Dolar

34,8957

Euro

36,7306

Altın

3.012,17

Bist

10.058,63

Bu düşmanlık yeni bir olgu mu?

Eskiden, Hollandacadaki hoşgörü kelimesi, esrar satan kahve dükkânları gibi şeyler için kullanılırdı. Artık çok daha karanlık bir kullanımı var.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-10-09 19:35:42

Bu düşmanlık yeni bir olgu mu?
The Guardian bugünkü baş yazısında Wilders ile gelen tartışmalara farklı bir pencereden baktı. İşte o yazı:

Bu hafta, merkez sağdaki azınlık koalisyonu Avrupa'nın en önde gelen İslam düşmanı olan Geert Wilders'la "hoşgörü" anlaşması imzaladı. Hollandalı Hıristiyan Demokratlarla sağcı VVD tarafından kotarılan anlaşmalar Wilders'ın Özgürlük Partisi'nin kabineye gireceği anlamına gelmiyor. Ancak azınlık koalisyonu, göç karşıtı partinin desteğine muhtaç olacak.

Karşılığında Wilders ne alacak? Daha sıkı göçmen kontrolleri, peçe yasağı ve yeni göçmenlere şartlı pasaport verilmesi (ki böyle bir şey, AB uygulamalarına aykırı hususlar taşıyabilir). Yeni koalisyon Wilders'ın nefret menüsünün kalanını (Müslümanların kitleler halinde sınır dışı edilmesi, Kur'an'ın yasaklanması ve türbanın vergilendirilmesi) reddetmek noktasında mutabık. Hoşgörü kelimesini kullanmaları bundan.

Bu, siyasal istikrarsızlığın reçetesi. Hıristiyan Demokrat bir muhalif yakın zamanda şöyle konuştu: "Bölünmüş bir ülkede, böylesi bir yapılanmayla Wilders'a, İslam düşmanı mesajını yayacağı bir platform vermemeliyiz." Olan tam da bu. Wilders, parlamentoda gözde meselesine dair ağzını açtığı anda, bu yeni koalisyon yıkılmanın eşiğine gelecek.

Öte yandan, Wilders'ın, bu hafta son derece başarılı şekilde kullandığı bir başka platformu daha var. Wilders, Kur'an'ı Kavgam'a benzetmek ve Müslümanları faşist olarak tanımlamak suretiyle Müslümanlara karşı nefret ve ayrımcılığı kışkırtmaktan dolayı hakkında yapılan beş suçlamanın görüldüğü davanın hâkimini taraflı olduğu gerekçesiyle azlettirmeye çalıştı ama bunu başaramadı. Davanın parlamentodaki aritmetiğe hiçbir etkisi yok, çünkü mahkûm olsa bile sandalyesini koruyacak. Ancak her ne kadar din özgürlüğü düşmanı olsa da Wilders'a, kendisini ifade özgürlüğü kurbanı olarak takdim etme şansını veriyor.

Hollanda'daki parlamenter siyasetin nüansları, başta ilgi çekmesinin önemli olduğu blog âleminde olmak üzere Müslüman dünyada gözden kaçırılmışa benziyor. Wilders en son, Kur'an'ı şiddete teşvik etmekle suçlayan Fitne filmiyle Danimarka'nın karikatür meselesi boyutlarında bir fırtına kopartmaya kalktığında internette aktif olan Müslümanlar, öfke ateşlerini söndürmeye ikna olmuştu. Wilders'ın, Hollanda siyasetinin senaryosunda kendisine bir hayli merkezde olduğu bir parça yazdığı bir dönemde, bir dahaki sefere aynısını yaparlar mı? Wilders yeni bir olgu değil. Filozof Slavoj Zizek'in bu hafta The Guardian'da yazdığı gibi, Avrupa'da, merkezin popülist neofaşizm tarafından zorlandığı yeni bir eğilimin parçası. Önümüzdeki aylarda Hollanda'da olacaklar daha geniş kitleler tarafından izlenmeyi hak ediyor.
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara