Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İkinci bir CHP'ye ihtiyaç var mı?

Referandum sonucundan en büyük ders çıkarması gereken parti şüphesiz MHP olmuştur. Sayın Bahçeli'nin memleketi Osmaniye'de bile kaybetmesi son derece manidar bir anlam taşımaktadır.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-09-14 07:53:00

İkinci bir CHP'ye ihtiyaç var mı?
Bu sonuçlardan ve perspektiften bakılırsa Devlet Bahçeli önderliğindeki MHP'nin iyi bir siyasal akılla yönetilmediğini söylemek mümkündür. Zira partiyi yöneten siyasal aklın ülkücü ve milliyetçi tabanın tarihsel ve toplumsal değerlerine taban tabana zıt olan CHP ve BDP gibi partilerle referandum sürecinde neredeyse aynı politik söylemi kullanması, yaşanan toplumsal ve siyasal olaylarda aynı refleksleri göstermesi MHP'yi çok önemli bir düşüş sürecine kanalize etmiştir diyebiliriz.

Partide etkili olan, hapishanede işkence görmeyen bazı bireylerin 12 Eylül darbesi sürecinde son derece trajik işkenceler ve çile çeken abi konumundaki ülkücülerin feryatlarına kulak asmaması, hatta onları son derece vefasız ve duyarsız bir şekilde işbirlikçi, ne yaptığını bilmeyen sersemler olarak nitelemesi 12 Eylül darbesini yaşayan MHP'nin milliyetçi ve mukaddesatçı tabanını son derece incitmiştir.

Ayrıca parti yönetiminin, yıllarca sistemin kaymağını yiyen, milletin tarihsel ve toplumsal değerlerini dışlayan jakoben CHP'den ve İşçi Partisi'nden bile öteye geçen gereksiz statükocu söylemleri, keza olumlu anlamdaki tüm değişim ve dönüşüm isteklerine, sığ, derinliksiz, ayrıştırıcı ve sloganik düzeyde seyreden bir üslupla karşı çıkması milliyetçi muhafazakâr duyguları yoğun olan kesimde rahatsızlık uyandırmıştır.

Diğer taraftan Sayın Bahçeli'nin siyasal düzlemde halkla yeteri derecede, sıcak ilişki kuramaması, asılsız parçalanma, bölünme ve güvenlik konseptinden hareketle jakoben, millete yabancılaşmış merkezin üstünlüğünü çevreye tercih etmesi, ülkücü tabanı kuşatacak bütünleştirici bir felsefeden ve üsluptan yoksun olması, toplumda son derece yapıcı ve birleştirici sivil bir rol oynayan bazı cemaatlere karşı kullandığı aşırı derecedeki suçlayıcı, aşağılayıcı ve elimine edici resmî siyasal söylem, MHP tabanının genişlemesine değil, bilakis daralmasına yol açmıştır.

Bundan dolayı MHP yönetiminin tarihsel ve toplumsal yürüyüşüne uygun olarak CHP'nin kullandığı radikal statükocu ve Kemalist bir söylemden vazgeçmesi, başka bir ifade ile CHP'nin dümen suyundan kurtulması milletle bütünleşmesi ve büyümesi bakımından son derece önemlidir.

Ancak Sayın Bahçeli'nin CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun dahi kullanmadığı bir retorikle, referandum sonucunun Türkiye'yi karanlık bir sürece soktuğu şeklindeki demeci son derece talihsiz bir değerlendirme olmuştur. Bu demeç eğer bir dil sürçmesi değilse MHP liderinin halkın iradesinden ve ülkücü anlam ve kavram çerçevelerinden, değerlerinden, sembollerinden son derece uzak bir siyasal akla sahip olduğunu göstermektedir.

Bu bakımdan gelecek süreçte MHP yönetiminin referandum sonuçlarını aklıselimle daha iyi bir şekilde değerlendirirse keza milletin sosyal muhayyilesi, tarihsel ve siyasal aklı ile örtüşen politikalar izlerse oyunu koruyabileceğini hatta artırabileceğini söylemek mümkündür. Eğer Sayın Bahçeli referandum öncesi kullandığı sert ve ayrıştırıcı siyasal söylemi sürdürürse, böylesi bir durumda genel seçimde MHP için bir baraj sorununun ortaya çıkması olası gözükmektedir.

Temennimiz, MHP'nin topyekûn olarak bu milletin menfaatine uygun bir siyasal aklı devreye sokması, ülkenin her tarafında varlık gösteren hatta Diyarbakır, Hakkâri, Bingöl gibi illerden oy alabilecek nitelikte kuşatıcı ve bütünleştirici bir siyasal söylem benimsemesidir. Şüphesiz böylesi bir yaklaşım hem MHP'nin hem de ülkenin selameti açısından son derece önem taşımaktadır.

Dr.Lütfü Özşahin / Zaman

Haber Ara