Siyasetin saatinin Türk takvimine göre çalmasının yakın olduğunu söyleyebilirim. Amerikan çıkışı, Türk siyasetine bölge düzleminde geniş bir nüfuz kazandıracaktır. Zira ABD gelecek muhtemel savaşlar ve askerî üsler konusu bir yana pratik olarak bölgeyi terk etmeye başladı. Askerî üsler bir on yıl sürebilir ve Araplardan bu üsleri savunanlar bulabilirsiniz ancak ABD siyasî açıdan pratik olarak bölgeyi terk ediyor.
Bu konudaki en belirgin husus geniş kapıdan giren Türk siyasetinin kazandığı ahlakî mantık. Türk siyaseti bölgede popüler. Türk siyasetçiler yüzlerini bölgeye döndüklerinde bu politikalara yönelik bir sevgi doğuyor. Amerikalı siyasiler önyargılı, fırsatçı ve yıkıcı bir siyaset sundular. Bu siyaset bütün zulüm çeşitlerini uyguluyor ve despot imparatorlukların bütün kavramlarını kullanıyor. Bu siyaset artık Türk politikalarına kendi sancağı altına girme dayatmasında bulunamıyor, Türk politikalarını ortadan kaldıramıyor ve bölge için alternatifler üretemiyor. Çünkü Amerikalılar tek başlarınalar ve bölge rejimleri siyaset ve savaş dünyalarındaki güçlerinin tamamını tükettiler ve klasik mantığa göre yürütülemeyeceğine kanaat getirdiler. Amerikalılar kendi müttefiklerine dahi vefalı olamadılar. Onlar için gelecek garantilerine sahip değiller. Hatta arzulanan değişimi gerçekleştirmek amacıyla askerî olarak müdahale ettikleri yerler dahi ülkelerimiz ve halklarımızın gözü önünde yeni yüklere dönüştü.
Dolayısıyla çağın mantığı halkların korku endişesi karşısında uygun gördüğü geçmişin zihniyeti doğrultusunda kalamaz. Aç bırakma, zulüm ve aşağılamanın sonucu olarak ülkelerin çoğunluğunda ölüm ve hayat mantığı eşitlendi. Halkların günlük gördüğü zulümler korkunun aksine direnişe yol açtı. Karşı koyma ruhu Afganistan ve birçok ülkedeki fakirlerden kaçmaktan ve mülteci kuyruklarında durmaktan çok her an patlamak isteyen bombalar çıkardı.
ABD özellikle de Temmuz 2006 ve Gazze savaşları sonrası bölge halklarını başarısız kılmakta aciz kaldı. Türk modelini alternatif olarak görüyorum çünkü yeni Türkiye ve politikaları Arap bölgesinin yaşadığı benzer şartlarda büyüdü. Arap politikalarını istisna tutuyorum çünkü Arap liderler hâlâ kendi halklarından uzaklar ve kendileri ile halkları arasında bağlantı kurmak için uzay gemileri inşa etmediler. Amerikan siyaseti aklın alamadığı çılgınlıklar yapıyor. Bütün Ortadoğu bölgesinin Somali gibi yarı devletler olmasını istiyor. Bu sorunlu bir mantıktır. Yarı devletler süreci mezhepçi ve etnik çekişmelerin körüklenmesine dayanıyor ve bölünmelerin ruhunu ateşliyor. Nihayetinde ABD, bu kaos ortasında yayılan aşırıcılık mantığını kavramıyor. Bu mantık yarı devletlerde doğuyor. Bulaşıcı bir hastalık bu. Zira devletin merkeziliği iç siyasî sorunların hacmi ne olursa olsun kaosu aşmanın garantisidir.
Amerikan siyaseti gitme yönünde ilerliyor. ABD'nin ülkelerimizdeki kaynakları kuruduğu için politikaları hayır vaat etmiyor ve kendi müttefiklerini dahi tatmin etmiyor. Rejimler ABD'ye bağlılıklarının yıkılışlarının adresi olduğunu hissediyorlar. Örneğin Irak Kürtleri Kerkük konusunda müsamaha gösterdiler ve daha fazlasını yapacaklar, yeniden Araplara yönelecekler ve Türkiye ile köprüler eski haline geri dönecek.
Örnek bağlamında eski Türk hükümetlerinin Suriye'ye suyun gitmesini engellemek için İsrail'le işbirliği yaparak inşa ettiği barajlar şimdi yeni Türkiye siyasetinde Suriye'ye destek stoklarına dönüşürken ABD'ye bağımlı İsrail bu deneyimi, Mısır'ı susuz bırakmak için Etiyopya'ya taşıdı. Hegemonya kurmak dışında bir şeyden anlamayan Amerikan siyasetinin mantığı bu. Buna karşın Türk siyaset mantığı, beklenen Amerikan gidişinin doğal alternatifi olacak. Londra'da Arapça yayımlanan
Eymen Halid / El Kuds El Arabi gazetesi, Filistinli yazar, 12 Ekim 2010 Çeviri: Zaman