Economist: Türkiye bölünmüş bir ülke
The Economist: AKP, Türkiye'ye özgüvenini yeniden kazandırdı ama Erdoğan'a kuşkuyla bakan çok sayıda insanın endişeleri tümüyle yersiz değil.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-19 01:24:00
Onun bileğini bükmek mümkün değil. Türkiye’nin ılımlı İslamcı Başbakanı Tayyip Erdoğan bir kez daha milyonlarca Türk’ü kendisini desteklemeye ikna etti, bu kez yarış anayasal değişikliklerin oylandığı referandumdu. Reformlar generallerin gücünü daha da budayacak ve mahkemeler üzerindeki demokratik kontrolü artıracak. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu reformları Atatürk’ün laik düzenine nihai bir saldırı olarak sunmaya çalıştı, fakat seçmenler bundan etkilenmedi.
Kazandığı zaferin ardından Erdoğan vakit kaybetmeden, darbe sonrasında yazılan 1982 Anayasası’nı tamamen değiştirmeyi vaat etti. Bunun için genel seçimi beklemek gerekecek. AKP’nin başarısını bu seçimde de tekrarlarsa, Erdoğan’ın 2012’de boşalacak cumhurbaşkanlığı koltuğuna talip olacağına dair spekülasyonlar var. Muhalifleri Erdoğan’ın yeni padişah haline gelebileceğini söylüyor. Fakat bu endişeler abartılı. Türkiye tarihi bir reform sürecinden geçiyor ve muhalefetin bu süreci kucaklayamaması niye kaybedip durduğunu açıklıyor.
‘Beyaz Türkler’ tedirgin
AKP, 2002’den beri geniş çaplı demokratik reform ve piyasa liberalizasyonuna dayalı bir program yürütüyor. Bu, AB’nin 2005’te üyelik müzakerelerini başlatmasına yetti. Ekonomi, yeni bir Anadolulu girişimciler sınıfının teşvikiyle adeta şahlandı. Türkiye’nin artan nüfuzu yeni bir ulusal özgüveni de pekiştiriyor; paranoya ve asabiyetle geçen on yıllarda o özgüvenin yerinde yeller esiyordu.
Ancak oy verenlerin yüzde 42’si Erdoğan ve AKP’ye kuşkuyla bakmayı sürdürüyor. Türkiye bölünmüş bir ülke. ‘Hayır’ oyu verenler, batı ve güneybatı kıyılarında adeta bir hilal oluşturuyor. Ordudaki akıl hocalarının kanatlarının kırıldığı ve CHP’nin zemin kazanmayı başaramadığı bir ortamda, bu ‘beyaz Türkler’ kendilerini giderek tedirgin hissediyor.
Muhalifler küstahça susturuluyor
Bu endişeler tümüyle yersiz değil. 2007’den bu yana Erdoğan muhalif sesleri küstahça susturmaya çalışıyor. Uzun zamandır ülkenin en büyük medya kuruluşu olan Doğan Grubu’yla sürtüşüyor; grup geri adım attı ve bir dizi laik yazarı işten çıkarttı. Çıkartılmayanlardan biri, “Konuşamayacak kadar korkuyorum” diyor. Bu da, Kılıçdaroğlu’nun AKP’nin yolsuzluğa battığı iddialarına ana akım medyada yer verilmesi ihtimalini iyice azaltıyor. Türkiye’nin medya patronları, diğer ticari çıkarlarını özgür basının önünde tutmaya meyilli. Öte yandan AKP’nin dindar tabanını kemirebilen tek parti olan Saadet de içerdeki kavgalarla sarsılıyor.
Ancak Erdoğan’ın rahatlamasına imkân yok. Kürt seçmenlerin büyük kısmı en büyük Kürt partisinin referandumu boykot çağrısına uydu. Bu, son 26 yıldır şiddetli bir ayrılıkçı savaş yürüten PKK’nın gücünü koruduğunu gösteriyor.
MHP’nin referandumdaki kötü performansı Erdoğan’ı Kürt taleplerine karşılık vermek konusunda cesaretlendirmeli. Yargıdaki değişiklikler, eski kafalı yargıçların ve savcıların artık yoluna çıkmayacağı anlamına geliyor. Kılıçdaroğlu yeni bir anayasa hazırlanmasına yardım etmeye istekli olduğunu söylüyor. Geçmiş tecrübeler hem Kürt meselesi hem yeni anayasanın muhalefetten de az çok destek alması gerektiğini ortaya koyuyor. Bilhassa Kürt meselesi çözülmedikçe, Türkiye gerçekten sağlıklı bir demokrasi olamaz.
The Economist / 16 Eylül 2010
Çeviri: Radikal
Haber Ara