Dolar

34,9522

Euro

36,6033

Altın

3.019,59

Bist

10.058,63

CIA, Afganistan ve Asılsız Propaganda

Afgan hükümetindeki bakanlardan bazılarının CIA ajanı olduğu yönündeki haberlerin en ilginç yanı, esasında en az bir ay gündemi sarsması gereken bu iddiaların çok kısa sürede gündemden düşmüş olması.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-09-06 12:04:00

CIA, Afganistan ve Asılsız Propaganda

Washington’un şu günlerde Afganistan’la çok da ilgilendiğini söylemek doğru değil. Hafta sonu süresince, Obama Amerikan dış politikasının ilkeleri ve ABD’nin Irak işgalini sonlandırması veya en azından ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesine ilişkin etkili bir konuşmanın hazırlanmasıyla meşgulken, Amerikalı muhafazakarlar Washington’un merkezinde Başkan Barack Obama’ya karşı kalabalık bir gösteri düzenlediler. Obama ve Demokrat Parti Kasım’daki ara seçimleri kaybedecek ve neticesinde daha muhalif bir Kongre Obama’nn elini kolunu bağlayacak. Seçim sonrasındaki sürece ilişkin haberler CIA’i konu alan iddiaların hasıraltı edilmesine yetiverdi.

Tüm hikâye geçtiğimiz Perşembe günü, ya da Avrupa saatine göre söylersek Cuma günü Amerikan New York Times gazetesinde yer alan bir haberle patlak verdi. Söz konusu haberde, Afgan Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Muhammed Zia Salehi’nin uzun bir süredir CIA’in maaş listesinde yer aldığı, yani esasında yabancı bir istihbarat birimine çalışan bir ajan olduğu belirtiliyordu. Ardından ABD medyasının diğer organlarında da benzer haberler çıkmaya başladı. Anlaşılan Salehi’ye benzeyen başka örnekler de vardı.

Hafta sonu boyunca Kabil, Afgan yönetiminde CIA’den para alan hiç kimsenin bulunmadığına dair Brejnev döneminden kalma ilginç belgeler yayınladı. Üstelik Afgan yönetimi tarafından yapılan açıklamada “Afgan liderlerin, terörizm karşıtı ittifakın bu tür asılsız propagandalardan zarar gördüğü inancında olduğu” vurgusu yapıldı ve “sorumlu Afgan görevlilere yönelik asılsız suçlamalar” şiddetle kınandı. Mezkûr açıklama cumhurbaşkanlığı basın bürosu tarafından yapılmış olsa da, Hamid Karzai’nin güçlü destekçileri arasında gösterilen bazı isimler de açıklamayla yetinmeyip en az bu açıklama kadar sert demeçler verdiler.

Ardından ABD’de insanı tedirgin eden bir sessizlik dönemi yaşandı. Salı günü Washington Post, ABD Maryland’den Evan Scott Thomas isimli bir okurun kısa bir mektubuna yer verdi. Thomas mektubunda CIA’in yabancı hükümet mensuplarına ödeme yapmaması gerektiğini ifade ediyordu. Peki madem CIA yabancı hükümet mensuplarına ödeme yapmayacak, ABD yardım programlarının ne anlamı var ki! Söylenecek başka söz yok.

Bu hikâyenin iki yönü var. Birinci yönü Afganistan’daki durumu ilgilendirirken, ikinci yönü daha geniş kapsamlı ve küresel etkilere sahip.

Bu iki yönden ilk olarak birincisini ele alalım. Salehi, Amerikan ve İngiliz müfettişlerden müteşekkil bir soruşturma heyeti tarafından yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandığında, Cumhurbaşkanı Karzai’nin araya girmesi neticesinde Salehi salıverilmişti. Bu olayla birlikte Karzai’nin CIA ile olan ilişkisi ortaya çıkmış ve “ABD’nin Afganistan siyasetindeki sağ eli, sol elin neler yaptığından haberdar mı?” türündeki pek çok soru gündeme gelmişti.

Uzaktan bakıldığında skandala neden olacak bir durum yokmuş gibi görülebilir. Ne var ki, 2002 Kış’ından buyana ABD ve müttefiklerinin Afganistan’da savaştıklarını akıldan çıkarmamak gerekiyor. Üstelik Karzai hükümetinin Amerikalılar tarafından vücuda getirildiğini hesaba kattığımızda, Afgan hükümeti ile CIA ve ABD’li diğer istihbarat birimleri arasında bir bağ bulunmaması şaşırtıcı olurdu. Esasında Afganistan’daki mevcut hükümet, Afgan-Amerikan işgal hükümeti. Tüm dünyanın ve Afgan halkının gözünde durum böyle. Ancak Afganistan savaşının; köktenciliğin ve terörün ortadan kaldırılması şeklinde ortaya konan hedefi, Rusya da dahil olmak üzere pek çok ülkenin çıkarına olduğundan kimse sesini çıkarmıyor.

