TC'nin İdeolojisi Devlet Sırrıdır
Diyarbakır'da bugün başlayan Kürt Sorunu Forumu’nun birinci oturumu tamamlandı. Forumun birinci oturumunda sekiz konuşmacı konuştu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-07-24 18:48:00
Birinci Oturumun birinci konuşmacısı olarak söz alan Av. Nesip Yıldırım konuşmasında Kürt sorununun tarihsel kökleri üzerinde durarak vakıaya ilişkin tespitlerde bulundu. Bu meyanda sorunun salt Cumhuriyet'in kuruluşuyla başlamadığını kaydeden Yıldırım, Tanzimat'la birlikte başlayan merkeziyetçi sürere dikkat çekerek "Osmanlı'da Tanzimat Fermanı'yla birlikte Kürtlerde isyanlar başlamıştır." dedi.
Müteakiben konuşmasında Cumhuriyet rejiminin kurulmasının ardından oluşturulan laik-ulusçu-Kemalist ideoloji sonucunda sorunun derinleştirildiğine dikkat çeken Yıldırım, uygulamaya konan inkâr ve imhacı politikaların boyutlarını çeşitli örnekler üzerinden değerlendirdi. Oluşturulan Kemalist resmi ideoloji sonucunda muhaliflere yönelik zulmün ve vahşetin bir göstergesi olarak İstiklal Mahkemeleri üzerinde duran Yıldırım, bu mahkemelerin çarpık uygulamaları ve sonuçlarına yönelik tespitlerde bulundu.
Kemalist İdeoloji Sorunu Derinleştirmiştir
Sorunun boyutları ve yol açtığı yıkımlara örnekler veren Yıldırım bu bağlamda Kürt dilinin inkâr edildiğini, "ant" üzerinden dayatmaların sürdüğünü, darbeler sonucunda halkın sürekli korku ile terbiye edilmeye çalışıldığını ve bölgede ilan edilen OHAL rejimi ve köy yakmaları-boşaltmaları sonucunda binlerde, milyonlarca ocak söndürülürken, fail-i meçhullerin ardı arkasının kesilmediğini ve onarılması güç toplamsal trajedilere imza atıldığını örnekler üzerinden ifade etti. Bu meyanda hukuki mevzuatlara da inkarcı ve imhacı söylemin yansıtıldığını kaydeden Yıldırım, dayatmacı Kemalist ideolojinin ise Anayasal güvence altına alındığını söyledi.
PKK Sebep Değil, Sonuçtu
Çözüm bağlamında yargı ve gerçeklerle yüzleşmenin bir adalet sorunu olduğuna dikkat çeken Yıldırım, PKK'nin de bir sebep değil uygulanan yoğun zulüm politikalarının getirdiği bir sonuç olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Ve sorunun çözümünün bir ayağının muhatabının da PKK hareketinin tabanı en azından kitlenin siyasi temsilini üstlenen partilerin muhatap alınmasını gerektirdiğini ifade etti.
"Kardeşlik Söylemi Adaleti ve Eşit Hakları İçermelidir"
Son olarak "kardeşlik" söyleminin altının doldurulmaya muhtaç olduğunu kaydeden Yıldırım, kardeşlik söyleminin mutlaka adalet ve eşit hakları kapsaması gerektiğini belirterek; Türkiye'nin sadece Türklerin değil, bu ülkede yaşayan herkesin ve tüm etnisitelerin ülkesi olduğunu ve dolayısıyla sistemin de bunun bir gereği olarak yeniden yapılandırılmasının adaletin tesisi için şart olduğu söylemiyle konuşmasını tamamladı.
***
TC'nin İdeolojisi Devlet Sırrıdır
Birinci oturumun ikinci konuşmacısı olarak söz alan Doç. Dr. Ahmet Yıldız "Bir devlet sırrını konuşuyoruz." diyerek başladığı konuşmasında, resmi tarih yalanlarına dikkat çekerek TC'nin kuruluşunun, dayandığı ideolojik mantığın neredeyse bir sır kutusu oluşturduğunu, halkın resmi yalanlarla sürekli kandırılıp aldatıldığını ve kafa karışıklığının oluşturularak kitlelerin manipüle edildiği en önemli konulardan birinin de Kürt sorunu eksenli devlet söylemi olduğunu söyledi.
