İkili, eski döneme ait onbinlerce iskelet kalıntısı ve yüzlerce mumya üzerinde gerçekleştirdikleri analizler sonucunda, sağlığında kanser hastalığı taşımış olduğuna dair belirtiye sahip birey sayısının bir avucu geçmediğini görmüş. David bu durumun, modern yaşam tarzının beraberinde getirdiği tütün kullanımı ve hava kirliliği gibi karsinojen etkenlerle ilişki olabileceğini belirtiyor.
Alınan sonuçlara göre endüstri devriminden bu yana çocuklarda görülen kanser oranı dramatik bir şekilde artış göstermekte. Bu da kanser vakalarındaki artışı, insanların günümüzde daha uzun yaşıyor olmalarının doğal bir sonucu olmaktan çıkarıyor. Sanayileşmiş ülkelerde ölümle biten hastalıklar konusunda kansere bir tek kalp-damar hastalıkları rakip olabiliyor.
Mumyalardan alınan doku örneklerinin tekrar sulandırılarak mikroskop altında yapılan analizleri, beşi iyi ve bir tanesi kötü huylu olmak üzere, sadece altı örnekte tümör oluşumuna ilişkin izlerin varolduğunu göstermiş.
Mumyaların dışında eski çağlara ait hayvan ve Neandertal iskeletleri üzerinde yapılan incelemelerin sonuçları da pek farklılık göstermiyor. Bilimsel literatürde bu tip kalıntılardan ancak bir kaç düzinesinde kanser varlığının belirtilerine rastlanıldığı, bunların da halen tartışmalı oldukları görülüyor.
Araştırma sırasında 3 bin yıllık kalıntıların yanında geçmiş dönemlere ait en eski yazılı belgeler de incelenmiş. Belgelerde kanserin yol açacağı belirtilere ilişkin kayıtlar nerdeyse yok gibi. Bir kaç benzer bulguysa genellikle cüzzam ve varisli damarlara bağlı hastalıklara bağlanmış.
Çalışmanın ortak yazarı Zimmerman, “Eski dönemlerde durum çok daha farklıydı. Doğal çevrede kanseri doğrudan tetikleyecek hiç bir şey yoktu. Vakalar istisnaiydi. Aslında kanser, insanın değişen beslenme ve yaşam alışkanlıklarıyla birlikte, kirlenen çevreye bağlı olarak gelişmesine yol açtığı bir modern çağ hastalığı” diyor.
ntvmsnbc