Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kurtulmuş'un vedasının tam metni

İşte Saadet Partisi Genel Başkanı Kurtulmuş'un vedasının tam metni

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-10-01 16:54:00

Kurtulmuş'un vedasının tam metni
Öncelikle sözlerime başlarken, herhalde bir teşekkür borçluyum; bu süreçte sabır ve itidalle kararımızın oluşumunu bekleyen bütün teşkilat mensuplarımıza, bütün camiamıza, bizi ilgiyle takip eden bütün vatandaşlarımıza, siyasi çalışmalarımıza umut bağlayan geniş halk kitlelerine ve günlerce bizimle birlikte bu süreci paylaşan siz değerli basın mensubu kardeşlerime yürekten teşekkür ediyorum.

Ayrıca bu süreçte;

Bizi telefonlarıyla ve mesajlarıyla, her şeyden önemlisi dualarıyla destekleyen Türkiye’nin dört bir yanındaki kardeşlerime teşekkür ediyorum. Hepinizden Allah razı olsun, hepinizin emekleri var olsun.

Kongremizden bu yana gerek medyada gerekse Türkiye kamuoyunda gösterilen ilgi, siyasi hareketimizin gelişmekte olduğunun en açık kanıtıdır ve milletin burada bir gelecek beklediğinin en güzel göstergesidir. Bu yoğun ilgi ve alaka hepimiz için bundan sonraki siyasi hareketimizde de yol haritamıza ışık tutacaktır.

Bu açıklamayı bugüne kadar yapmalıydık. Ancak bunu yapmamanın 3 nedeni vardır. Birincisi kongre salonunda başlayan gerginliklerin daha fazla büyümesini istemedik. Ortalığın sükûnete kavuşmasını, herkesin aklıselimle düşünmesini istedik. Aslında bize karşı bu muameleyi yapanlarla aramızdaki ilişkimiz masamıza tabak çanak atıldığında kopmuştu. Kan kustuk kızılcık şerbeti içtik dedik. Bu meselenin daha fala büyümemesi için üzerimize düşeni yaptık.

Ancak kayyum atanması bardağı taşıran son damla olmuştur ve bundan sonra bu açıklamayı bu karar sürecini bütün milletimizle birlikte paylaşmayı istedik.

Bir diğer neden referandum sürecidir. Evet, oylarının azalmaması teşkilatımızın referandumu bir tarafa bırakarak lüzumsuz iç kavgalarla vakit kaybetmemsi için kararımızı bugüne kadar tehir ettik.

Bir diğer neden ise, bu kararı sadece benim verecek olmamamdır. Birlikte kader birliği yaptığımız arkadaşlarımızla, teşkilat mensuplarımızla, camiamızın geniş kitleleri ile ve bütün milletimizle birlikte yapacağımız bir açıklama idi. Onun için çok geniş anlamda istişarelerimizi yaptık. Bu istişarelerde benimde sözüm vardı, görüşüm alınmadı diyen hiçbir arkadaşımızın kaldığını sanmıyorum.

Değerli kardeşlerim, aziz milletim;
Bu noktaya nasıl gelindi.?


Biz, bir kongre yapmadığımız ya da kaybettiğimiz için böyle bir süreçle karşılaşmadık, kongre yaptığımız ve kazandığımız için böyle sonuçla karşılaştık. Dört koldan çok iyi hazırlanmış saldırılar ile karşı karşıya kaldık. Hemen kongre akşamından itibaren teşkilatımızdan imza toplama kampanyası başlatıldı, hemen kongrenin ertesi gününden itibaren TV ve gazeteler üzerinden röportajlar ile saldırılar gerçekleşti. Hemen arkasından 13 Temmuz günü davalar bombardımanı başladı. Partimiz aleyhine 14 tane dava açıldı. Açılan davalardan biri geçen hafta sonuçlanan kayyum davasıdır.

Aziz milletim değerli arkadaşlarım;
Mahkemeleri millete havale ediyoruz. Ancak sadece son kayyum davasının Türkiye siyaseti üzerinde büyük etkisi ile ilgili iki cümle söylemek istiyorum;
Birincisi partilerin kongreleri ve işleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtası ile anayasa mahkemesinde kontrol edilir. Ancak Türkiye’de bir takım olağan üstü dönemlerde siyasi partilerin üzerinde demokrasi kılıcı gibi duran bir takım düzenekler burada tekrar gündeme getirilmiş bir yerel mahkemenin tek hakimi tarafından hem de aynı gün aynı konuda iki dava bir tek mahkemeye düşürülerek kayyum davası yapılmış ve sonuçlanmıştır.

Yargı süreciyle ilgili bir şey demeyeceğim. İşin siyasal yönüne dikkat çekmek isterim. Varsayalım ki Saadet Partisi bugün tek başına iktidarda olan bir parti olsaydı ya da iktidar ortağı olan bir parti olsaydı Saadet Partisi bir yerel mahkemenin tek yargıcı tarafından siyasi sonuçları değişecek bir sürece zorlanacak belki de iktidardan indirilecekti. Bu kayyum davası Türkiye siyasetine nasıl olağan dışı yollardan müdahale edilebildiğinin çok açık kanıtıdır ve bundan sonra mesele Numan Kurtulmuş’un şahsi meselesi olmadığı gibi Saadet Partisi’nin kurumsal davası değil Türkiye’nin bütün siyasetinin meselesidir.
Bize karşı kongreden sonra yürütülen saldırıların dört ayağını da başta İstanbul iftarı olmak üzere birçok ilde partimizin yöneticilerine hem de hayatının 30 -40 yılını bu davaya adamış değerli insanlara yapılan fiili ve fiziki saldırılar oluşturmuştur. Her şey milletin gözü önünde oldu hiç bir şey gizli kapaklı olmadı.

Biz sistemli bir şekilde bir komployla karşı karşıya bırakıldık. Ancak milletimiz buradadır ve bizi boğmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Değerli kardeşlerim ciddi ve kapsamlı bir komplo ile karşı karşıya kaldık. Numan Kurtulmuş ve arkadaşları başarısız oldukları için değil Türkiye’nin umudu olan Saadet Partisi’ni siyasetin yıldızı haline getirdiği için cezalandırılıyor.
Numan Kurtulmuş ve arkadaşları siyasette kavga ve kargaşa getirdikleri için değil siyasete yeni bir üslup tarz getirdikleri için cezalandırılıyor. Bu komployu kuranlar, uygulayanlar, buna malzeme olanlar utansın bizim utanacak sıkılacak hiçbir sözümüz hiçbir işimiz yok.

Aslında ne odluda böyle oldu;
Siz misiniz, Çağlayan Meydanı’nda İsrail zulmüne karşı yüz binleri toplayan, Gazze’nin işgaline karşı Müslümanların onurunu koruyanlar, siz misiniz Mavi Marmara katliamının karşısına insanlık abidesi olarak dikilenler, siz misiniz Doğu Türkistan’da ki mazlum dindaşlarımızın hakkını hukukunu bütün dünya uyurken koruyanlar. Siz misiniz gizli kapaklı kapılar ardında yapılan siyaset pazarlıklarına malzeme olmayacağınızı en açık şekilde söyleyenler. Siz misiniz Türkiye’nin mevcut statükosunun bütün baskılarına rağmen milletin egemenliğinin yolunu açmak için referandumda evet diyeceğiz diye ilk günden beri bağıranlar. Siz misiniz mayınlı araziler peşkeş çekilmesin diye halkın çıkarlarını savunanlar. Meselenin aslı ne kongre nede kongredeki listedir meselenin aslı bunu yapan ve milletle bütünleşen bir siyasi hareketin doğmasını engellemektir. Ancak kim ne yaparsa yapsın bu yürüyüşümüzü engellemeye kimsenin gücü yetmeyecektir.

Küresel statüko ve onun yerli temsilcileri kendi egemenlik alanlarının, millet egemenlik alanlarının genişlemesi ile yok olmasını istemiyorlar ve bu mesajı vermek isteyenlerin önünü kesmeye çalışıyorlar. Bize bu anlamda vermiş oldukları mesajı anlıyor ve aynen sahiplerine iade ediyoruz. Çünkü biz biz alemlerin Rabbi’nden başka kimsenin önünde diz çökmeyeceğiz.

Meydana gelen gelişmeler yönetim anlayışı üslup ve yöntem farklılıklarımızı ortaya koymuştur. Artık bu parti içinde birlikte siyaset yapma imkânımız kalmamıştır.
Biz, kişi ve kurumlara değil önce milletimize sonra tarihe ve sonra da Allaha hesap vermeye inandık böyle inanmaya hayatımızın sonuna kadar devam edeceğiz. Bizler hem siyaset tarzımızı hem de üslubumuzu mülkiyet ve saltanat ilişkileri yerine bir medeniyet çerçevesinde fikri ve siyasi izlere dayandırmaya çalıştık.