Sorunun varlığını kabule ve çözüme yönelik geliştirilen söylemleri üçe ayıran Yıldız, bunları; İnsan hakları bağlamlı bir dil, Kürt milliyetçiliği merkezli dil ve Kolektif İslami bir dil olarak tasnif etti.
"Kürt Sorunu Bir Milliyetçilik Sorunudur"
Konuşmasını bu üç yaklaşıma yönelik değerlendirmelerde bulunarak sürdüren Yıldız, özetle şu tespitlerde bulundu:
"Kürt sorunu milliyetçilik ve sekülerlikten ayrı ele alınabilecek bir mesele değildir… Kemalizm'in inşa sürecinde toplumu atomize eden, seküler bir dayatma sonucu olarak Kürt sorunu doğmuştur. Kürt sorunu bir milliyetçilik sorunudur… Milliyetçilik modern bir ideolojidir. Batı'da çıkmıştır. Bu ideolojinin Osmanlı'ya sirayet etmesiyle toplum çökmüştür."
"Kürtlerin Kürtleştirilmesi sekülerleştirilmesiyle paraleldir. Tıpkı Türklerde olduğu gibi… Bu Kemalizm'in asimilasyoncu politikasının hedefiydi. Bütün milliyetçi hareketler kültürel hareketler olarak doğarlar. Bir süre sonra kültürel seçkinler oluşurlar… Kürt milliyetçi hareketleri Kemalizm'in ikiz kardeşidir! Kürt milliyetçileri/seçkinleri ile Jön-Türklerin ideolojik bir benzerliği var. Kürtlerin milliyetçiliği Türklerin milliyetçiliğine paralel gelişmiştir."
"Kürt Sorunu Şiddet Dışında İnsani Bir Dilin İnşasıyla Çözülecektir"
Son olarak çözüm dili üzerinde duran Yıldız, şiddet eksenli dil ve politikaların açmazlarına dikkat çekerek egemen ve ezilen unsurların karşılıklı şiddetinin ancak çözümsüzlüğü derinleştirdiği ve bunun en somut kanıtının da Türkiye'de görüldüğünü söyledi.
Yıldız konuşmasını, "Kürt sorununu şiddetin dışında insani bir dil kullanarak çözebiliriz."vurgusuyla tamamladı.
***
"Kürtler Müslüman Bir Halktır"
Forumun birinci oturumunun üçüncü konuşmacısı olarak Kelha Amed Dergisi'nin editörü Necat Özdemir söz aldı. Konuşmasının önemli bir kısmını Kürtçe'nin Kurmanci lehçesiyle gerçekleştiren Özdemir, tarihi Kürt mücadelesinin ideolojik kökenleri üzerinde durarak Kürtlerin Müslüman bir halk olduğunu, Kürt kültür ve yazılı edebiyatının yakın bir döneme kadar İslami motifler taşıdığını ve siyasal-kültürel-askeri planda da mücadelenin omurgasını dindar liderliklerin oluşturduğunu kaydederek seküler-laik unsurların öne çıkmasının yeni olduğunu söyledi.
"Kürt Sorununun Çözümü İslam'dır!"
Bu meyanda Ahmed-i Xanî, Melayê Cizirî, Feqiyê Teyran vb. Kürt âlimlerinin bıraktıkları yazılı mirasın özellikle de Müslüman Kürtler tarafından önemsenmesinin önemini vurgulayan konuşmacı, siyasal mücadele planında da önemli Müslüman Kürt şahsiyetlerin incelenmesi ve gündemleştirilmesi gerektiğini söyledi ve bu bağlamda Şeyh Said, Said-i Nursi, Seyyid Abdulkadir vb. şahsiyetlerin biyografilerini özetleyerek çalışmalarına dikkat çekti. Konuşmacının bu noktada "Kürt sorunu ümmetin sorunudur ve Kürt sorununun çözümü ümmetin sorunlarının çözümünün bir parçasıdır. Kürt sorununun çözümü İslam'dır." vurgusu öne çıktı.
