Hesap verme sırası darbecilerde
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin referanduma hayır propagandasına rağmen ülkücülerden destek gelmeye devam ediyor. 12 Eylül İşkence Görenler Platformu Sözcüsü İrfan Sönmez, darbecilerin yargılanması için ülkücülerden “evet” oyu istedi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-10 19:53:00
Türkiye 12 Eylül’de referanduma gidiyor. Yeni anayasa paketi için evet mi hayır mı diyorsunuz?
Türkiye tarihi bir dönemeçte.12 Eylül’de Demokrasi ile statüko arasında bir tercih yapacak. Demokrasi bir eşitler nizamıdır. Bugüne kadar uygulama eşitler ve daha eşitler, bir başka ifade ile efendiler köleler şeklinde olmuştur.1982 Anayasası da buna göre tanzim edilmiştir. Halk potansiyel bir tehlike olarak kabul edildiği için HSYK ve AYM yoluyla halkın önü kesilmiş, Yargı halkı devlet olmaktan alıkoyan bir süzgeç vazifesi yapmıştır. AYM’nin 367 kararı, 10 ve 42.(Başörtüsü) maddelerle ilgili verdiği iptal kararı bu gerçeğin ifadesidir. Yüksek Yargı hem ideolojik hem kadrosal ayıklama yapmakta, milletin rengini taşıyan hiç kimseye ve hiçbir fikre geçit vermemektedir. Böylece adı demokrasi de olsa sistem aslında bir nevi oligarşik bir yapı arz etmekte, siyaset kurumu bu yapının izin verdiği kadar siyaset yapabilmektedir. Siyasetin bu şekilde kuşatılması çare ve politika üretmesine mani olmakta dolayısıyla, her geçen gün toplumla arasındaki mesafe açılmaktadır. Bunun tabii sonucu toplumsal ihtiyaçların çaresinin başka alanlarda aranması, siyaset dışı kurumların öne çıkmasıdır. Siyasetin çare üretemediği yerde başka güçlerin devreye girmesi kaçınılmazdır. Yeni anayasa paketi sorumluluğu omuzlarında taşıyan siyaset kurumuna, çare üretecek zemini açmaktadır. Yani gerçek bir demokrasiye gidişteki en önemli tıkaçları ortadan kaldırmaktadır. Türk insanının standartları daha yüksek bir demokrasiye layık olduğunu düşündüğüm için elbette ki bu düzenlemeye EVET diyeceğim.
Anayasa değişikliğine neden evet?
Evet deyimin gerekçelerinden birini yukarı da açıkladım. Asıl önemlisi Yargı’daki ideolojik kadrolaşma ve Türkiye’nin bugünkü ihtiyaçlarına çare olacak keyfiyete sahip olmamasıdır. Ortaya çıkan son telefon konuşmaları Yargı erkinde görev alan kimi hakimlerin objektifliklerini ne kadar kaybettiklerini göstermekle kalmıyor,30 yıldır terörle boğuşan bir ülkenin terörün üstesinden niçin gelemediğini de gözler önüne seriyor. Bir Yargıtay üyesi bir başka Yargıtay üyesiyle Nisan ayında konuşuyor. Abdullah Öcalan’ devreye girmeli, CHP, DTP’nin elinde tutmalı, kaos olmalı kaostan biz istifade ederiz, Turgut Kazan’ı BDP ile görüşmeye gönderdik diyor. Turgut Kazan bir görüşme yaptığını ama bunun kendi inisiyatifi ile gerçekleştiğini söylüyor. BDP boykot kararı alıyor, devreye girmesi istenen Öcalan Haziran görüşmesinde avukatlarına ateşkesin bittiği, terörün yayılacağını söylüyor, hemen ardından Gediktepe, Hantepe basılıyor, onlarca şehit veriliyor, Dörtyol’da, İnegölde olaylar çıkıyor. Bunlara tesadüf denilebilir mi? Öcalan’dan medet uman bir Yargı terörle mücadele edemez. Ona ihtiyaç duyan onun bitmesini istemez. Bir Yargıç Abdullah Öcalan devreye girmeli derken neyi kast etmiş olabilir? Öcalan bir siyasetçi değil, kanaat önderi değil, Legal bir yapının