Bizler içe kapanık yapılar oluşturmak yerine milletimize açılmaya, siyaseti milletimizle birlikte yapmaya gayret ettik. Şahıslara değil ilkelere ve değerlere bağlılığı esas aldık. Milletimizin menfaatini parti ve kişilerin menfaatinin üstünde tuttuk. Fikir ve siyasetimizi milletin beklentilerine uygun dünya gerçekleriyle uyumlu ve bu şekilde asrın idrak içersinde ifade etmeye çalıştık. Biz bu partinin içinde ve bütün Türkiye’de siyaseti bir kavga ve kamplaşma konusu olarak görmedik. Çünkü biliyoruz ki ve baştan beri söylüyoruz ki; 12 yıllık siyasi hayatımda da bunu hep ifade ettim; İhtirası olan böler parçalar iddiası olan bütünleştirir çoğaltır yükseltir.

26 Ekim 2008 yaptığımız kongrede genel başkan oldum, o kongrede size ve millete verdiğim sözlerden birisini bir kere daha hatırlatmak istiyorum; biz siyaseti asla ve asla yakın hedefler uğruna yapmıyoruz biz siyaseti yüksek idealler uğruna yapıyoruz ve bu ideallerden asla sapmayacağız.

Biz bu partinin bu davanın içinde ekmeğini emeğini, gençliğini bu millete davaya harcayan samimi insanlar için buradayız. Her türlü zorluğa her türlü güçlüğe bu kardeşlerimiz sayesinde katlandık. Ne zaman sıkıştıysak, cebindeki son kuruşu harcayarak partinin mahalle toplantısına giden yaşlı amcalarımızı hatırladık. Ne zaman sıkıştıysak gençliğini bu davaya hibe eden gençlerimizi hatırladık. Ne zaman sıkıştıysak ve zorlandıysak evindeki çocuğunun mamasından sütünden kısarak bu milletin davasıdır, milletin yoludur diyerek bu partiye hizmet eden o analarımızı, kadınlarımızı hatırladık. Allah’a yemin olsun ki bütün bu zorluklara bu insanlar için katlandık.

Aldığımız kararı açıklamak bana ve arkadaşlarıma çok zor geliyor. Yıllarımızı, gençliğimizi millete hizmet yolunda harcadık. Ben ve arkadaşlarım sırça saraylarda oturarak ahkâm kesmedik. Ben ve arkadaşlarım Anadolulun her yanını karış karış dolaştık. Girmediğimiz yer çekmediğimiz çile bırakmadık. Ben bunu yaptıklarımın karşılığını herhangi bir kimseden istiyor değilim. Çünkü biz kimseden bir karşılık, bir bedel bekleyerek bunları yapmadık. Milletimizin hayır duasını kazanmak için bunları yaptık.
Belki eksik yaptık belki fazla yaptık belki doğru yaptık belki yanlış yaptık
Asla ve asla ne kendi ne bu davanın mensuplarının başını öne eğdirecek hiçbir iş yapmadık hiçbir söz söylemedik.

Zor bir karar açıklıyoruz, kaç yıllık emeğimizi belki görünürde elimizin tersiyle bir kenara bırakıyoruz. Ama şundan emin olun ki öz evladının onarılmaz yaraları almasını istemeyen öz annenin tavrıyla hareket ediyoruz. Camiamızın sahip olduğu şerefi geçmişini lekeleyecek enerjisini tüketecek bir tartışmanın sürüp gitmesini istemiyoruz.

Aynı inancı paylaşan kardeşlerin kardeşlik hukukunu zedeleyecek bir çatışma ortamına sürüklenmesine asla izin vermeyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki yeryüzünün en yiğit insanı öfkesini yenen, haklı ve güçlü olduğu halde intikam almayan kişidir biz buna inanan bir medeniyetin mensuplarıyız.


Bugüne kadar ilkelerimizden ve şahsiyetimizden taviz vermeksizin, siyasi anlayışımız ve üslubumuz çerçevesinde, aklıselimle sorunları çözmeye gayret ettik. Fakat, siyaseti milleti dışlayarak belirlemek isteyenler, içinde bulunduğumuz yapıdaki derin odakları kullanarak bu gelişmenin önünü kesecek arayışlar, ve davranışlar içine girmişler, ve ilkelerimiz doğrultusunda milletiyle birlikte siyaset yapma imkanı bırakmamışlardır.

Bu gelişmeler, bu kişilerle siyaset anlayışı amaç ve algı farklılıklarımızı ortaya çıkarmıştır. Artık bu yapı içerisinde siyaset yapma imkanı kalmamıştır. Daha fazla kavgaya, daha fazla çatışmaya, yeni Kerbela denemelerine, kırgınlıklara ve anlamsız zaman kayıplarına vesile olmamak için, arkadaşlarımla birlikte bu genel kurula girmiyoruz ve katılmıyoruz. Yine bütün bu gerekçelerle bugün itibariyle genel başkanlıktan ve Saadet Partisi’nden ayrılıyorum. Geniş istişarelerimiz ve milletimizle yaptığız değerlendirmelerden sonra vardığımız kararla herkes bir kez daha şunu iyi bilsin ki, bu bir son değil aziz milletimize sunacağımız yeni bir siyasi hareketin ilk adımıdır, hayırlı uğurlu olsun.

Aziz milletim değerli dostlarım, dava arkadaşlarım sevgili basın mensubu kardeşlerim;
Bu asla bir ayrılık bir veda konuşması değil, yeni bir başlangıcın önsözüdür. Ben Numan Kurtulmuş olarak siyaset yapmak, yani halka hizmet etmek için, herhangi bir sıfat, mevki, makam sevdalısı ve sevdası ihtiyacı içinde değilim. Milletimizle beraber milletimizin gösterdiği istikamette yolumuza devam edeceğiz. İlkelerimiz, ideallerimiz ve milletimizin bize vereceği destek ve inanç en büyük gücümüz olacaktır.

Değerli kardeşlerim,

Bugüne kadar sürdürdüğümüz mücadelede tatlı, çok güzel günlerimiz oldu, yine bundan sonra arkadaşlarımızın birçoğu ile yine çok güzel günlerimiz olacak. Çok acı günlerimiz de oldu, nice dertler nice çileler çektik. Partilerimiz kapandı, yalnız kaldık, hor görüldük, itildik ama asla ideallerimizden vazgeçmedik ve asla vazgeçmeyeceğiz. Bu süre içerisinde, bu mücadelede bizlere maddi ve manevi her türlü katkıyı sunan, azığını harçlığını bu hareketle paylaşan, çoluk çocuğuna ayırmadığı zamanı bu yolda harcayan, adını sanını bildiğim ve adını sanını hatırlamadığım, bütün herkese, bütün kardeşlerime bütün gönüldaşlarıma, bütün yoldaşlarıma, gençlerimize, kadınlarımıza ve dualarını bizden esirgemeyen, bütün milletimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bilerek ya da bilmeyerek her kimi kırdımsa, lütfen hakkını bana helal etsin. Kimin de ben de bir alacağı varsa, lütfen gelsin alacağını benden istesin. Ayrıca bugüne kadar, özellikle son günlerde bana ve aileme karşı yapılanlar da dahil olmak üzere, bunları yapan herkese bireysel haklarımı helal ediyorum.
Beni seven bütün kardeşlerim ve bütün arkadaşlarımdan da haklarını bana helal etmelerini rica ediyorum.

Partimizin çeşitli kademlerinden ve teşkilatlarından bizimle beraber bundan sonra yürüyecek ve ayrılacak kardeşlerimizden rica ediyorum ki, hiç kimse ayrılıp giderken yanında bir tek kalem dahi götürmesin. Çünkü bizim davamız, kuru bir cihangirlik ya da mal mülk davası değil bizim medeniyetimizi yeniden ihya ve inşa etme davasıdır.

Değerli kardeşlerim;

Siyaset bizim için uzun bir yoldur. Basın mensubu arkadaşlarımız ve bütün ülkemiz, bundan sonraki yol haritamızın siyasetimizin genel çerçevesinin ne olacağını merakla bekliyorlar. Önümüzdeki günlerde yine Ankara’da bundan sonraki siyasi yürüyüşümüzün genel çerçevesinin ne olacağını, önemli bir basın konferansı ile bütün ülkemizle paylaşacağız.
Evet uzun bir yol yürüyoruz, bu topraklarda 1071 de Sultan Alparslan ile başlayan büyük bir medeniyetin varisleriyiz. Bu milletin, milli görüşün bütün siyasi birikiminden en geniş anlamda yararlanacak ve kullanacağız. Geçmişini inkar eden bir ucuzculuğa ve kolaycılığa asla itibar etmeyecek, medeniyetimizi ihya ve ihşa etme iddiamızdan, hedefimizden asla ödün vermeyeceğiz. Reel politiğin cazibesine kapılıp ideallerimizi terk etmeyeceğiz.

Değerli dostlarım,

Şunu da bütün açıklığıyla ifade etmek istiyorum ki; milletimize uzattığımız bu el hiçbir zaman gizli ve kirli pazarlıklar içinde olmamıştır. Bu dil de bu güne kadar hiçbir şart ve hal altında yalan söylememiştir. Bunda sonra bu eli sadece ve sadece milletimize uzatacağız, bu dili de sadece ve sadece doğruyu söylemek için kullanacağız. Çünkü biliyoruz ki halkın hatırı daime hakkın hatırıdır.

Değerli dostlarım, değerli kardeşlerim,

Şunun da bilinmesini istiyorum; hiç kimseye bir borcum yoktur ve hiç kimseye bir borç altına girmeden, bu kararlı yürüyüşümü hayatımın sonun kadar sürdüreceğim. Bir tek borcumuz vardır, bu bu ülkenin mazlumlarına, bu ülkenin mağdurlarına, bu ülkenin unutulmuşlarına, bu ülkenin horlanmışlarına. Kısacası, bu ülkenin mağdurlarına karşı borçluyuz ve bu borcu ödemek için, bütün gücümüzle mücadele edeceğiz.
Bundan sonraki siyasi hayatımızda şimdiye kadar olduğu gibi hiçbir siyaset karşıtımızı, düşman olarak kabul etmeyeceğiz. Diğer siyasi partileri düşman değil rakip göreceğiz. Ve inşallah bu memleketin bu milletin hayrına olacak, ortak sözü söylemek, ortak işi yapmak için, bütün partilerle bütün siyaset mensuplarıyla karşı karşıya oturacağız, söz birliği edeceğiz, güç birliği edeceğiz.

Kavga etmeden konuşmanın, küfürleşmeden tartışmanın, taviz vermeden uzlaşmanın mümkün olduğunu Türkiye siyasetine öğreteceğiz.
Bütün arkadaşlarımı, bütün dava kardeşlerimi ve bütün milletimizi, bu uzun soluklu mücadelemizde yol arkadaşlığına, omuzdaşlığa davet ediyorum.

Herkese kapımız ve gönlümüz açıktır, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da açık olmaya devam edecektir. Ülkesinin menfaatini kendisin menfaatinden ve çıkarından üstün tutan, medeniyetimizin değerlerine bağlı, bu ülkenin onun bunun oyuncağı olmasına asla izin vermeyecek bağımsız bir karaktere sahip ,ve herkesin özgürlüğü, adaleti ve refahı için çalışan bunun için çaba sarf eden herkese yüreğimiz de gönlümüz de kapımız da açık olacaktır.

Değerli kardeşlerim,

Yine bütün siyasi hayatımız boyunca söylediğimiz gibi, bundan sonra da siyasetimizi Hz. Mevlana’nın dediği gibi yapacağız; “pergelin bir ucu, ayağımızın bir ucu sabit olacak; değerlerimizde, bu ülkenin bu milletin değerlerinde sabit olacak, ayağımızın diğeri pergelin diğer ucu ise, bütün ülkeyi hatta bütün insanlığı kapsayacak kadar geniş olacaktır.” Geniş yürekli, geniş fikirli ve geniş ufuklu olmaya devam edeceğiz.

Değerli kardeşlerim

Yine bundan sonraki yol haritasının, teferruatını önümüzdeki günlerde paylaşacağız ama, bir şeyi daha benden söz olarak duymanızı istiyorum, hayatımızın sonuna kadar üç şeyi yapmayacağımıza bu millete söz veriyoruz; firavunlaşmayacağız, karunlaşmayacağız, bel’amlaşmayacağız, yani elimize verilen ülkeyi yönetme imkanını halka karşı bir baskı ve zulüm aracına döndürmeyeceğiz, milletin kaynaklarını, kamunu kaynaklarını bir zenginleşme ve servet yapma aracı haline getirmeyeceğiz, ve buna müsaade etmeyeceğiz, kendi hevesine uyup dini siyasete alet etmeyeceğiz.

Evet kardeşlerim;
Uzun yola çıkmaya hüküm giydiğimizi bilerek ve bir Musa gibi elimize asayı alarak, bundan sonraki dönemde Anadolu’nun yollarına çıkıyoruz. Cadde cadde, sokak sokak meydan meydan, bütün ülkeyi dolaşacağız. Çünkü bu mücadeleye milletle birlikte devam etmek zorundayız.
Zulüm asla payidar olamayacak, yalanı yeneceğiz.

“Biz yangında koşuyu kaybeden atlarız
Biz kirli ve temiz çamaşırları aynı zaman aynı minval üzere katlarız
Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız”


Bu koşuyu kıyamete kadar sürdüreceğiz. Hepinizi Allaha emanet ediyorum. Sözümüz kuvvetli, ayağımız sabit, yolumuz açık, dostlarımız sadık, Allah yardımcımız olsun.

Haber Ara