Karargâhtaki bu telaş niye?
Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın hazırladığı iddianamede tek sanık; Albay Dursun Çiçek. Çiçek'in İrticayla Mücadele Eylem Planı'nı tek başına hazırladığı ve sızdırdığı öne sürülüyor. Ancak belgenin ortaya çıkmasının ardından Bilgi Destek Dairesi'nde evrak yok etme telaşı akıllarda soru işaretleri doğuruyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-07-15 12:08:00
Haklarında dava açılmayan sekiz kişi hakkında verilen ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar’da, Bilgi Destek Dairesi’nde evrak imha telaşı anlatıyor.
ÖNCE İADE EDİLDİ
Genelkurmay Askeri Savcılığı, İrticayla Mücadele Eylem Planı nedeniyle Dursun Çiçek ve dokuz şüpheli hakkında yaptığı soruşturmayı 12 Nisan 2010 tarihinde tamamlayarak Genelkurmay Askeri Mahkemesi’ne sundu. Mahkeme 30 Nisan 2010 tarihinde iddianamede ‘ihbarcının kimliğinin araştırılmamış olması’, ‘İmzanın imza makinesi tarafından atılmış olma ihtimalinin araştırılmaması’ gibi nedenlerle iddianamenin iadesine karar verdi. Savcılığın yaptığı itirazı görüşen Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesi, savcılığın itirazını yerinde buldu.
İddianamede Albay Dursun Çiçek dava açılan tek isim olurken, Bilgi Destek Dairesi’nde 12 Haziran 2009’da çıkan haberden bir hafta sonrasında olağanüstü olayların yaşandığı ortaya çıktı. 19 Haziran 2009 tarihinde mesai bitiminden sonra o tarihte Bilgi Destek Dairesi Başkanlığı’na vekalet eden Tuğgeneral Mustafa Bakıcı dairede denetime geldi. Bakıcı, daha önce verdiği emir gereğince şubelerde arşiv çalışmalarının yeterince yapılmadığını tespit etti.
Bakıcı, Albaylar Nuri Yıldırım, Sedat Sözüer, Hulusi Gülbahar’a daire personelini mesaiye çağırmaları için emir verdi. Verilen emir gereğince sivil memurlar da dahil olmak üzere Bilgi Destek Dairesi’nin tüm personeli telefonla aranarak daireye çağırıldı. Emir üzerine tüm şubelerde 19 Haziran 2009 23.00 sıralarından itibaren çalışmalara başlandı. Bu çalışmalar bütün gece ve ertesi günü öğlen saatlerine kadar devam etti.
KIRPMA MAKİNESİ GETİRİLDİ
Takipsizlik kararında, daha önce verilen emirlere rağmen yapılamayan arşiv çalışması için ‘saklanmasına gerek bulunmayan evraklar’ tüm şubelerde imha edilmek üzere ayrıldı. Takipsizlik kararında, “Tüm bu evrak ve basılı yayınların önce daire de kullanılan evrak imha makinelerinde kırpılmaya başlandığı ancak yetersiz kalması üzerine Genelkurmay Destek Kıtaları’ndan daha büyük kâğıt kırpma makinesi getirilerek kırpma işlemine devam edildi” denildi.
Evrak imha işleminden bir gün sonra 20 Haziran 2009’da bilgisayarlar üzerinde ‘güvenli sil işlemi’ gerçekleştirildi. Güvenli sil işlemlerine Genelkurmay 2.Başkanı Orgeneral Ergun Saygun’un makamında ve özel sekreterliğinde kullanılan yedi adet dizüstü bilgisayar da tabi tutuldu. Takipsizlik kararında Korgeneral Mehmet Ersöz, Tümgeneral Mustafa Bakıcı, Albaylar Sedat Sözüre Ziya İlker Göktaş, Cemal Gökçeoğlu, Nuri Yıldırım ve Hulusi Gülbahar hakkında ‘suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme’ suçunu işledikleri konusunda yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yapılmasına gerek olmadığı belirtildi.
MİLLİYET: BAŞBUĞ SÖZLERİNİN ARKASINDA
Askeri savcılığın hazırladığı iddianamede , Albay Dursun Çiçek’in terfi edemediği için Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zor durumda bırakmak amacıyla belgenin yayımlanmasını sağlamış olabileceği görüşü yer aldı. Bu ifadeler, daha önce belge için ‘kağıt parçası’, ıslak imzalı orijinal belge ortaya çıktığında ‘belge polis tarafından gazetelere sızdırıldı’ diyen Org. Başbuğ’un Askeri savcılıkla ters düştüğü, iki görüş arasında çelişki bulunduğu yorumlarına neden oldu.
Milliyet gazetesinden Fikret Bila’ya göre Org. Başbuğ son durumu “Ortada bir çelişki yok. Sözlerimin arkasındayım. Askeri savcılığın ifadeleri dikkatli okunduğunda ve olayların seyri izlendiğinde bir çelişki olmadığı görülecektir” biçiminde değerlendirdi.
RADİKAL
SON VİDEO HABER
Haber Ara