***
"Silahlı Seçenek Çözüm Değildir"
Birinci oturumda dördüncü konuşmacı olarak söz alan TEVKURD üyesi Sıtkı Zilan Kürtlerin şiddete dayalı hak arama mücadelelerinin meşruiyeti ve tutarlılığı tartışmalı olmakla birlikte yeni olmadığını kaydederek gelinen noktada şiddette ısrar eden asıl tarafın TSK olduğunu söyledi. PKK ve liderliğinin ise gelinen noktada silahlı seçenek çözüm değildir söylemini işlemeye başladığını söyledi.
"MHP Dahil Kürtsüz Bir Yapılanma Yoktur"
Sorunun tarihselliği bağlamında Osmanlı'nın merkeziyetçi politikalarına dikkat çeken Zilan, Yavuz Sultan Selim'in Kürtleri kullandığını iddia ederek Osmanlı-Kürt ittifakının salt çıkara dayandığı değerlendirmesinde bulundu. Bu meyanda Kürt seçkinlerinin herkese yaranmaya çalıştığını belirten Zilan, "MHP dahil Kürtsüz bir yapılanma yoktur." dedi.
"Kemalist Düzen İslami Kimliği de, Kürt Kimliğini de Zehirledi"
Kemalizm'in Müslümanları sağcılaştırmaya yönelik izlediği politikaların başarılı olduğunu kaydeden Zilan, maalesef bazı Müslümanların da buna teşne bir zihniyeti taşımaya devam ettiğini ve bunun en somut olarak görüldüğü konunun da Kürt sorununa yaklaşım olduğunu kaydetti. Bu meyanda "Kemalist düzen, İslami kimliği de Kürt kimliğini de zehirledi." tespitinde bulunan Zilan "Bir bünye zehir aldı mı etkisi illaki kalıyor." dedi.
Çözümsüzlüğü Sürükleyen PKK'den Öte Statükodur
Çözüme yönelik önerilerin mutlaka realiteyi gözetmesi gerektiğini belirten Zilan, bu bağlamda verile duruma göre siyaset yapılması gerektiğini ve PKK ile BDP'nin de halkın belli kesimlerini temsil ettikleri için çözüm sürecinde muhatap alınmadan mesafe alınamayacağını kaydetti. Bu meyanda çözümsüzlüğü derinleştiren tarafın PKK'den ziyade statüko olduğunun altını çizen Zilan, "PKK federasyon dahi istemiyor. Sadece anayasal vatandaşlık talebinde bulunuyor. Ancak bu dahi çok görülüyor." dedi.
"PKK de, Hizbullah da Bölgenin Gerçeğidir"
Son olarak hükümetin çözüme yönelik adımları üzerinde duran Zilan, olumluluklarının yanında açılım politikalarında bir türlü ilerleme sağlanamadığını söyledi. Bu bağlamda muhataplık krizinin yaşandığını kaydeden Zilan, Türkiye'de eşitliğin salt mahrumiyet zemininde oluşturulduğunu, PKK'de ifadesini bulan laik-milliyetçilerin de, Hizbullah'da ifadesini bulan Müslümanların da bölgenin bir gerçeği olduğunu ve dolayısıyla çözüme yönelik politikaların reel olarak her iki yaklaşımı da muhatap almak durumunda olduğunu vurgulayarak konuşmasını tamamladı.
***
Sistem Eşitlik Değil, Türklük Üzerinde Kuruldu
Birinci oturumun beşinci konuşmacısı olarak söz alan Van İnsan-Der'den Abdurrahim Orhan tebliğinin önemli bir kısmını milliyetçiliğe ayırdı. Bu meyanda Kürtlerin tarihinin bir tür aldatılma tarihi olduğunu belirten Orhan, Kürtlerin bu durumdan kurtuluşlarının da ulusal bilincin oluşmaya başlamasıyla sağlandığı tespitinde bulundu.
"Çözüm Her Milletin Kendisi Olmasıyla Gerçekleşebilir"
Sorunun çözümüne yönelik olarak da "Sorun Her milletin kendisi olmasıyla çözülür." tezini ileri süren Orhan, Kürtlerin millet/ulus olma haklarının bulunduğunu ve çözümün de ancak bunun beraberinde getireceği kapsamlı hakların tanınmasıyla mümkün olabileceğini söyledi.
***
"Yeni Bir Medeniyet İnşa Etmeliyiz"
Birinci oturumda altıncı konuşmacı olarak söz alan Van Umut Işığı'ndan Fırat Toprak da gelenek ve ulusalcılık eksenli bir tebliğde bulundu.
Kürtler arasında iki temel sosyal dinamik bulunduğunu belirten Toprak, bunları dindarlar ve ulusalcılar olarak kaydetti.
Bu bağlamda ulusalcılığın en son Kürt coğrafyasını kuşatmaya başladığını belirten Toprak, tarihi süreci boyunca ulusalcılık karşısında Kürdistan'da geleneğin sürekli karşı bir dinamik olarak ileri çıktığını söyledi. Sürecin gelinen noktada görece de olsa ulusalcılığın lehine sonuçlandığını ifade eden konuşmacı, "Sol-seküler ve milliyetçi kesim geleneğin üstlenemediği sorumlulukları üstlendi, dolduramadığı alanları doldurdu." dedi.
Geleneğin ve sürdürücüsü dindar dinamiğin en önemli handikabının medreselerin devre dışı bırakılması olduğunu kaydeden Toprak, "Geleneği yeniden ıslah ve ihya ederek yeni bir medeniyet inşa etmeli." dede.
Kürt Sorunu Kemalist Buyurganlıkla Başlamıştır
Toplumsal, etnik ve ekonomik boyutlarıyla Kürt sorununun Kemalizm'den kaynaklandığını ifade eden Toprak, "Kemalist buyurganlık tüm sorunların başıdır." dedi. İnkılâplar adı altında dayatılan asimilasyon politikalarının tüm kesimler üzerinde başarılı olduğunu belirten konuşmacı, bunun tek istisnasının Kürtler olduğunu ve buna direnişin bir hayatiyet göstergesini ifade ettiğinden olumlanması gerektiğini söyledi.
Kürt Sorunu Bir Sistem Sorunudur
Çözüm bağlamında öncelikle "Kemalist buyurganlıktan ayrılmadan ve ayrışmadan bu topraklarda sorunun çözümü yoktur." Diyen konuşmacı Kürt isyanlarının temel vurgusunun din olduğunu ve baskı politikalarının en temel gerekçesinin de Kürtlerin dindarlığından kaynaklandığını ifade etti.
Kürt sorununun bir sistem sorunu olduğunun altını çizen konuşmacı, ulus-devlet modelinde ısrarın ve siyasal-toplumsal yapının etnik temelde örgütlendirilmesinin sorunu asla çözemeyeceğinin görülmesi gerektiğin söyledi.
Sorunun Çözümsüzlüğünde Dindar Kesimlerin İhmali de Rol Oynamıştır
Dindar kesimlerin ihmal ve sistemin yönlendirmelerinin Kürt sorununun inisiyatifinin Sol ve seküler kanada geçmesini beraberinde getirdiğini kaydeden Toprak, özeleştiri çağrısında bulundu. Bu meyanda PKK özelinde seküler Kürt hareketlerinin inşa etmeye çalıştığı ulusal bilincin tahripkar yapısına dikkat çeken konuşmacı, müzik, pagan tarih, kadının özgürlüğü, Zerdüştlüğün ve İslam öncesi tarih ve geleneklerin öne çıkarılmasının bu yeni ulus inşasının temel argümanları olduğunu kaydetti.
Çözüm İçin Tevhid Eksenli Kardeşlik ve Adalet
Çözüm için kardeşlik söyleminin de içinin boşaltıldığını kaydeden Toprak, tevhid ve adalet eksenli bir kardeşlik söyleminin sorunun çözümünün olmazsa olmazı olduğunun altını çizerek Müslümanların da bunun örneklendiricisi olmaları gerektiğini söyledi. Yanı sıra reel olarak bütün kesimler arasından yükselecek sağduyulu seslerin mutlaka sahiplenilmesi ve teşvik edilmesi gerektiğini belirten konuşmacı tebliğini, "Halklar arasında akıl ve kalp birlikteliğinin sağlanması gerekir." vurgusuyla tamamladı.
