Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Van gölü canavarı

Şimdiye kadar hep bölge turizmini canlandırmak için uydurulmuş, aslı esası olmayan bir efsane gözüyle bakılan Van Gölü Canavarı’nın, bundan 121 yıl önce bir Osmanlı gazetesine manşet olduğunu biliyor muydunuz?..

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-10-08 10:43:17

Van gölü canavarı

1993 yılında Türkiye, Van Gölü’nde yaşadığı iddia edilen esrarengiz bir yaratığın haberleriyle çalkalanmıştı. Gördüğünü iddia edenlere göre bu mahlûk, sırtında sivri çıkıntıları olan 15 metre uzunluğunda bir canavardı. Dünyada eşi benzeri olmayan bu deniz hayvanına bir isim bulmakta pek de zorluk çekmedik. Mesken tuttuğu göle nisbetle kendisine hemen bir isim yakıştırılıverdi: Van Gölü Canavarı!

Fakat bir mesele vardı. İsim bulmasına hemen bulmuş ve adını koyuvermiştik ama acaba böyle bir canavar gerçekten var mıydı, yoksa o bir efsaneden mi ibaretti? Ülke günlerce bunun haberleriyle çalkalandı ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bölgeye bilimsel bir araştırma ekibi göndermeye mecbur oldu. Ne hikmetse halka kendini gösteren canavar, bilim heyetleri bölgeye geldiği zaman sırra kadem basıyordu!

O taraflardan ne zaman bir “Var!” sesi çıksa mıntıkaya ulaşan bilimselciler, belgeselciler, araştırmacılar “Biz görmedik, etmedik” diyerek daima inkâr ediyorlardı. O günden bugüne canavarı gören 1000’den fazla kişi olduğu söylenmesine, elde birçok fotoğraf ve videolar bulunmasına rağmen her ne hal ise hâlâ ispatlanmış bilimsel bir done meydana çıkamamıştı. Ne var ki bölge halkı Gevaş ilçesine canavarın bir heykelini dikecek kadar onun varlığına inanıyordu.
Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde İstanbul’da yayınlanan Saadet gazetesinin 1889 yılı Nisan ayı sonlarında çıkan 1322 numaralı nüshasındaki haberi görene kadar, bizim de Van Gölü Canavarı ile ilgili bildiklerimiz yukarıda anlattıklarımızdan ibaretti. Van Gölü’nün Ahlat sahillerinden geçerken abdest almak için göl kenarına inen bir yolcunun başına gelenler, neşredilen haberin konusunu oluşturuyor.
Aşağıda sadeleştirerek verdiğimiz bu haber, hayvanın varlığını ispat eder mi etmez mi onu bilemeyiz. Fakat Van Gölü Canavarı 1993 yılında değil bundan tam 121 yıl evvel 1889 senesinde âleme velvele-resân olmuştu vesselâm!
“Bitlis gazetesinden nakildir:
“Bitlis merkez sancağına bağlı Hizan kazası ahalisinden üç kişi, yolculuğa çıkıp Bulanık taraflarına giderken yolları güzergâh olması bakımından Van Denizi’nin (Gölü’nün) Ahlat tarafı sahillerine tesadüf eder. Bunlardan birisi namaz kılmak için deniz (göl) kenarında bir yerde abdestini almaya başlar. Sıra ayaklarına gelip yıkamak için azıcık deniz içine girer girmez, deniz hayvanlarından birisi derhal ayağına sarılıp kendisini denize çekmeye, bu ise bütün kuvvetiyle dışarı çıkmaya çabalar. Yalnız başına hayvanın tasallutundan kurtulamayacağını anlayınca feryat ile arkadaşlarından yardım ister. Arkadaşları ulaşıp güç hal ile çekerek bu şahıs denizden dışarı çıkarılır ise de, hücum eden hayvan, zavallı adamın ayağının topuğundan diz kapağı altına kadar sarılmıştır. Başı ve kuyruğu olmayan basit bir cisim halinde görülen bu hayvanın verdiği şiddet ve sıkıştırmadan adamın feryadı göklere çıkar.

“Yoldaşları şu afetzedeyi bu korku ve felâketten kurtarmak üzere yaralayıcı alet ile hayvanı öldürmeye her ne kadar çalışırlarsa da tesir etmediğini ve olanca teşebbüslerinin bir türlü neticeye ulaşmadığını anlayınca, ümitsizliklerinden hayvanı ateşle yakmayı düşünürler. O anda tedarik ettikleri çerçöpü ateşlendirip biçare adamın, hayvanın sarılmış olduğu ayağını ateşe karşı verirler. Ateş tesirini gösterir göstermez hayvandan yürek tırmalayan bir çığlık zuhur eder. Bunu müteakip hayvan, bir heybet ve kuvvetle havaya doğru fırlar, ayağını kaplamış ve kapamış olduğu adamı da beraber kaldırıp yirmi beş metre kadar yükseğe çıktıktan sonra denize doğru inerek adamı da beraber alıp götürür.

“İlk bakışta böyle bir rivayetin külliyen asılsız olmasına hükmetmek lazım gelir. Çünkü bunda akıl, fikir ve zihne uyan bir cihet yoktur. Fakat râvileri çok ve bir de musibete duçar olan şahsın arkadaşları tarafından şahit olunarak gelen bir haber olmasına bakılınca insanın hayret etmemesi imkânsız görülür.”

Kaynak: Saadet Gazetesi, numara: 1322, 28 Şaban 1306 [29 Nisan 1889]

Yedikıta Dergisi


Haber Ara