'Paşaların saltanatı gerçekten sona erebilir'
Haftalık The Economist dergisinin 14 Ağustos 2010 tarihli sayısında yayımlanan Ankara ve İstanbul çıkışlı haber-yorum'da şunlara yer verildi:
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-08-16 11:59:00
Türk Paşalar Hükûmetle Girdikleri Bir Tartışmayı Daha Kaybettiler
Türk paşalar için kötü bir ay oldu. Zira iktidardaki Adalet ve Kalkınma (AK) Partisi ile her yıl ağustos ayında yapılan subay terfilerinin belirlenmesi konusunda girdikleri çekişme, ağır bir yenilgiyle sonuçlandı.
En büyük itibar kaybını, 30 Ağustos'ta iki yıldır sürdürdüğü Genelkurmay Başkanlığı görevinden ayrılması planlanan Orgeneral İlker Başbuğ yaşadı. Başbuğ, Birinci Ordu Komutanı Hasan Iğsız'ın Kara Kuvvetleri Komutanı olmasını istedi. Ancak Başbakan Erdoğan bu hamleyi engelledi. Orgeneral Iğsız, AK Parti'ye iftira atan sahte internet siteleriyle ilişkilendiriliyor ve bu sitelerin içeriği, Cumhuriyet Başsavcısı'nın partiyi iki yıl önce kapatmak istediğinde, kanıt olarak kullanılmıştı. Orgeneralin ayrıca AK Parti'yi büyük ölçüde destekleyen bir İslami kardeşlik olan Fethullah Gülen hareketi taraftarlarına karşı düzenlenen bir komploya karıştığı da iddia ediliyor.
Eski tüfekler başka bir cephede de yenilgiye uğradı. "Balyoz" adı verilen ve iddiaya göre bir darbe komplosu olan davaya karışan 11 subay terfi ettirilmedi. Orgeneral Başbuğ'un başka bir müttefikini Kara Kuvvetleri Komutanı yapma çabaları suya düştü. Planlandığı gibi giden tek terfi, Orgeneral Başbuğ'un yerine geçecek olan gelenekçi Orgeneral Işık Koşaner'inki oldu.
AK Parti taraftarları, sonucu demokrasinin zaferi olarak tanımlıyorlar. Ordunun iddia edilen fesatlarının çoğunu ortaya çıkaran gazeteci Mehmet Baransu, "Hükümetin kararlılığı, darbeci zevatı zayıflattı" diyor. Ancak havada sıkı bir pazarlığın kokusu var. Erdoğan ancak son dakikada, savcılar Balyoz davası ile ilişkili olan 102 subayın tevkif müzekkerelerini kaldırdıktan sonra galibiyete ulaştı. Balyoz olayının baş şüphelilerinden emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın damadı ve saygın bir ekonomist olan Dani Rodrik, kovuşturmanın zaten baştan epey hatalı olduğunu düşünüyor.
1960'tan beri dört hükûmet deviren Türk ordusunun siyaset üzerindeki etkisinin azaltılması, AB'nin Türkiye'nin üyeliği için öne sürdüğü en ağır koşullardan biri oldu. 12 Eylül'de referanduma gidecek olan anayasa değişiklikleri paketi paşaların gücünü daha da azaltacak. Bu değişiklikler, darbecilerin askerî değil sivil mahkemelerde yargılanmalarını ve sivillerin artık savaş zamanı dışında askeri mahkemelerde yargılanmamalarını kapsıyor.
Anayasa Mahkemesi eski raportörlerinden Osman Can, askerileşmeden uzaklaşmanın anahtarının yargının yapısını değiştirecek önlemlerde yattığını savunuyor. Can, özellikle de HSYK olarak bilinen, paşaların 1980'de yaptıkları son darbenin ardından yarattıkları yüksek yargı kurumunda ordu yanlılarının temsilinin sulandırılması teklifine dikkat çekiyor. Bu kurulun kararları temyiz edilemiyor, ancak anayasa paketi onaylanırsa bu da değişecek.
Ancak Anayasal değişiklikleri, Erdoğan'ın "sivil diktatörlüğünü" sağlamlaştırmak için bir yol olarak gören AK Parti'nin laik muhalifleri etkilenmiş değil. Bazı abartmalar bir yana, değişikliklerden bazıları, büyük bir çoğunluğun Erdoğan'ın göz diktiği bir görev olduğuna inandığı Cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerini artıracak. Örneğin bu paketin Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi'nin 17 üyesinden 14'ünü atamasını öngörüyor. Ünlü bir Anayasa Hukuku profesörü olan İbrahim Kaboğlu, şöyle yakınıyor: "Eğer bu bir demokratikleşme uygulaması ise, Parlamento'ya daha fazla kontenjan tanınması gerekiyor." Daha da iyisi, Erdoğan'ın Anayasa'yı tamamen baştan yazma yönünde bir zamanlar verdiği söze sadık kalmasıyla gerçekleşebilir. Ancak bu şekilde Anayasa'yı 28 yıl önce yazdıran paşaların saltanatı gerçekten sona erebilir.
byegm
SON VİDEO HABER
Haber Ara