başı değil, bir terör örgütünün lideri. Terör örgütü lideri devreye girince terör yapar. Bunun başka izahı yoktur. Görevi suçla mücadele olan bir yargıç bunu nasıl der. Başka bir ülkede olsa yer yerinden oynardı. Telefon kayıtlarında ortaya çıkan durum Yargı’ya neşter vurmanın gerekliliğini ortaya koyuyor. Bunun için evet diyeceğim. Bir başka husus da CHP liderinin genel af itirafıdır. Bir güç CHP üzerinden PKK liderine af yolunu açmaya çalışıyor. PKK’yı yenmeden verilecek her af, yapılacak her düzenleme terör örgütünün itibarına hizmet eder. Bu da ülkenin bölünme yolunun açılmasıdır. CHP’ye bu imkânı vermemek için evet diyeceğim. Bugüne kadar halk hiçbir zaman reşit kabul edilmedi. Ya bidon kafalı, ya gerici diye aşağılandı. İlk defa Türk milleti temsilcileri vasıtasıyla anayasa yapıyor. Bu yolun açılması demek, anayasa yapma yetkisinin darbecilerden alınması demektir bunun için evet diyeceğim. Daha birçok sebep saymak mümkün ama ana başlıklar bunlar.
Yeni anayasa paketinde 12 Eylül darbesini yapanların cezalandırılması için yargı yolunun açılmasını bir darbe mağduru ülkücü olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mesele bizim yüreğimizin soğutulması değil. Kendimize yapılandan ziyade millete yapılan kötülüğü konuşmalıyız. Bugün ortaya çıkan belgeler darbecilerin şartları oluşturmak için görevlerini yapmadıklarını, gençleri birbirine karşı kışkırttıklarını yer, yer sansasyonel eylemlere başvurduklarını göstermiştir. İktidar olmak için kendi çocuklarının kanını içmekten çekinmeyenlerin elbette bunun hesabını vermeleri gerekir. 12 Eylül öncesi kavganın iki değil üç tarafı vardı. Taraflardan ikisi mahkemelerde, mahpuslarda, idam sehpalarında hesabını verdi. Üçüncü taraf darbecilerdi. Onlar bugüne kadar hesap vermediler. Şimdi sıra onlarda. Hesap verme kapısının açılması demek bir başka anlamda darbe kapılarının kapanması demektir. Bir gün mutlaka hesap vereceğini bilenler asla darbe yapamazlar.
12 Eylül’de işkence gören ülkücüler yeni anayasa için neden ikiye bölündü?
Ülkücüler artık homojen değil.12 Eylül’den önce İslam’la mecz olmuş, onunla yoğrulmuş bir Ülkücülük anlayışı vardı.90’lı yıllarda Ülkücülere MHP üzerinden operasyon yapıldı. Ülkücülerin sistemle uzlaşmayan yönleri budandı. İslam’dan arınmış bir Ülkücülük-Milliyetçilik anlayışı yontuldu. Yeni gelen nesillerin geçmişle, gelenekle irtibatını kesmek için 12 Eylül’ün sillesini yemiş kadrolar sistemli olarak uzaklaştırıldı. Böylece geçmişin tecrübesini taşımayan, işkencehanelerde sistemin gerçek yüzünü görmüş ağabeylerinin tecrübelerinden istifade imkânı olmayan ülkücü tipleri ihdas edildi. Ruhunda darbecilerin bıraktığı kanlı tortuları taşımayanların bugünü iyi anlayabilmeleri mümkün değildir. MHP dünü yok ederek işe başladı. On yılda ülkücülüğü yeniden sistemin yedeği olacak bir noktaya getirdi. Ama her şey bitti derken şu referandumda yükselen sesler onca mühendisliğe rağmen ülkücülerin bir kısmının uşaklaştırılamadığı ortaya çıktı. Bu tartışmalar referandumdan sonra da artarak sürecektir. Ülkücüler geçmişin tecrübesiyle, trajedileriyle buluştukça kendilerini yöneten içlerindeki Truva atlarını daha iyi anlayacaklardır. Bu farklılaşma ülkücülerden niçin hala ümit kesmememiz gerektiğini ortaya koyuyor.
