TIMETURK / HABER MERKEZİ
Kimisi "bu iş Fatih Erbakan'a kalır" dedi. Kimisi "İşte benim partim" diyerek heyecanını dile getirdi. Kimisi "durun daha koalisyon gündeme gelecek" dedi. Kimi de süreci "Erbakan düşmanlığı eleştiriden sayılmaz" diyerek yorumladı. İşte gazete yazarlarının Saadet Partisi kongresi hakkındaki yorumları...
ABDULKADİR ÖZKAN - MİLLİ GAZETE
Emanet sahibine teslim edildi
Erbakan Hoca'nın delegeler tarafından genel başkanlığa adaylığının teklifi ve oy birliği ile genel başkan seçilmesi ile de Milli Görüş hareketi yeniden sahibine teslim edilmiş oluyordu.
Aslında Erbakan Hoca her zaman Milli Görüş hareketinin lideri idi. Ne var ki, son olaylar sanki bu konuyu tartışmalı hale getirme gayreti olarak ortaya çıkmış bu ise ister istemez böyle bir gelişmeyi kabul etmeyenlerin partilerini sahiplenmeleri sonuçlanmıştır. Son kongrenin anlamı budur
AHMET HAKAN – HÜRRİYET
Bu İş Fatih’e kalır
85 yaşındaki Necmettin Erbakan’ın Saadet Partisi’nin başına geçmesi olayını nasıl yorumlayacağız?
Hapis cezası alınca “Liderimiz çok yaşlı, hapsi giremez” diyenlerin, iş parti genel başkanlığa gelince “liderimiz çok yaşlı, bu işi yapamaz” dememelerini neye bağlayacağız?
Ben şöyle bir izah buldum:
Sanırım “Bir tarihe kadar Erbakan Hoca / Ondan sonra Fatih Erbakan” formülü işletilecek.
Yani Erbakan Hoca, “Fatih’e geçiş dönemi kanlı olmasın” diye kendini ortaya atmış durumda...
ABDURRAHMAN DİLİPAK – YENİ AKİT
SP Kongresi oldu sonunda
Bakalım bu tartışma nerede, ne zaman, nasıl noktalanacak. Şimdi sıra Kurtulmuş’un partisinde. Sonra seçim ittifakı tartışmaları gelecek gündeme. Ama önce şu 10 Kasım’ı atlatmamız gerek..
MEHMET ALTAN – STAR
Erbakan kamyonu
Güne ise 84 yaşındaki Necmettin Erbakan’ın Saadet Partisi Genel Başkanlığı’na seçilmesi damgasını vurdu. Aşırı yönetme ihtirasının siyasetçiyi ne durumlara düşürdüğünü gördüm
NASUHİ GÜNGÖR – STAR
Erbakan Düşmanlığı Eleştiri sayılabilir mi?
Daha önce Saadet Partisi, Numan Kurtulmuş’un ayrılık süreci ve gelecek üzerine pekçok yazı yazdım. Özellikle de şu noktanın altını kuvvetle çizdim. Necmettin Erbakan, Türk siyasi hayatının en önemli aktörlerinden birisidir.
Bugün ne yazık ki onun siyasi hayatımıza katkılarını ele alan kapsamlı çalışmalar yok. Batı’dan örnek vermekten hiç hazzetmem. Ama Batıdaki herhangi bir ülkede, siyasi hayatı bu kadar kuvvetle etkilemiş bir isim üzerinde çoktan onlarca biyografi, anı ya da analiz yayınlanmış olurdu.
Bizdeki Necmettin Erbakan ve Milli Görüş eleştirilerini birkaç başlık altında toplamak mümkün. Bunlardan birincisi ve ciddiye alınması mümkün olmayanı, meseleyi ‘din karşıtlığı’ndan beslenen bir algıyla ele alanların söyledikleri. Cumhuriyet tarihinin bildik pozitivist ve ‘laikçi’ kalıplarını taşıyan bu modelin, Milli Görüş ya da Erbakan’la ilgili söylediklerinin, ne derinliği, ne de doğru dürüst bir öngörüsü oldu bugüne kadar.
