PKK-KCK-BDP Dünya siyaseti (1)
Kürtlerin Ergenekon’u henüz çözülmedi, PKK’nın kuruluşu dahi şaibelidir. Aslında Kürt problemi, sadece Kürt problemi değildir, Türkiye’nin kendi öz problemidir.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-23 15:34:00
Referandumdan sonra ülke yeni bir yola giriyor diye genel bir iyimserlik havası hâkimdi. Fakat PKK tarafından-inkâr etse de fiilen yapmamış olsa da- İçinde üçü çocuk 13 kişi bulunan, Aydın Erol yönetimindeki köy minibüsü, Hakkari Geçitli köyünden 15 kilometre mesafedeki Durankaya beldesine gitmek üzere yola çıktı. Köyden 4 kilometre uzaklıkta, minibüsün virajda yavaşladığı sırada, yola yerleştirilen mayın uzaktan kumandayla patlatıldı. Bu olay Kürt hareketinin PKK, KCK ve BDP kanadının ortak çalıştığının açığa çıkmasıdır.
Sandıkları boykot etme, ardından okula gitmeyi boykot etme girişimleri ve daha sonra bu boykot dalgası yayılacak. Kullanılan dil ve yapılan hareketler adım adım Kürdistan’a doğru yürümek olarak okumak çok abartı değildir.
Hareketin planı aşağı yukarı bellidir, muğlak olan hükümetin veya devletin ne yapmak istediğidir. Derin mahfillerde belki net bir strateji vardır -umarız ki vardır- fakat halk olarak biz bilemiyoruz.
Kürt hareketinin stratejisi, ana hatlarıyla şöyledir; silahlı mücadeleyle sindirmek halkı korkutup yanına çekmek direnenleri bölgeden kovmak ve hakimiyetini tesis etmek. İkinci husus, dış dünyada propaganda yapmak, kendilerinin barış istediklerini ancak Türkiye’nin buna yanaşmadığını dünyaya yayma ve dünyayı buna ikna etme. Türkiye’nin gelişmesi ve genişlemesini istemeyen devletlerin desteğini almak. Bu hususta da başarılı oldukları söylenebilir.
Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız olan, endişe duyan ülkeler için Kürt kartı her zaman gerekli ve geçerli bir kart olarak kullanılır.
Bu bağlamda Türkiye ile komşuları arasındaki tarihi rekabet ve düşmanlıkların katkısı çoktur. Ancak son zamanlarda AKP hükümetiyle başlayan komşular arası iyi ilişkiler ve dayanışma istekleri ve atılan olumlu adımlar başka düşmanlar doğurmaya başlamasını da intaç ettirir. Mısır’ın tavrı buna örnektir.
Doğulu ve batılı ülkeler Türkiye’nin Osmanlı rolüne soyunmasından endişe ediyorlar.
Komşu ülkeleri tek tek ele alırsak bunun böyle olduğu rahatça anlaşılır. Bayram havasını yaşadığımız Suriye’nin bile ne zaman nerede nasıl tavır takınacağı kapalıdır.
Kürt hareketi bütün bunları ustalıkla kullanıyor.
Bakarsınız Suriye ile iş tutuyor, bakarsınız Irak’la iş tutuyor, bakarsınız Ermenistan’la iş tutuyor. Hatta Azerbaycan Türkiye’ye isteklerini kabul ettirmek için Kürt hareketiyle iş tutabiliyor.
Güney Afrika’dan İspanya’ya kadar uzanan bir ilişki ağı var Kürt hareketinin. Kürt ajansı dış siyasette Türkiye Cumhuriyetinden başarılıdır denilse abartı olmaz. Son AKP hükümeti bütün bunları tersine çevirme gayretlerine karşı, Kürtler de dış ilişkilerinde değişiklikler yaparak siyasetlerini değiştirerek yeni yeni müttefikler bularak önlemeye çalışıyor.
Karayılanın İsrail ile aşikar pazarlığı bunun açık örneğidir. Daha önce PKK, ABD’ye el-Kaideye karşı desteklenirse savaşabileceğini açıklamıştı. Bu yönüyle PKK-KCK ve BDP halkın inanç ve düşüncelerini asla kale almıyor. Oluşturduğu hava, halkı kendilerine mecbur kılıyor. İçeride Ergenekon’la iş tutması, dışarıda İsrail vb. cani ülkelerle iş tutmasını gizlemiyor ve bundan gocunmuyor da, kendi planı için hangi iş işlemesi gerekiyorsa onu işliyor.
