlığı'nda bürokrat olarak çalışıp ama hakim sınıfında olanların adaylığı için hiçbir engel yok. Geçmişte olmuş. YARSAV'ın listesinde yine Adalet Bakanlığı bürokratlarından hakimler var. 'Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı liste ya da YARSAV'ın hazırladığı liste ya da Demokrat Hukukçuların hazırladığı listeler' diye konuşuluyor. Aslında bu listeleri yok kabul etmek gerek. Bir çarşaf liste var 200'den fazla kişi aday olmuş, bu adaylıkları ilan edilmiş, adaylıklara itirazlar söz konusu olmuş, propaganda yasağına itirazlar söz konusu olmuş ama YSK bunların hepsini de reddetmiş, adaleten hepsini geçerli kabul etmiş. Şimdi 'Bu Adalet Bakanlığının listesidir' gereği yok, Bu YARSAV'ın hazırladığı listedir, bu Demokrat Hukukçuların diye. Bunlar söylenebilir ama gerçek şudur YSK, Resmi Gazete'de adayları ilan etti, bu adaylara itirazları reddetti, kesinleşti ve 12 bin kişi sandık başına gitti seçimini yaptı.
10 tane seçiliyor, bunlardan 2 tanesinin Adalet Bakanlığında bürokrat olması söz konusu edilemez. 12 bin tane hakimi, savcıyı, adli ve idari yargıyı etkilemek söz konusu olamaz. Bunlar çocuk değil. Bunlar kürsüde yıllardan beri görev yapmış insanlar. Bunların da aklı var, bunların da fikri var, bunların da düşüncesi var, bunlar da bir seçim yaparken belli kriterlere göre oy veriyorlar. Bazı derneklerin sesleri fazla çıkmış olabilir ama bunların tabanda çok fazla itibar görmediği ve beğenilmediği şeklinde bir sonuca da ulaşabilirsiniz. 12 bin kişi sandığa gitti, seçimini yaptı ve bir liste ortaya çıkardı. Bu listede seçilenler olduğu gibi seçilemeyenler de olabilir. İlla Osman Kaçmaz'ın veya bir başkasının da seçilmesi gerekmiyor. İlla Ahmet'in veya Mehmet'in seçilebileceği diye bir garanti de yok.
YARSAV'ın listesinde de Adalet Bakanlığı'nda çalışanlar var. Bakanlık merkezinde çalışanlar var. O anlı, şanlı başkan Ömer Faruk Eminağaoğlu yıllardan beri tetkik hakim görünüyor. Her gün televizyon televizyon dolaşıyor ama, görevini nasıl yaptığını da doğrusu çok fazla bilmiyorum, bunların hepsi Adalet Bakanlığı'nın merkez teşkilatında, Yargıtay'ın merkezinde, Danıştay merkezinde çalışan insanlar. Asıl etkileyecek olanlar onlar. Yıllardan beri Danıştay'da ve Yargıtay'da tetkik hakim olarak çalışıyorlar. Yargıtayın bütün dairelerini biliyor, Anadolu'dan gelen dosyalar üzerinde inceleme imkanı var. Hakimlerle, savcılarla her zaman görüştüklerini kabul edebilirsiniz. Bunlar hayatın doğal akışında olacak şeyler ama seçim başka bir şey, sandığa gitmek başka bir şey, insanların tercihini hangi ölçülerde kullandığını tespit etmek farklı bir şey. Bu seçim bence çok demokratik bir seçim oldu. Bunun aksi bir sonuçta ortaya çıkabilirdi. Şunlar şunlar da seçilmiş olabilseydi, her halde bir başkasının onları eleştirmesini duymuş olacaktık. Adalet Bakanlığı'ndan sadece iki tane bürokratın YSK'nın verdiği izinle aday olabildiğini, bu adaylığı sebebiyle de bütün teşkilatı etkilemiş olacağını kabul etmek mümkün değil.
Çok oy alanların Adalet Bakanlığı camiasında çok daha fazla tanındığı, sevildiği, itibar edildiği, az oy alanların ise bu konuda çok tanınmadığı veya kendilerine bu konuda görev verilmek istenmediği gibi bir sonuç çıktı. Bu kadar basit, başka ne olabilir? Komplo teorilerine girmeye kalkarsanız her şey söylenebilir.
HSYK seçim sonuçlarına şüphesiz üzülenler de olmuştur ama bu sonuçtan memnun olanların çok daha fazla olacağını düşünüyorum. Bir milletvekili olarak çok sevindiğim olaylardan birisini dün yaşadım. Nedir o? Benim oylarımla Anayasa Mahkemesi'ne üye seçtim. Benim gibi bütün milletvekilleri oy kullandı. Bir milletvekilinin TBMM'de milli iradenin temsil edildiği bir yerde Anayasa Mahkemesi'ne üye seçmesinden daha sevindirici bir olay olamaz. Dün bunu gerçekleştirdik. Yani seçim çoktan oldu ama dün yeni iki üye Anayasa Mahkemesi'nde yemin etti. Bu Türkiye demokrasisi açısından o kadar güzel bir noktadır ki, Allah'a hamd ediyorum bana bugünleri gösterdi ama bunlara üzülenler de mutlaka olacaktır. O üzülenlerin bir kısmını dünkü törende göremedik.
AK Parti yüksek yargıyı ele geçirdi değerlendirmeleri haksız eleştiriler. Anayasa Mahkemesine üye seçimi sıradan, sokaktan geçen bir insanın yapabileceği bir şey değil. Belli ölçüleri var. Biz Anayasa Mahkemesine üye seçtik ama Sayıştay 3 aday gösterdi, Barolar Birliğinden 3 aday geldi onlardan birini seçtik. Gönderilen adaylardan birini seçiyoruz. Doğrudan aday seçme imkanımız olsaydı belki başkalarını da seçebilirdik. Demokrasi böyle bir şeydir artık bunu hazmetmek lazım.
Barolar Birliği'nden gelen bizim adam diye bir şey olur mu? Bizim adam, sizin adam diye bir şey olur mu? Ben 25 sene avukatlık yaptım. Barolar Birliği, baro başkanlarını topladı, onlar kendi aralarında 3 adayı seçip bize gönderdiler. Biz de onlardan bir tanesi seçtik.''