Ciddiye alınamayacak bir diğer bakış açısı ise, Erbakan’la hayatları boyunca yıldızları barışmayan bazı dini grup ve cemaatlerin eleştirileri. Bunların rekabet, kişisel çekişme ve öfkeden arınmış bir üslupla Milli Görüş üzerinde düşüncelerini ifade etmesi bugüne kadar mümkün olmadı. Zira hepsinin kendi bulundukları alanda bir şekilde Erbakan’la rekabetleri söz konusuydu. Genel anlamda Risale-i Nur gruplarının, özellikle Yeni Asya ve Gülen hareketinin bu meseleyle ilgili değerlendirmeleri üç aşağı beş yukarı bu yönde oldu. İstisnaları çok az ne yazık ki.
Sözün kısası şu: Milli Görüş hareketi üzerinde ciddi, analitik, tarihsel derinliği olan ve kişisel hesaplaşmalardan uzak çalışmalara ihtiyacımız var.
ZEKİ CEYHAN – MİLLİ GAZETE
İşte benim partim!
Rabbimize sonsuz hamd ediyoruz! Aslında Ankara'da yapılan Saadet Partisi kongresinde şahit olduğumuz manzara karşısında Rabbimize ne kadar hamd etsek az! Türkiye sanki Ankara'ya akmış ve tüm Milli Görüşçüler tek vücut haline gelmiş gibiler! Tam "İşte benim partim" dedirten bir görünüm ile karşı karşıya kaldık! Yaşlısı-genci, kadını-erkeği hepsi aynı şeyi söylüyor, hepsi aynı şeyi istiyordu!
Tıpkı eskiden olduğu gibi! Milli Görüşçüler bir yol kazası yaşadılar ama şükürler olsun ki bu yol kazası artık mazide kaldı! Ankara'da tanık olduğumuz manzara bize kimsenin gücünün Milli Görüş'ü silmeye yetmeyeceğini bir kez daha göstermiş bulunuyor! Milli Görüş ne silinebilir ne de gölgelenebilir! Böylesine aktif, böylesine canlı, böylesine şuurlu insanları kim durdurabilir ki? Belli ki yaşadığımız son olaylar Milli Görüşçüleri bir ayrı bilemiş!
Bir ayrı şuurlandırmış! Bir ayrı heyecanlandırmış! Bir ayrı kendine getirmiş! Salon ağzına kadar dolu, bahçe dopdolu! Ve insanlar tek yürek halinde hareket ediyorlar! Hepsi de gözünü önümüzdeki seçimlere dikmiş durumda! Milli Görüş'ü tarihten silmek isteyenler, Milli Görüş'ü farklı görüşler ile gölgelemek isteyenler Milli Görüş tabanını o kadar etkilemiş ki şimdi hepsi bunlara fırsat vermemek için kolları sıvamış durumdalar!
İnanıyoruz ki dün Ankara'da yaşanan heyecan bugün tüm Türkiye'ye yayılmış olacak! Herkes kendi vilayetinde, kendi ilçesinde, kendi köyünde Milli Görüş'ün başarısı için çalışacak, koşturacak! Ve inanıyoruz ki zafere ulaşılacak! Milli Görüş camiası şimdi budanmış ulu bir ağaç gibi! Yani daha güçlü! Yani daha kararlı! Yani daha azimli! Kongre salonunda yaşanan o manzaraya tanık olduktan sonra başka türlü düşünmek mümkün değil! Bize bu güzel havayı yaşatan tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz! Bizlere "İşte benim partim" dedirten bu havayı teneffüs ettirenlere de elbette şükran borcumuz var! Bundan sonra işimiz mazide olanları bir kenara bırakıp, tüm gücümüzle yarınlar için çalışmaktan ibaret olacak!
Kongre salonunda yaşanan heyecan ve aşk seçim ortamına taşındığı zaman hiç kimsenin ummadığı sonuçları almak işten bile değil! Şuurlandık, çelikleştik, geliyoruz sloganı kuru bir slogan değil! Hele hele içi boş bir laf hiç değil! Anlayana çok şey söylüyor!