'Çok geç Hans Blix, çok geç'
BM eski Silah denetçisi Hans Blix, Chilcot soruşturmasında konuştu. Ama keşke bu konuşmayı 2003'te yapsaydı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-07-30 17:17:00
BM Eski Silah Denetçisi Hans Blix, emekli bürokrat Sir John Chilcot başkanlığındaki heyetin sürdürdüğü, "Irak Soruşturması" kapsamında tanık sıfatıyla önceki gün ifade verdi. Irak yazar Sami Ramadani The Guardian gazetesinden Blix'e cevap verdi; "Çok geç Hans Blix, çok geç. Keşke bu konuşmayı 2003'te yapsaydın" dedi.
Sami Ramadani*
Oturaklı bir şekilde, tane tane açıklamalar yaparak, birinin Irak soruşturmasını, olan biteni anlamak adına tarihin biraz detayına da inerek akademik bir deneyim olarak düşünmesi affedilebilir. Ama birçok Iraklı'ya göre, soruşturma bundan bile daha farklı bir amaç için yapılmış. Ciddiyetsiz bir maskaralıktan ibaret olan soruşturma Bağdat alevler içindeyken atılmış beş para etmez bir adımdan başka bir şey değil.
Önceki gün, Hans Blix'in, arkasına yaslanmış ve duruma uygun bir şekilde duygusuzca bekleyen bazı araştırma görevlilerinin ve basın mensuplarının karşısına çıkış günüydü. Eski BM silah denetçisi bilmediğimiz bir şey söylemedi. Savaş için geçerli bir sebep olmadığını, çünki kitle imha silahlarına dair hiç bir kanıt bulamadıklarını ve tam anlamı ile soruşturmanın tamamlanabilmesi için bir kaç aya daha ihtiyaçları olduğunu söyledi.
İngiltere’de yaşayan ve ülkesindeki birçok dostu için endişe duyan biri olarak, Blix'in bu sözleri 2003'de BM güvenlik konseyinin karşısındayken söylemesini nefesimi tutarak bekliyordum.
Tam da savaş başlamadan 11 gün önce. Sonrasında maalesef Blix, Tony Blair ve Jack Straw'un Amerika'nın savaşına girme planlarını sulandıracak müphem açıklamalar yaptı.
Suçlu vicdana sahip birçok politikacı gibi, Blix de gerçeklerden hemen sonra suçunun bütün ağırlığını adalet ve ahlakın arkasına sakladı. Sorun ise, Irak savaşının geçip gitmiş bir olay olmaması. Bu sorunlar zinciri Blair parlamentoyu Irak'ın sahip olmadığı silahları bırakması için yanlış bilgilendirdiği andan itibaren başladı ve savaş koca bir ülkeyi yok etti, hem de arkasında milyonlarca ölü, yetim, öksüz ve dul bırakarak. Bu korkunç sonuçlar hala ortaya çıkmaya devam ediyor, kimyasal silahlar yüzünden anaların bebeklerini özürlü doğurması gibi.
Bunun dışında uzun vadeli sonuçlar da var. Blair ve Bush'un toz kondurmadığı Irak yönetimi, Irak'ı öyle bir kuraklıktan geçiriyor ki; Irak'ın bütün kaynakları işgalci ülkelere dağıtılıyor. Özgürlük ve demokrasi denen meretten ise haber yok.
Her taraf sivil halka karşı görevlendirilmiş Iraklı güvenlik güçleri ile dolu. Uluslararası insan hakları ve sivil örgütler hapishanede işkence gören ve sebepsiz yere tutulan, öldürülen binlerce insanın varlığından bahsediyor.
Bu arada, danışıklı baskıcı politikalar gitgide büyüyor. Saddam zamanında olduğu gibi hala bir ticaret birliğine üye olmak yasak. İşgalden sonra Irak'ı yöneten Paul Bremer, Saddam'ın kötü nam salmış kararnamesini 2004'de onayladı. Şu anda aktivistler Irak'ta terörist muamelesi görüyor. Daha geçen hafta askerler sivil toplum kuruluşu ve çalışanların ofislerine baskın düzenledi.
İngiltere'de TUC (Ticaret Birliği Kongresi) rejimi Saddam tarzı olarak nitelendiriyor ve TUC genel sekreteri Brendan Barber dışişleri sekreterine bu tehlikeli kontrolsüz gücün durdurulması için mektup yazıyor. Petrol kurumları federasyonu başkanı Hasan Cuma ve birçok lider medya ile iletişime geçmek, ekonomiyi sabote etmek ve hainlik ile suçlanıyor. Cuma'ya göre ise rejim, bu kurumları ve federasyonu kapatarak, Irak'ın zenginliklerini diğer ülkelere aktarıyor.
Irak'ın petrol zenginliğini pazarlayan, petrol bakanı Hüseyin El Şehristani'ye elektrik sıkıntısından dolayı yapılan büyük protesto gösterisinden sonra elektrik portföyü verildi. Birlikler gösteri yapanlar üzerine ateş açtı ve bakan gösteri yapanları holiganlıkla suçlayıp protestoları durdurması için güvenliği harekete geçirdi.
Chilcot gürültüsü hala devam ederken, Irakta rejim politikasına ve yıkıma karşı büyük bir öfke hâkim. ABD işgaline karşı var olan öfke ise cabası. Bağdat dünyada var olan en büyük ABD büyük elçiliğine sahip. ABD önemli rejim politikalarını dikte ederek ülke kontrolünü elden bırakmamaya özen gösteriyor. Ayrıca ülkenin ekonomik ve politik yönergelerini belirleyip İran'a karşı ülkeyi bir üs olarak kullanmak istiyor. Ancak birçok Iraklı hala buna direniyor.
Dün Blix'in söyledikleri tabiî ki doğruydu. Ama keşke bunları daha erken söyleseydi.
*Iraklı ünlü gazeteci-yazar (The Guardian'da yazıyor)
•Bu makale Timeturk.com için Muhammed YILDIZ tarafından tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara