Dolar

34,8791

Euro

36,7690

Altın

3.047,13

Bist

10.137,83

Referandumda AKP değil, ilerleme oylanacak

Türkiye'de referanduma 'hayır' kampanyasını yürütenler reformların özüyle ilgilenmiyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-08-16 15:00:00

Referandumda AKP değil, ilerleme oylanacak
Tek istekleri genel seçim öncesi AKP'yi zayıflatmak. Oysa referanduma sunulacak reformlar devlet içinde devletçikleri ortadan kaldıracak.

MUHAMMED NUREDDİN

Türkiye’de 2010 yazına iki dönem arasındaki nihai durak olarak bakmak mümkün. Zira siyasi şartlarda çok önemli bir gelişme meydana geldi ve bunu 12 Eylül’deki ikinci bir gelişme takip edecek. Bu iki gelişme birbirinden bağımsız olmaktan ziyade birbirlerini tamamlıyor. İlki, siyasi iktidarla asker arasında ordu piramidindeki atamalar konusunda yaşanan çekişmeydi. Bütün atamalar başbakan ve cumhurbaş-kanının onayını gerektiriyor. Ancak Yüksek Askeri Şura, devlet içinde devlet oluşturan ordunun devleti içinde devlet oluşturuyor. Terfilere veya atamalara ilişkin askeri kararlar burada belirlendikten sonra başbakan ve cumhurbaşkanının onayına sunuluyor, onlar da kararları genelde itiraz etmeksizin veya tartışmaksızın onaylıyordu. Orduyu destekleyen laik hükümetler döneminde durum böyleydi. Hiçbir hükümet bu konuda orduyla mücadele edemedi.

Gelgelelim, AKP’nin 2002’de iktidara gelmesiyle birlikte oyunun kuralları değişmeye başladı. Başbakan Tayyip Erdoğan bazen temkinli bir biçimde, bazen de açık itirazla sesini yükseltmeye başladı. Ancak o da bu yıla dek Yüksek Askeri Şura’nın aldığı kararları nihayetinde imzalıyordu. Fakat bu yıl durum farklıydı. Erdoğan bazı kararlara itiraz etti. Fakat amacı orduyu zayıflatmak değildi; alınan kararlar demokratik ve ahlaki bir skandal anlamına geliyordu.

En yüksek makamlara atanmayı hak eden birçok general var. Yüksek Askeri Şura bu atamaları gerçekleştirdi. Fakat bu generallerin 11 tanesinin, 2003’te hükümete karşı darbe planına katıldıklarına dair şüpheler nedeniyle yargı önüne çıkması isteniyor. Siyasi iktidar ilk kez devlete itibarını kazandırma savaşına giriyor. Zira meşru iktidara komplo kuranlar nasıl terfi edebilir ki? Yüksek Askeri Şura’ya düşen, bu kişileri terfi ettirmek yerine cezalandır-mak ve ordudan ihraç etmek- ti. Ancak bunu yapmadı.

Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül itiraz etmekle kalmadı, aynı zamanda bu atamaları reddetti. Dolayısıyla suçluların isimlerini içeren hiçbir karar imzalanmadı. Askerin iradesi ilk kez kırıldı. Eğer ordunun hukuki veya ahlaki tutumu güçlü olsaydı bu savaşı kaybetmezdi.

AKP hükümeti özgürlükleri ve demokrasiyi güçlendirme amaçlı AB kriterlerine yoğunlaşan söylemler yükseltiyor. Demokrasinin tanımı bütün dünyada açıktır, ancak Türkiye’de bazı çevrelerde hiç de öyle değil. Eğer demokrasi halkın sesinin temel alınması değilse ne olabilir ki? Erdoğan hükümeti de, gerek askeri alanda gerekse de yargı alanında var olan devlet içindeki devletçikleri engelleyecek önemli bir reform paketi için 12 Eylül’de yapılacak referandumla demokrasi çabası veriyor. Çatışmanın özü Türkiye’de demokrasinin güçlenmesi; demokrasiden korkanlar da bu nedenle AKP ve Erdoğan’a karşı kapsamlı bir kampanya başlatıyor. Bu kampanyanın reformların özüyle ilişkisi yok. Hedef bundan ziyade, genel seçimlerde iktidardan indirilmesine hazırlık bağlamında Erdoğan’ın zayıflatılması.

Siyasette her şey olur. Hatta söz konusu reformlardan yararlanacak olan Kürtler bile reformlara ve Erdoğan’a karşı yürütülen sert kampanyaya katılıyor. 12 Eylül referandumu başarılı olursa halk iradesine saygının derinleşmesi açısından yeni bir dönem başlayacak; halkın iradesine saygı gösterilmesi gelişmiş rejimlerin başarısının sırrıdır. Türkiye ilerlemek istiyorsa sicilini ve tarihini hata ve çatlaklardan temizlemeli. Erdoğan ve arkadaşlarının yapmaya çalıştıkları da bu. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 14 Ağustos 2010)

radikal

Haber Ara