***
"Asr-ı Saadet Hariç Kürt Sorununda Ümmet Sınıfta Kalmış"
Birinci oturumun yedinci konuşmacısı olarak Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Yaşayan Diller Enstitüsü öğretim görevlisi Prof. Dr. Kadri Yıldırım söz aldı.
Konuşmasına "Asr-ı Saadet hariç Kürt sorununda ümmet sınıfta kalmış, cemaatler sınıfta kalmış, Müslümanlar sınıfta kalmıştır." yönünde genellemeci bir iddiayla başlayan Yıldırım, bu meyanda Mevlana Xalid Şehrezorî'nin Kürtlüğünden arındırılmak amacıyla Bağdadî'leştirildiğini belirterek bu durumun birçok Kürt kökenli önemli şahsiyetin başına geldiğini ifade etti.
Seküler-laik ulusçuların İslam-dışı bir Kürt tarihi ve kültürü oluşturma yönündeki tezleri üzerinde duran Yıldırım, buna örnekler vererek Kürtlerin İslam'la irtibatlı tarihleri, kültür ve gelenekleri ekseninde bilgi aktarımlarında bulundu.
"Ordu Modern Ergenekon'dur"
Kürt sorununun en temel sorumlusunun modern Ordu/militarizm olduğunu kaydeden Yıldırım, şunları söyledi:
"Modern Namlunun biri AKP'ye dönüktür, biri de Kürtlere… Bu modern ordu Kürtlerin de, AKP'nin de sonu olacaktır. Çözüm modern ordu değil, hak ve hukuktur. Anayasal düzlemde tanınma ve dildir. Sorun salt ekonomik değildir. Ben üç-dört milyar aylık alıyorum. Dilimi istiyorum."
***
"Misafir Değil Ev Sahibiyiz"
Birinci oturumun yedinci ve son konuşmacısı olarak Abdulillah Fırat söz aldı.
Kürtler olarak ev sahibi olmamıza rağmen bize misafir muamelesi yapıldığına dikkat çeken Fırat, siyasal ve kültürel bütün haklarının inkar edildiğini ve kendilerine köle muamelesi yapıldığını kaydetti.
Kürtlerin sulh yapmasını çok iyi bildiğinin altını çizen konuşmacı, "Kürtler esasında sulh yapmasını bilir. Türkler asker bir millettir, ya savaşır ya kaçar. Türkleri imparator kılan Kürtlerdir. Kürtler bunlara askerlik yapmazsa Orta Asya Kürtleri gelip askerlik yapmaz ve bunları kurtarmaz. Türkiye'de ırkçılık yapanlar Türk değildir. Maalesef ırkçılık yapanlar bazı Kürtler, Lazlar vb.leridir."şeklinde konuştu.
"İbrahimi Düşünce Kürtler İçin Çok Önemli"
İslami değerlerin yok olması durumunda bitersiniz diye seslenen konuşmacı, Mezopotamya'da doğan ve zulme karşı mücadele veren Hz. İbrahim'in Kürtler için güzel bir örnek olduğunun altını çizdi.
Kürdistan halkının bin seneden beri mazlumuyeti yaşadığına işaret eden konuşmacı, haklarımızın bize adilce verilmesini istediklerini kaydetti.
Konuşmasının sonunda Şehit Şeyh Sait ile ilgili önemli tespitlerde bulunan Fırat, Şeyh Sait'in İngilizlerin ajanı olduğu şeklindeki iddiayı tarihten verdiği örneklerle iftira olarak nitelendirdi. Saidi Kürdi ile ilgili de önemli bir gerçeğe parmak basan konuşmacı, Saidi Nursi'nin hayatı boyunca Kemalizm'le mücadele ettiğini maalesef gönümüzde onu takip ettiklerini iddia edenlerin çoğunlukla Kemalistlerle yana yana durduğunu sözlerine ekledi.
Konuşmasına müteakip son bulan birinci oturumun ardından öğlen arasına geçildi. Forum, saat 15:00'da gerçekleştirilecek ikinci oturumla devam edecek.
Forumdan haber ve detayları aktarmaya devam edeciğiz.
Haksöz Haber
SON VİDEO HABER
Haber Ara