Dolar

34,8800

Euro

36,8224

Altın

3.049,96

Bist

10.104,20

Battık diyen Kalkavan'a cevap

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Kriz sonrasında gidişat çok hazin." diyen Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan'a, "Tersanelerde gelinen noktayı görmeden 'battık, bittik' demek doğru değildir. Ticaret inişi ve çıkışı olan bir yolculuktur. Her zaman tırmanamazsınız." cevabını verdi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-10-02 16:49:00

Battık diyen Kalkavan'a cevap
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde 'Kaptan Arif Bayraktar' gemisinin teslim törenine katıldı. Törene; Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan ile birlikte çok sayıda davetli katıldı.

Törende söz alan Metin Kalkavan, sözlerine "Başbakanım, düşüncesel olarak verdiğiniz destek için şükranlarımızı sunuyoruz." diyerek başladı. Denizcilik sektöründe durumun kötüye gittiğini söyleyen Kalkavan, eleştirilerine şöyle devam etti: "Bu kadar desteğe rağmen nasıl bu hale geldik? Bunu anlamak mümkün değil. Bazı bakanlarımız demeçlerinde, 'veriler olduğunda sektörlere gerekeni yaparız' diyor. 2006'da 412 gemi sparişimiz vardı. Tanker, dökmeci, konteyner, genel kargo gemileri. Bugün elimizde şu gördüğünüz 93 tane. Kalanın büyük bir kısmı bu sene gidecek. Kalanın 50 tanesi gelecek sene gidecek. Tersanelere sizin 2 büyük desteğiniz var; Biri sizin talimatınızla 21. sicilden tersaneden gemi satışını kurumlar vergisi istisnası. Diğeri de, yeni tersane alanının açılışı. 50 gemi dediğimiz zaman 300 gemi üretecek kapasitesi olan tersaneler, gelecek sene yüzde 17'ye düşüyor. Vahimi 2012'de geliyor. O yıl gemi teslim miktarımız sadece 6. Yani bu yüzde 2'lik kapasite 2013'te bir gemiye düşüyor. Geldiğimiz noktaya sadece üzülüyoruz. 1960 yılından bu yana gelen emeklerle, bu kadar kalifiye hale gelmiş, kendi dizaynını üreten ve kendi emekçisi mühendisiyle birlikte gelişmiş ülkelere ihraç eden başka bir sektörümüz yok. Ve yüzde 55 yerli katkı payıyla bunu yapıyoruz. Ama maalesef geldiğimiz nokta için çok üzülüyoruz. Kriz sonrasında gidişat çok hazin. Size dokunmak isteyen işçilerimiz, mutlu ve ufak bir azınlıktır. 40 bin kişiden 8 bin kişiye indik. Devletimize yük olmadan bu işi yapabiliriz. Ulaştırma Bakanımız bunu biliyor ama maalesef bunu anlatamadık."

Geçmişe dönük cezalar yüzünden tersanelerin teşvik belgesi alamadığını ifade eden Kalkavan, "Buna kısacası KDV diyelim. Araba, otobüs üretirsiniz stopaj alınmaz ama gemi üretirsiniz stopaj alınır. İnşa yazıldığı için buradan alınıyor. Biz ürün satıyoruz, yol veya tünel yapmıyoruz. Bu bir siyasi karardır. Siyasetçilerimiz karar verirse düzeltiriz aksi taktirde sizden geriye dönük de ceza alacağız. Sayın başbakanım talimatlarınızı yanlış anladılar her halde. Bu gidişle şu gördüğünüz son manzara olacak. Gelecek yıl bunların hiçbiri olmayacak. Sektör zor durumda. Başbakanımız, bizler savaşa hazırız. Yeter ki rakiplerle aynı şartları sağlayın. Almanya'nın şartlarını da, İspanya'nın da şartlarını kabul ediyoruz. Ama onların uygulayıp bizim Avrupa Birliği sözleşmelerinden dolayı 'hayır bu olmaz' dediğiniz zaman bu işi yapma şansımız yok." ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN: BİTEREK, TÜKENEREK BU İŞ OLMUYOR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, konuşmasında Kalkavan'a cevap verdi. Tersanelerden yapılan ihracatla ilgili rakamların Türkiye'nin geldiği noktayı gösterdiğini söyleyen Erdoğan, "Bunları görmeden 'battık, bittik, şöyle olduk, böyle olduk' demek doğru değildir. Ticaret inişi ve çıkışı olan bir yolculuktur. Her zaman tırmanamazsınız. Ticaretin bir özelliği vardır; kar ile zarar ticarette ortaktır. Ben ekonomistim, bu hayatın içinden geldim. Motivasyonumuzu kaybederek bu iş yapılmaz. Tam aksine, 'ben bu işi başaracağım.' kararlılığını ortaya koymak lazım. Yoksa 'biterek, tükenerek' bu iş olmuyor." diye konuştu.

Küresel ekonomik krize değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünya şu küresel krizde neler yaşadı gördük. Bizler dünyanın yaşadığı küresel krizi onlar gibi değerlendirmiş olsaydık, Türkiye şu anda bu konumda olmazdı. ABD ve AB ülkelerinin durumu ortada. 'Avrupa Birliği'nde ne yapılıyorsa biz de onu yapalım' anlayışı da bana göre çok farklı bir anlayış. İdeal bir yaklaşım tarzı değil. Her ülkenin kendine has çıkış yolları vardır. Şu anda Avrupalılar bize, 'ya siz bu süreci nasıl idare ettiniz de büyüme oranınızı 2010'un ilk 6 ayında yüzde 11'e getirdiniz.' diye soruyorlar. 'Ne yaptınız da işsizliği yüzde 10,5'e indirdiniz.' diye soruyorlar. Tuzla tersanelerinde 2002'de kaç kişi çalışıyordu? Daha sonra nereye çıktı? Nereye indi? Doğrudur, inişte olmuştur çıkış da. Bunların hiç birisi bizim tarafımızdan arzu edilen şeyler değildir. Burada olumsuzluğu tahrik edeceğimize bu süreci yeniden nasıl yakalayacağımızın üzerinde durmamız lazım."

(CİHAN)

Haber Ara