Referandum sizce ak parti’nin güven oylaması mı?
Bu bir referandum değil. Hayırcıların stratejisi. AK parti sanki çok başarısız, çok tehlikeli, vebalı bir partiymiş gibi davranıyorlar. Hâlbuki Cumhuriyet tarihinin en başarısız hükümetlerinin altında hayırcı iki partinin imzası var. CHP bu millet nerede nefes alıyorsa onu tıkamaya memur bir parti. Bugün birçok anlamsız, hukuksuz yasağın arkasında CHP var. MHP ise misyonunu kaybetmiş bir parti olarak mümkün olduğu kadar milliyetçiliği CHP ideolojisine yaklaştırarak sağdan sola oy taşımaya çalışan bir parti. Geçmişte DSP’nin payandası oldu şimdi CHP’nin koltuk değneği olmaya hazırlanıyor. Bir dönem ülkücülük Rahşan Ecevit’in ayakları altında paspas edildi, şimdi Kamer Gençlerin, Kılıçdaroğlu’nun altına serilmeye çalışılıyor. Şunu söylemekte fayda var. Evet vereceğini söyleyenler hemen AK parti yandaşı olmakla itham ediliyor. Bu mantıkla Hayır diyecek olanlar da CHP’nin, İP’nin, DTP’nin yandaşı. AK partinin yandaşı olmak bu partilerin yandaşı olmaktan bin defa evladır. Millet hayırcıların her gün bir yalanla takviye ettikleri bu çirkin propagandayı yutmayacaktır.Kaldı ki evet diyenler AK partililerden ibaret değil. BBP var, SP var, sağdan soldan bir sürü insan var bunların da hakkını yememek lazım.
Yeni anayasa paketinin tamamını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni Anayasa muhayyel bir anayasaya göre değil, mevcut Anayasaya göre değerlendirilmeli. Çoğu kez muhayyel bir anayasa esas alınarak zorlama yorumlar yapılıyor. Yeni düzenlemenin1982 Anayasasının çok ilerisinde olduğu kesin. Darbecilere sivil mahkemelerde yargılanmanın yolu açılıyor. Fişleme tarihe karışıyor. YAŞ ve HSYK kararlarıyla en kutsal hak olan savunma hakları elinden alınarak kapı önüne bırakılanlara haklarını yargıda arama imkânı veriliyor.
Yargıdaki ideolojik yapılanmaya neşter vuruluyor. Bir türlü kimse yargılamaya cesaret edemediği için on yılda bir darbe yapanlara mahkemelerin yolu gösteriliyor. Hukukun denetimi dışında olan alanlar hukuk denetimine alınıyor. Bunlar az şeyler değil. Askerlerin yaptığı anayasaların ortak yönü, askerin psikolojisini yansıtmalarıdır. Asker psikolojisi güvenliği öne alan bir psikoloji. Onun için şüpheci, kimseye güvenmeyen, dolayısıyla anayasa da yasakçılığı güvenlik endişesini ön plana çıkarırlar. Siviller ise özgürlüğü, güveni esas alırlar. Dolayısıyla daha birey eksenli metinler ortaya çıkar. Sivil anayasalar bir düşmana karşı tanzim edilmezler. Toplumsal barışı sağlamak, ülkenin önünü açmak için yazılırlar. Onun için yasaklar, şüpheler, vehimler istisnadır. Sırf bu yönüyle bile yeni düzenleme çok büyük rahatlıklara vesile olacak, yeni bir Anayasa yapmanın kapısını da açacaktır. Daha iyi bir demokrasi, daha tarafsız ve bağımsız bir yargı, hukuka daha bağlı bir ülke isteyen mutlaka bu pakete destek olmalı, hayırcıların yaptığı yalan-yanlış propagandaya kapılmadan sandığa gidip evet demelidir. Bu hepimiz için bir sorumluluk ve vatandaşlık borcudur.
Röportaj: Müyesser Can
SON VİDEO HABER
Haber Ara