Burada erdem, ahlak, Kürt halkının itikat, düşünce ve geleneklerini çiğnemekte beis görmüyor. Bu rahatlığı da ödediği bedellin karşılığı olarak halka ödetiyor. Sizin için bütün bu bedelleri ödedik siz de bizim bu kadarcık kusurumuzu hoş görün, hoş görmezseniz tahammül edin tahammül edemiyorsanız bölgeyi terk edin.
Bundan sonra Kürt halkı dindar, örf ve adetine bağlı kalmayacak, milli bir uyanış hamlesi oluyor buna her Kürt katkı sağlamak zorundadır aksi halde hain ilan edilecektir.
Kürtlerin bu pervasızca tavrına Türkiye’li liberal aydınlar ve İslamcı kesimin bir kısmı da dolaylı destek veriyor.
Askeri vesayetin baskısı geleceği görmelerine ve ileri ki aşamalarda ülkenin başına nelerin geleceğini kestirmelerine engel oluyor. Askeri vesayete karşı çıkış başka bir yanlışı doğurmamalıdır.
İçeride de Marksist ve ırkçı şovenlerle Kürt hareketi gizli veya aşikar birbirlerini besliyor. Perde arkasında iş birliği yaptığı da ortaya çıkıyor. Hiç kimse bu iki zıt kutupların birbirini beslediğinden kuşku duymaz. Çünkü ruh halleri ve mantıkları aynıdır.
Kürtlerin Ergenekon’u henüz çözülmedi, PKK’nın kuruluşu dahi şaibelidir. Aslında Kürt problemi, sadece Kürt problemi değildir, Türkiye’nin kendi öz problemidir. Kürtlük davası, Türkiye’nin tarihiyle barışmak isteyenlerle istemeyenlerin kavgasının istemeyen safında yer almasıdır.
Referandumu il il ilçe ilçe ele alarak değerlendirilirse, Kürt hareketinin çok başarılı olduğu söylenemez. Şırnak, Hakkari hariç tam hakimiyet sağlanamadığı bir gerçektir. Ancak mevcut siyaset, referandumu akl-ı selim ile değerlendirmeye müsaade etmiyor. Gerek muhalefetin yanlış yönlendirmesiyle hükümetin güvenoyuna dönüştürmesi gerekse BDP’nin faşist baskıcı tutumu halkın nabzını tutmaya elvermedi.
Tarih, insanların yola çıkarken ki niyetleriyle vardıkları yerin aynı olmadığını bize acı tecrübelerle gösterdi, gösteriyor. En bariz örneği Yahudlerdir. Yıllarca zulüm gördüler, aşağılandılar, yurtlarından kovuldular sonunda hile ve dış dünyanın -bilhassa Büyük Britanya’nın - desteğiyle nizalı bir devlet kurdular. Güç elde ettiler. Kendilerine yapılan zulümlere rahmet okutacak mezalimler işliyorlar. Bunu tüm dünyanın gözü önünde ve pervasızca yapıyorlar.
Kürtlerin de erke ulaşanlar için aynı şeyi söylemek mümkündür. Barzani henüz tam devlet olamadan ne olduğunu gösterdi. BDT kendi bölgesinde hakim olduğu yerlerde yapmadığı zulmü şimdiden bırakmadı. Acaba yarın mutlak iktidar olursa kimlere neler yapacaktır. Mesela İslamcı şeriatçı birisi böylesi bir idarede nasıl hayat sürecektir. İnsanları koyun gibi gören ve halkı kendi marabası sayan bu faşist yöntem T.C. nin zulmüne rahmet okutacağa benziyor.
Şehir yapılanması dedikleri KKC’nin BDT üzerindeki vesayeti, TSK’nın Türk siyaseti üzerindeki vesayetinin birkaç kat katmerlisidir.
Ayrıca Kürt siyasi hareketinin ne istediği de ayrı bir muğlaklıktır. Zahiren kültürel bağımsızlık istiyor, fakat asıl ne istediği gerçekten kapalıdır. Temelini din karşıtlığına bağlayan bu hareket Kürt halkının kaçta kaçını temsil ediyor.
Bu hareket bir karşı çıkış üzere bina edilmiş, her şeye ve herkese düşman bir ruh hali. Bu ruh halinden ne devlet çıkar ne de kültürel bir ekol. Çıksa çıksa kaos ve kargaşa çıkar. Oluşturulan bu kaosun bizatihi aktörü de kendilerinin olduğu yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor, bu net açıklanır ve belgelenirse o zaman Kürt halkının hali ne olur?
*Yayıncı-Yazar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara