Dolar

34,8728

Euro

36,7570

Altın

3.042,79

Bist

10.142,10

El Ezher yeniden canlandırılıyor

Sünni dünyasının en önemli eğitim kurumu olan El-Ezher, yakın zamanlarda rektör olarak Ahmed et-Tayeb’in atanmasıyla bir çok yeniden canlanma işareti vermeye başladı.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-08-21 00:49:00

El Ezher yeniden canlandırılıyor
Hossam Tamam*

Mısır’da El-Ezher’i onlarca yıldır dini ilerlemenin en önemli karakteri yapan fetva ve vaazların etkisi azaldı. Ama buna rağmen simdi biz, bu enstitüyü sadece Mısır’da değil tüm İslam dünyasında dini mevzulara rehberlik edip yönetebilecek bir konuma doğru giden bir dönüm noktasında görüyoruz.

El-Ezher’in gerilemesinden bahsetmek illada onu eleştirmek veya etkisini azaltmak anlamına gelmez. Bu gerileme birçok iç içe geçmiş faktörden gelmektedir. Bu faktörlerden bazıları dini mevzuları etkileyen gelişmelerle ve diğer bazıları da enstitünün kendisiyle, tarihin içinde özel bir bağlamda oynadığı bir rolle alakalı. Genel olarak söylersek dünyada enstitüleşmiş bir dini anlayıştan uzakta eğilimler moda idi. Yapısal/hiyerarşisel ve ruhani/doktirinel bağlamda, bütün İslami kurumları (diğer bazı sebeplerle birlikte) etkiledi.

Ama tabi, bazı yerel ve politik durumlar vardı ki; bunlar da El-Ezher’in nüfuzunu azaltmak için çalıştı ve gerilemesine katkıda bulundu.

Bu gelişme yarım yüzyıldan önce, El-Ezher’in modern devletle bağlantılı hale gelmesiyle birlikte başladı. Daha sonra modern devlet El-Ezher’e kanatları kırılması gereken bir düşman olarak bakmaya başladı ve onu devletin bir kolu olarak kontrol altında tutup, ondan kendi devlet ve siyasi projeleri doğrultusunda yararlanmaya başladılar.

Cemal Abdunnasır zamanında başlayan bu devlet ile bağlantılı hale gelme, Enver Sedat tarafından devam ettirildi ve Hüsnü Mübarek döneminde de bu hat safhaya ulaştı. Nasır yönetimi altında El-Ezher kendi hakları çerçevesinde gücünü muhafaza etti ve etkinliği Mısır'ın o dönemde Arap milletinin liderliği rolünü oynaması ve bölgesel güç olması ile ilişkiliydi.

Sedat döneminde El-Ezher’in bu rolü ortadan kalktı ve devlete bağlanma süreci sürerken devletin onu kendi özel amaçları doğrultusunda kullanmaya devam etti. Aynı zamanda, Suudi Arabistan ve Petrol paralarıyla desteklenen Vahabilik’ten etkilenmiş İslamcı grupların içinden dini aktörlerin çıkmasının önünü açtı. İşte bu yeni gelen ideologlar, El-Ezher’in işlevinde azalmaya yol açan en önemli etken oldu. En eski kurum olan ve bir çok alanda tarih boyunca Eş'arî geleneğiyle açılım sunan ve Sufizm’e karşı da toleranslı olan bu Sünni kurumun gerilemesine yol açtı.

Sonuç olarak El-Ezher’in gerilemesi 1970’lere kadar gidiyor. O tarihte ideolojik nüfuzunu, radikal İslamcı gruplar içerisinde bulunan Vahhabi etkisi karşısında kaybetmeye başladı. El-Ezher eğer kurumsal gücü ve Şeyh Abdülhalim Mahmud gibi Sufizm konusunda da yaratıcı çalışmaları olan imamları olmasaydı muhtemelen bu duruma çok fazla dayanamazdı. Muhtemelen o Büyük İmam Ahmed et Tayeb'den önceki son El-Ezher imamıydı ki; İslamın benzer ve farklı görüşlerini birleştirme, entegre etme vizyonuna sahipti.

1980’lerde El-Ezher’in duruşu ve nüfuzu, siyasi İslam’ın dini sahneye çıkmaya başlamasıyla gerilemeye başladı. İslamcı gruplar toplumun desteğini büyük ölçüde sağlayarak nüfuzlarını artırdılar ve siyaset üzerinde de, El-Ezher’i rejimin temsilcisi ve bayraktarlığını yapmakla suçlayarak etkili oldular.

Buda rejimi, siyasi projelerden yoksun olduğu için, dini kurumları kendisine bağımlı hale getirerek onları kullanmaya sevk etti. Bu sayede siyasi İslam’ın devasa etkisini sınırlamaya çalıştı. Ve bu durum, İslamcıların, El-Ezher için yaptıkları rejimin kurumu propagandalarını doğrulamış oluyordu ve meşruiyetini sorgulanır hale getiriyordu.

Bu rejim ve İslamcı gruplar arasındaki meydan okumaların etkilerinden birisi Vahhabizm dalgası karşısında El-Ezher’in erozyana uğramasıydı. Ve Vahabizm kısa sürede El-Ezher’in içerisine de girdi. El-Ezher, ya da daha spesifik olarak söylersek El-Ezher Üniversitesi selefiliğin kalesi haline geldi. Bir seferinde El-Ezher’de sadece marjinal bir durumda olan selefilik, enstütide en dinamik ve en etkili güç haline geldi.

Geleneği olduğu şekilde, rejimin dini kurumları kontrolü altında tutmak ve kendi hedefleri doğrultusunda kullanmak yönündeki eğilimi, her zaman El-Ezher’in karakterini şekillendiren ruhani lider olma konumundan yararlanmak istiyordu. Gerileme ve kötüleşme durumu altında rejim doğal olarak dinin komplike alanlarını anlayarak bunlara doğru ve kapsayıcı bir yaklaşım geliştirilebilecek anlayıştan yoksundu. Bunun sonucu olarak rejimin dini meselelerdeki kararı tutarsız ve stratejik bütünlükten yoksundu. İhtiyacı olan acil dini destek, uzun ve kısa vadedeki yüksek çıkarlarından önce geliyordu.

Şeyh Muhammed Tantavi dönemi Mısır’daki bu dini kurumun yaşadığı kriz dönemlerinden biriydi. Tantavi 1986-1996 yılları arasında müftü olarak görev yaptı. Ve 1996’da İmam pozisyonuna yükselerek 2010 yılındaki ölümüne kadar bu konumunu muhafaza etti. Bu dönemde El-Ezher’in liderliği ve imajı ile Mısırın ülke dışındaki imajı çok büyük zararlar gördü. Tantavi’nin liderliği altındaki dini kurum ne kendi rolünün doğası hakkında ne devlet ve nede diğer aktörlerle olan ilişkisi hakkında net bir bakışa sahipti. Bu dönem tiranlığın hüküm sürdüğü bir dönemdi ve şimdide bu Mısır devletine geçti.

El Ezher’in statüsü ve baş müftülük ofisi Şeyh Tantavi döneminde çok yara aldı çünkü Tantawi, kendisini hükümetin bir memuru ve hizmetçisi olarak görüyordu. Bu perspektif kurumdan dünya ölçeğinde beklenen umutları söndürdü. Tantawi İslam dünyasına bir bütün olarak bakmadığı için onların beklentilerini de pek dikkate almadı. Bu dönemde Batı, dini aşırıcılık ve radikalizmden yakınırken Tantawi Al-Azhar’in etki alanını ülke içiyle sınırlamakta ısrar etti.

Onunun diğer dini liderlerle olan ilişkisi de çok daha iyi değildi. Şeyh Tantavi otoritenin yanında yer alarak, otoritenin düşmanlarının yararına bir rol oynadı. Şöyle ki; El-Ezher fundementalizm ve siyasi İslam dalgası karşısında sahneden silinip gitti. Gerçektende Şeyh Abdul Halim Mahmud’un liderliğinden sonra, El-Ezher’in ideolojik ve doktrinel temeli neredeyse tamamen ortadan kalktı.

Hossam Tamam*: İslami hareketler konusunda uzmanı

Bu makale Turgut Alp Boyraz tarafından Timeturk.com için tercüme edilmiştir.

Haber Ara