ABD’deki duayen gazeteciler, Afgan yönetiminde onlarca ajanı bulunan CIA’in Afganistan’da yıllardır faaliyet gösterdiğini önceleri sık sık okuyucularına hatırlatırlardı. Oysa şimdilerde aynı gazeteciler bu konuda dut yemiş bülbül oluverdiler.

Mesele şu ki, Afgan hükümeti ABD’nin bir uzantısı gibi algılanmak istemiyor. Keza bu algıdan kurtulmak ve yönetimdeki isimler aynı kalsa da yeni bir başlangıç yapmak için çok çabalıyor. Cumhurbaşkanlığı basın bürosundan yapılan sert açıklama da bu çaba ve arzunun bir yansıması. Pek önem atfedilmese de cumhurbaşkanlığı dairesinin etkili başkanı Muhammed Ömer Daudzai, ISAF ve ABD Afganistan Kuvvetleri’nin halihazırdaki komutanı David Petraeus ile bir araya geldiği görüşmede, General Petraeus’a Amerikalıların mevcut stratejilerini değiştirmesi gerektiğini aktardı. Uluslararası koalisyon bünyesinde faaliyet gösteren birlikler tarafından insanların evlerine yapılan gece baskınlarının sonlandırılmasını ve yabancı askerlerin vatandaşların günlük yaşamından tümüyle çekilmesini talep etti. Bu arada ABD de ‘zafer’ kavramına bu yıl için, “askerlerin toplumun bir parçası olması” şeklinde yeni bir tanımlama getirdi.

Daudzai, Afganistan’ın, nihai kararların Devlet Başkanı Hamid Karzai tarafından alındığı egemen bir devlet olduğuna inanmanın Afgan halkı açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekti. (Daudzai’nin de açıkça ifade ettiği üzere bu inancın tekemmül edebilmesi için, bakanlara CIA tarafından ödeme yapıldığı yönündeki söylentilerin sona ermesi gerekir.) Bu arada ABD’nin ülkedeki askeri varlığına rağmen Karzai, son bir yıldan fazla bir süredir aralarında Çin’in de bulunduğu yeni dostlar bulmaya çalışıyor.

Karzai’nin bu çabaları, bize bu eğlenceli hikâyenin Afganistan sınırlarının ötesine uzanan diğer yönünü gösteriyor. Afgan hükümet yetkilileri ile dost bir ülkeye de ait olsa istihbarat servislerinin irtibatta olduğuna ilişkin iddialar ne zaman gündeme gelse, hükümet kamuoyunu teskin etmek amacıyla sert tepki gösteriyor. Egemenlik kavramı, küreselleşmiş bir dünya öngörüleri ve tek bir devlete ait yasaların (bu yasalar genelde ABD’ye ait olmakla bazı durumlarda AB’ye de ait olabilir) sınırlar ötesinde de uygulamaya konmasına ilişkin pek çok yeni fikrin ortaya atıldığı doksanlı yılları hatırlayın: Madem dünya bu kadar hızlı değişiyor, ülkenizin bakanları CIA ajanıymış, bundan ne çıkar ki! Hele hele bir ülke bakanlarının yabancı bir ülke vatandaşı olması (yabancı ülke derken elbette ABD’yi kastediyoruz) kimin umurunda olur ki!

Aralarında çifte vatandaşlığa sahip bakanlar da olmak üzere bu tür örnekler 1990’larda Rusya’da da görülmüş ve kimse bu hadiselerden hoşlanmamıştı. Benzer şekilde 2000’li yıllarda da Ukrayna ve Gürcistan örneklerinden hatırladığımız üzere yabancı eşlerle evli cumhurbaşkanları furyası yaşanmıştı. Unutmadan eklemek gerekir, bir de Gürcistan’ın 28 yaşındaki ekonomi bakanı Veronika Kabalia’yı bir striptiz kulübünün sahnesinde gösteren fotoğraflar yansımıştı medyaya. Elbette genç bakan kötü bir şey yapmadı orada. Burada asıl sorulması gerek bakanın striptiz kulübünün sahnesinde ne işi olduğu değil, bu Gürcü asıllı Kanadalının nasıl olup da Gürcistan’da bakan koltuğuna oturtulduğudur.

Görünen o ki, yeni olan fikirler illaki hayırlı olacak diye bir şey yok. Hükümet, vatandaşlık ve ulusal çıkar anlayışlarına dair geleneksel fikirlere daha fazla hürmet gösterme vakti geldi artık.

(RiaNovosti, 31 Ağustos 2010)
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara