Nizam Mardini*
Türkiye anayasa değişikliklerinin ardından, Avrupa tarzı laiklikten Amerikan tarzı laikliğe yönelerek İslam'ın laik sistemle tarihi kavgasını sonlandırabilir. Türk halkı da AKP'ye bu açıdan destek veriyor.
Türkiye’deki anayasa referandumuna bir demokrasi örneği olarak bakılabilir. Referandumun Türkiye’de devletin kimliği üzerine bir kavgaya dönüşmesinin ardından, bu model hem Türkiye’yi hem Ortadoğu’yu kimlik konusunda büyük etkilere yol açacak yeni bir geleceğe yönlendiriyor. Başbakan Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP, siyasal İslam’la laikler arasındaki çekişmede yeni bir denklemle karşı karşıya.
Anayasa değişikliklerinin birçoğu, Türkiye’nin AB üyeliği çabası bağlamında devletin yasal ve siyasi çatlaklarından kurtulması hedefine paralel bir çizgide seyrediyor. Ancak Erdoğan ve taraftarları, Türk siyasetini Batı’dan uzaklaştırmakla ve partinin genel seçimlerde üçüncü kez iktidara gelmesinin zeminini hazırlamakla suçlanıyor. Bu suçlamalar, bazı değişikliklerin Batılı liderleri ve insan hakları örgütlerini hoşnut eden demokratik eğilimlerle uyumlu görülmesine rağmen yöneltiliyor.
Cumhuriyetle uzlaşmış bir İslam
Türkiye’deki referandum, demokratik ülkelerde halka başvurmanın en doğru ilke olduğunu teyit etti. Türkiye’de anayasa değişikliklerine yüzde 42 oranında ‘hayır’, yüzde 58 oranında da ‘evet’ oyu çıkarken, gelecekteki devletin kimliğini bu sonuçlar doğrultusunda görmek mümkün. Bu devlet şu üç ayakla derinleşebilir: Batı standartlarında bir demokrasi; Avrupa ve özellikle de Fransa laikliğinden başörtüsüyle uzlaşı içindeki Amerikan laikliğine geçiş; cumhuriyetin temel değerleri ve ilkeleriyle uzlaşı içindeki ılımlı siyasal İslam. Türkiye’nin bağımsızlığını ilan edip Osmanlı saltanatının enkazının üzerine kurulmasından bu yana, ordu ve devletteki müttefikleri güçlü nüfuzlarını iktidara dayatmış, demokratik yolla seçilmiş yöneticilerin çabalarını başarısız kılmıştı.
Bu referandumda dikkat çeken noktalardan biri, ordunun Kenan Evren komutasında 12 Eylül 1980’de yaptığı kanlı darbenin 30. yıldönümünün seçilmesiydi. Ordu o dönemde binlerce siyasi eylemciyi idam etmiş, tutuklamış ve siyasi partileri yasaklamıştı. Referandum için 12 Eylül gününün seçilmesi, Erdoğan’ın ordunun ağır mirasını tasfiye etmeyi ve yıllardır askerle siviller arasında dönen çekişmeyi sivil yönetim lehinde sonuçlandıracak biçimde ordunun tahakkümüne son vermeyi amaçladığına dair bir mesaj veriyor. Anayasa değişikliği paketi, Türkiye’de sistemin yapısına, bileşenlerine ve araçlarına uzanan ve hassas noktalara temas eden yapısal krizi sonlandırma girişimini yansıtıyordu. Ayrıca paket sadece bazı anayasa maddelerinin değiştirilmesi girişiminden ibaret değil, iki model arasındaki çekişmenin de ifadesiydi.
Eksen tartışması sürecek
Ancak Erdoğan’ın referandum savaşını kazanması Türkiye’nin büyük iç ve dış sorunlarla karşılaşmayacağı anlamına da gelmez. Ülke hâlâ büyük sorunlarla mücadele ediyor. Kürtler ve Alevilerin yanı sıra Rum Ortodoks Kilisesi’nin kültürel haklarla ilgili talepleriyle uygun bir ilişki kurulması bu sorunlardan bazıları. Türkiye ilerici dinamizmine rağmen, Türklerle Kürtler, İslam’la laiklik veya Doğu’yla Batı arasındaki çekişmelere sahne olan bir devlet sınıfında yer alıyor. Dolayısıyla ileride Türkiye’nin tarihsel Doğulu eğilimleri nedeniyle Batılı klasik koalisyonlarını bırakacağına dair ciddi tartışmalar izleyebiliriz.
AB efsanesi de yıkılabilir
Türkiye, AB’nin üyeliği konusundaki tereddüdünü ortadan kaldırmak için laik ve demokratik pratiğini güçlendirmeye ve ekonomik parlaklık sayesinde yapısal ilerleme sağlamaya çalışıyor. Fakat Türkiye’nin ileriye doğru ilave adımlar atarken Avrupasız bir geleceğe dair birçok soru işaretini ve endişe kaynağını da sorgulaması gerekiyor. AB de kendi adında, Türkiye’nin Avrupa hayaline duyduğu güvenin azalmasının, bu ülkeyi Avrupa’dan başka hiç kimsenin liberalleştiremeyeceği yönündeki efsaneyi boşa çıkaracağının farkında.
Siyasal İslam Erdoğan döneminde ılımlı hale geldi; bu ılımlılık, laik sistemin yanı sıra AB ve ABD temsilcilerinin birçok talebine ve şartlarına verilen olumlu bir karşılıktı. Türk demokrasisi tarihi referandum sayesinde iç ve dış tehlikeleri bertaraf etmekte başarılı olursa, bu başarı İslam’la laiklik arasındaki ‘tarihi zıtlaşma’ya da son verebilir. Erdoğan’ın hem İslami hem laik aşırılığı ortadan kaldırmaya dayanan eğilimlerine verilen halk desteği, Arap ve İslam dünyasındaki İslam-laiklik zıtlaşmasını da çözebilir.
Kaynak:*Lübnan Gazetesi / Müstakbel Çeviri: Radikal