Dolar

34,9473

Euro

36,7212

Altın

2.977,61

Bist

10.125,46

Filistin-İsrail barışına(!) farklı bir bakış...

Filistinlilerle İsrailliler arasındaki barış görüşmeleri bu kez olumlu sonuçlanabilir. Zira toprak takaslarından güvenlik meselelerine kadar bütün sorunlu konular uzun zaman önce tartışıldı.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-09-04 13:26:00

Filistin-İsrail barışına(!) farklı bir bakış...
Filistinlilerle İsrailliler arasındaki barış görüşmeleri bu kez olumlu sonuçlanabilir. Zira toprak takaslarından güvenlik meselelerine kadar bütün sorunlu konular uzun zaman önce tartışıldı. Kudüs sorunu için bile çözüm belli. Netanyahu cesur olursa barış hayalden ibaret kalmaz.

Bu yazı, Washington’da doğrudan görüşmelerin başlaması onuruna düzenlenen törenden önce yazıldı ve sonrasında, törene katılanlar eve dönüş yolundayken yayımlanıyor. Fakat iyimser bir yazar olsam da zirvenin başarı sayılacağını söyleyerek herhangi bir risk almayacağım. Şimdilik bazı işaretlere bakacağız.

Sözgelimi, Başbakan ‘Bibi’ Netanya-hu’nun eşi Sara’yı ilk kez yanında götürmeyip o geniş gülümsemesiyle fotoğrafçılara poz vermekten mahrum bırakmasının anlamı nedir? Halbuki Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Müba-rek’in yanında, halefi olacağı şimdiden belli oğlu vardı. Peki bu, Mısır’ın süreçte kilit bir aktör olmaya devam edeceği anlamına gelmez mi? Aynısı, ayak sürümeyi bırakıp olası bir anlaşmanın aktif tarafı olmaya karar veren Ürdün Kralı Abdullah için de geçerli.

Barak işin ciddiyetinin farkında
Diğer yandan, Bibi’nin yanında götürdüklerinin sayıca azlığı, bu tür toplantılara yanında savunma bakanı ve bir haritanın nasıl okunacağını bilen danışmanlar olmadan asla gitmeyen eski Başbakan Menahem Begin’le kıyaslandığında epey tuhaf. Şu an her şey tek bir insanın, yani Bibi’nin zihninde; öyle ki, son dakikada yedi üyeli iç kabinesiyle istişareyi bile iptal etti.

Peki olay bu kez neden ciddi görünüyor? Çünkü diplomatik toplantılarında, verdiği söyleşilerde ve medyayla arkaplan görüşmelerinde Bibi’nin inisiyatifini kullanan Savunma Bakanı Ehud Barak ateşli bir faaliyet yürüttü. Barak’ın Netanyahu’ya yardım etmek için elinden geleni ardına koymaması bir tesadüf mü? Barak, bu adımdan hiçbir şey çıkmazsa İşçi Partisi’nin hükümetten ayrılacağını, savunma bakanlığını kaybedeceğini ve tekrar sıradan bir vatandaş olarak para kazanmak zorunda kalacağını anlamış olabilir mi?

17 yıldır konuşuyorlar...

Peki her şeye rağmen iyimserliğin nedeni ne? İyimserliğim, Kiryat Arba yakınlarındaki canice saldırılardan kaynaklanıyor. Bu saldırının arkasında olanlar Amerikan yönetiminin ‘iki halk için iki devlet’ fikrini ciddi olarak hayata geçirme çabalarını görüyor ve bu nedenle muhtemel bir anlaşmayı sabote etmeye çalışıyorlar. Fakat bu kanlı taktiğin tek başına bir anlaşmayı engellemeyi başarıp başaramayacağı belli değil.

ABD’nin eski İsrail büyükelçilerinden Martin Indyk geçenlerde anlaşma ihtimaline dair iyimser bir makale yazdı. Öncelikle, bölgedeki şiddetin ortadan kalktığını anlatıyordu. İkincisi, yerleşimlerdeki inşaat faaliyeti dondurma kararına bağlı olarak azalmış durumda. Üçüncüsü, iki taraf da iki devletli çözümden yana. Ve dördüncü-sü, ortada müzakere edecek çok şey yok: Oslo Anlaşmaları’nın imzalanmasından bu yana geçen 17 senede, bütün kilit sorunlar enine boyuna tartışıldı.

Indyk’in sözleri bana, müebbet hapis yatan mahkûmlarla ilgili o bilinen fıkrayı hatırlatıyor: O kadar uzun süredir hapistedirler ki, aynı fıkraları tekrar tekrar anlatmak yerine hepsine birer numara vermişler. Mahkûmlardan birisi ‘üç’ dediğinde diğerleri kahkahayı basıyormuş.
Mısır’la barış süreci sırasında, barış anlaşmasının henüz imzalanmadığı Mart 1979’da, Washington’daki beş İsrailli muhabire ABD Başkanı Jimmy Carter’ın hayati önemdeki Kahire-Kudüs-Kahire yolculuğuna eşlik etme izni verilmişti.

O dönemde Haaretz editörü olan Gerşom Schocken, Jerusalem Post muhabiri Wolf Blitzer’e anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağını sordu. Blitzer’in cevabı şöyleydi: “Başkan imzalanacağından emin olsa bu yolculuğu yapmazdı.” Ve öyle de oldu.

Mevcut liderler kararlı değil

Fakat Başkan Barack Obama’nın kumaşı farklı. Carter, Begin ve Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat kararlı liderlerdi, fakat aynısını mevcut liderlik için söylemek mümkün değil.
Barış söz konusu olduğunda, İsrail’in gerçekliğin suretini değiştiren dört lideri vardı. İkisi başladıkları işi bitirdi: Devleti kuran David Ben-Gurion ve Mısır’la barış yapan Begin. İkisiyse işi tamama erdiremedi: Oslo Anlaşmaları’nı imzalayan İzak Rabin ve tek taraflı adımlardan yana tercihte bulunan Ariel Şaron. Şaron, Gazze yerleşimlerini tahliye etmiş ve Büyük İsrail hayalini rafa kaldırmıştı. Fakat Rabin ve Şaron işlerini tamamlamadan önce sahneden birdenbire yok oldu.

Zamanlama bilinçli

Fakat Bibi’nin işi en zor olanı. Neden? Çünkü nereye gitse, kendisinden önce birileri orayı ziyaret etmiş oluyor. Toprak takaslarından güvenlik meselelerine kadar bütün sorunlu konular tartışıldı. Kudüs sorunu bile çözüldü: Filistinliler için Arap mahalleleri, Yahudiler için Yahudi mahalleleri ve uluslararası gözetim altındaki Kutsal Havza.
Bibi’nin işgal altındaki topraklarda inşaat faaliyetini 10 aylığına dondurmaya razı olması ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın özel bir görüşme için Başbakan’la aynı odaya kapanmayı kabul etmesi halinde, anlaşmaya varılması mümkün olan bir ortak bulacağına dair sarf ettiği sözler, sonuçların sınavını geçmek zorunda. Washington’daki zirvenin yerleşim inşası moratoryumunun bitimine 24 gün, ABD’deki ara seçimlere de 61 gün kala yapılması tesadüf değil. Kötü bir durumda bulunan Obama için, İsrail-Filistin görüşmelerini tekrar başlatma başarısını elde etmek çok önemli. Fakat bizim için çok daha önemli. Ve Netanyahu cesur davranırsa, bu bir hayalden ibaret kalmaz.

Yoel Marcus / Haaretz / 3 Eylül 2010

Çeviri: Radikal

Haber Ara